Öz: Türkiye nüfusunun cinsiyet eşitliği konusunda oransal bir denge söz konusudur. Ancak konu eğitim, istihdam ve siyasal katılım olunca kadınların aleyhine dönüşen büyük bir fark oluşmaktadır. Yapılan araştırmanın amacı, Türkiye'deki devlet üniversitelerinin yönetim kurullarının karakteristiğini incelemektedir. Bunun için Yükseköğretim Kurulu'nun web sayfasında açıklanan 129 Devlet Üniversitesi araştırmaya dâhil edilmiştir. Erişime açık olan yönetim kurulu listelerine (%92) içerik analizi tekniği uygulanmıştır. Araştırma bulgularına göre yönetim kurullarındaki üyelerin %83'ü erkek, %17'si kadın. Yakın zamanda kurulmuş 21 üniversitenin yönetim kurulları tamamen erkeklerden oluşmaktadır. Kadın akademisyenlerin üniversite yönetim kurullarının karar verici pozisyonlarında temsili çok düşüktür. Kadınların hemşirelik, eczacılık ve mimarlık fakültelerininakademik kadrolarındaki baskın durumu, yönetici pozisyonlarına yansımamıştır. Araştırma görevlisi ve öğretim görevlisi kadrolarındaki kişilerin tümünün öğretim üyeliği kadrolarına yükselmesi beklenemez ancak kadınlar, sızdıran boru hattı gibi bu süreçte erkeklerden çok daha fazla oranda öğretim üyesi kadrolarına erişememektedir. Bu durum akademide kadınlar için cinsiyetçi yaklaşımların, yatay ve dikey ayrışmanın, cam tavan metaforunun devam ettiğini ve özellikle yönetici pozisyonlarında daha da derinleştiğini göstermektedir.

Bugün kurumsal sosyal sorumluluk iletişiminde önemli bir görevi yerine getiren halkla ilişkiler birimi, şirketin üçlü sorumluluk anlayışına veya kurumsal sosyal sorumluluğa ilişkin uygulamalarını çeşitli iletişim araçlarını kullanarak paydaşlara aktarılmasını sağlamaktadır. Ancak yine birçok şirkette gerçekleştirilen sosyal sorumluluk uygulamalarının iletişimi yapılmamaktadır. Literatür taramasına dayanan bu çalışmada, şirketlerin sosyal sorumluluk uygulamaları çerçevesinde paydaşlarla kurdukları iletişime ilişkin stratejiler açıklanmaya çalışılmıştır. Bunun için Morsing ve Schultz'un (2006) halkla ilişkiler modellerinin özelliklerine dayalı olarak tanımladıkları kurumsal sosyal sorumluluk iletişim stratejilerine başvurulmuştur. Ancak şirketlerin KSS uygulamalarına ilişkin iletişim kurmama durumları ya da başarısız iletişim çabaları için de iletişimsizlik durumu açıklanmıştır. Nitekim KSS iletişimi ile şirket ekonomik, sosyal ve çevresel performans bilgilerinin iç ve dış paydaşlara aktarılmasını sağlayarak paydaş ilişkilerini korumakta ve iyi bir kimliğe, imaja, itibara,ilişki yönetimine ve sürdürülebilirliğe ilişkin unsurların geliştirilmesini sağlamaktadır.

Purpose This paper aims to highlight the greenhouse gas emissions disclosures in sustainability reports of the automotive industry both from headquarters and Turkish subsidiaries. Further, it aims to understand to what extent these corporations disclose greenhouse gas (GHG) emissions. Design/methodology/approach The sample of the research consists of the global brands Ford, Honda, Hyundai, Daimler and Fiat. Global and national sustainability reports from headquarters and local subsidiaries are examined. To determine the disclosure for emissions content analysis is conducted. The GRI 305: Emissions standard, which sets out the reporting requirements on the issue emissions is used to identify the disclosures both from headquarters and subsidiaries. Findings The sector-specific findings show that all sustainability reports from headquarters disclose much more specific information on greenhouse gas emissions than the reports from subsidiaries. Corporations that offer the most comprehensive sustainability reports disclose the least pages in environmental information. However, presenting the least information does not mean that these reports are rare in quality. Especially, two corporations who offer the least pages on environmental issues fully disclosed the classification of GRI 305: Emissions standard. It can be stated that these corporations emphasize the quality and not the quantity of disclosure. Although, local subsidiaries are not reporting to the extent as headquarters do good applications together with specific information are applied. Originality/value The investigation contributes to the research on corporate social responsibility (CSR) by exploring the GHG emissions disclosures across borders by analyzing sustainability reports of both the headquarters of the automotive industry and their local subsidiaries as the actual production units in Turkey.

ÖzetÜniversitelerde yaşanan rekabet; stratejik yönetim, stratejik planlama ve paydaş yönetimi gibi kavramları yükseköğretimin gündemine getirmiştir. Stratejik planlamanın temel unsurları olarak bilinen katılımcılığın sağlanması konusunun gerçekleşebilmesi için paydaş analizinin yapılması elzemdir. Böylece çeşitli paydaş gruplarının görüşleri ve destekleri, alınan kararlarda dikkate alınabilir ve yükseköğretim kurumları çeşitli menfaat sahipleriyle daha yararlı ilişkiler kurarak çeşitli grupların beklentilerini kendi yönetim uygulamalarına dahil edebilir. Nitel araştırma geleneği çerçevesinde oluşturulan bu çalışmanın amacı Türk üniversiteleriyle doğrudan veya dolaylı olarak ilgili olan tüm kişi, kurum ve kuruluşların tanımlanmasıyla üniversiteler için en önemli paydaşları belirlemektir. Araştırma bulgularına göre Üniversiteler tarafından hazırlanan paydaş listelerinin çeşitlilik arz ettiği ve niceliğinin zor olduğu bulgulanmıştır. Üniversiteler tarafından 118 paydaş tanımlanmıştır. Ancak bütün paydaşların ifade edilmesi yerine paydaşları kategorilere ve bu kategorilere ait alt gruplara ayırmak paydaş analizinde ekonomik bir yöntemi oluşturmuştur. Paydaş kategorilerinin merkezinde kurumdan etkilenen ve kurumu etkileyen kurum içindeki öğrenciler, akademik ve idari birimlerde çalışan kişiler bulunmaktadır. Bu grupta yer alan paydaşlar dahili paydaşlardır. Harici paydaşların tanımlandığı kategoriler arasında ise devlet birimleri, uluslararası kuruluşlar, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, düzenleyici kurumlar, medya kuruluşları ve araştırma merkezleri tanımlanmıştır. AbstractThe competition between Universities brought concepts such as strategic management, strategic planning and stakeholder management into the agenda of higher education. Stakeholder analysis which is known as the key element of strategic planning is essential to ensure participation. Thus, the views and supports of various stakeholder groups can be taken into account in the decision taken process. Higher education institutions can incorporate the expectations of various groups into their management practices by establishing more useful relationships with various stakeholders. The purpose of this study, created within the framework of the qualitative research tradition, is to identify the most important strategic stakeholder of universities by defining all persons, institutions and organizations directly or indirectly related to Turkish Universities. The research findings indicate that the stakeholder lists prepared by the universities show a variety and are difficult to quantify. 118 stakeholders are identified by the universities. However, instead of expressing all stakeholders, stakeholders were divided into categories and sub-groups belonging to these categories which constituted an economic method in stakeholder analysis. At the center of the stakeholder categories there are the students and the people working in the academic and administrative units who are affecting and also affected by the institution. Stakeholders involved in this group ...

The Corporate Social Responsibility (CSR) literature defines instrumental, strategic and political approaches to CSR. The strategic approach to CSR in transnational corporations goes beyond the customer orientated short time issue management, persuasion and financial performance, but emphasizes a long time perspective based on planned, implemented and evaluated projects to create business value. The research in this paper focuses on the corporate communication directors conception of corporate social responsibility. Participants from transnational and Turkish national corporations have been interviewed and qualitatively analysed. Thefindingsshowthatallinterviewedparticipantsare enthusiastic about the concept of social responsibility. They define CSR as the "raison d'etre of the company" or "the sine qua non of sustainability is social responsibility". Two of three Turkish national corporations' CSR conception can be defined as a stage between instrumental and strategic, because CSR in these corporations is more customer orientated with limited or short time influence at the one side, but also implemented for sustainability and to create business value on the other side. The CSR perspective of a Turkish national company based on a farmers union established half a century in order to serve the interests of the local community and stimulate development is clearly political. The conception of sustainability and responsiveness to stakeholders was inherent in the establishment of this particular firm. We conclude that there is a remarkable agreement between the CSR directors' perspective and the firm's organizational behaviour and that the cases follow the classification described in the literature to some extent.

Climate change with adverse impacts on the environment, economy, and society requires marketing to change current attitudes and behaviors towards sustainable production and consumption, and thus climate change is interrelated to marketing. However, no body of literature has comprehensively investigated the connections and relationships between climate change and marketing. This study examined such connections and relationships from a bibliometric approach using Web of Science and Scopus databases from 1992 to 2022. The search strategy utilized topic and title/abstract/keyword search. The search query retrieved 1723 documents. VOSviewer and Biblioshiny were utilized to analyze data on authors, keywords, institutions, countries, sources, citations, and co-citations. The findings showed an upward trend in the annual number of publications with the top three most productive countries being the USA, the UK, and Australia and the most productive institutions in the USA, New Zealand, and the UK. The top three author keywords were climate change, sustainability, and marketing. The Sustainability journal ranked first in terms of productivity while Energy Policy in terms of citations. International collaborations were mostly between developed countries also known as Global North Countries, and collaborations between these countries and developing and developed countries should be encouraged. During the COVID-19 pandemic, the number of documents increased, and research themes altered. Research on energy, innovation, insect farming, and carbon management is a top priority. The results proved that most studies were conducted outside the field of marketing.

No abstract

Perception, understanding, and being engaged with climate change issues require efforts of all stakeholders, not just individuals or special interest groups, as everyone has a responsibility in this global and complex issue. However, instead of expressing all stakeholders, the segmentation of stakeholders into relevant publics with similar values, beliefs, and behaviors is a useful approach in managing and communicating environmental disclosures as there is no single application that covers all stakeholders and offers solutions for everyone. This study reviews the relevant facts and key arguments about climate change and history and analyzes how organizational commitment, environmental disclosure, and climate change communication are conceptualized in the scientific literature. Several theoretical perspectives, such as institutional theory, stakeholder theory, legitimacy theory, and situational theory, clarify the motivations of organizations to disclose information and explain their commitment to environmental performance. To bring a deeper understanding of communicative actions and develop effective communication strategies, the communication model of Harold D. Lassell has been used in conjunction with the findings of current empirical studies in the field of climate change.