Climate change with adverse impacts on the environment, economy, and society requires marketing to change current attitudes and behaviors towards sustainable production and consumption, and thus climate change is interrelated to marketing. However, no body of literature has comprehensively investigated the connections and relationships between climate change and marketing. This study examined such connections and relationships from a bibliometric approach using Web of Science and Scopus databases from 1992 to 2022. The search strategy utilized topic and title/abstract/keyword search. The search query retrieved 1723 documents. VOSviewer and Biblioshiny were utilized to analyze data on authors, keywords, institutions, countries, sources, citations, and co-citations. The findings showed an upward trend in the annual number of publications with the top three most productive countries being the USA, the UK, and Australia and the most productive institutions in the USA, New Zealand, and the UK. The top three author keywords were climate change, sustainability, and marketing. The Sustainability journal ranked first in terms of productivity while Energy Policy in terms of citations. International collaborations were mostly between developed countries also known as Global North Countries, and collaborations between these countries and developing and developed countries should be encouraged. During the COVID-19 pandemic, the number of documents increased, and research themes altered. Research on energy, innovation, insect farming, and carbon management is a top priority. The results proved that most studies were conducted outside the field of marketing.

The growing interest of scholars in bibliometric research can be traced to the abundance of published literature on the subject in various fields and categories. To understand the extent of climate change research in the field of marketing and to identify the major authors, journals, issues, and trends, bibliometric analysis was conducted on publications in climate change and marketing, searched on the Web of Science database between 1994 and 2022. A total of 758 publications were obtained from the search. VosViewer, ScientoPy, and BiblioShiny were utilized to analyze the data on authors, keywords, institutions, countries, sources, citations, and co-citations, and the most prolific ones were identified. The findings show an upward trend in the annual number of publications with the top three most productive countries the US, Australia, and the UK and the most productive institutions are located in the US, Canada, and New Zealand. The top author’s keywords are climate change, sustainability, and ‘marketing’. However, while the use of the social marketing keyword has decreased in the last three years, the keyword sustainability has gained importance. Five main clusters emerged from the data. The largest cluster focuses on environmental conservation, followed by food sustainability and biodiversity, green marketing and consumer behavior, sustainable tourism, and social marketing. The longitudinal investigation contributes to the research on climate change and marketing by exploring the current state and evolution of the field.

Crisis or all types of changes affect organizations and every aspect of all units' performance. Especially unexpected ones can destroy their system entirely, so it needs to be managed professionally. However, proactive measures can help to overcome either simple changes or even global crises. Become prepared for all changes, risks, and crises by investing in soft skills that can help the business world weather the storm in a sustainable manner. As one of the soft skills, leadership skill may change the destiny of organizations, especially in challenging times like the recent COVID-19 period. In this study, soft skills in general and all aspects and approaches of the leadership concept will be discussed in detail. The importance of well-designed leadership and the fact that leadership is a skill that can be developable is the focus of the study. Showing different leadership approaches in different situations, in other words using the leadership approaches as a toolbox, is underlined by referring to the literature.

Kültür aktarımının en güçlü aracı olan dil toplumun kimliğini koruması bakımından oldukça önemlidir. Bu nedenle dilin doğru kullanımı, toplumların kimliğini muhafaza edebilmesini sağlar. Bu çalışmanın başlıca amacı dijital iletişimin de etkisi ile yozlaşmaya başladığı düşünülen dilimizin özellikleri ve kelimelerinin muhafaza edilmesinde toplumun nüvesi olan bireylerin sosyal sorumluluğuna dikkat çekmektir. Klavye ile yazı yazmaya alışan gençlerin, kelimelerin orijinal haline sadık kalmaya dikkat etmiyor olması bireysel sorumluluk bilincinin yeterli olmadığını göstermektedir. Söz konusu durumun tespiti için, bir özel üniversitede öğrenim gören 18-22 yaş aralığında 218 öğrenciye yaygın olarak yanlış kullanılan kelimelerin, yazılı olarak doğru halinin bilinirliğini ölçmek üzere tasarlanmış kısa bir test eş zamanlı olarak uygulanmış, bu anketin sonuçlarına göre kelimelerin bilinirliğinde eksikler olduğu tespit edilmiştir. Durumun tespit edilmesinin ardından alan yazın taraması ile dilin kültürel miras olarak aktarımının önemi ortaya konulmaya çalışılmış ve dijital bir afiş tasarımı aracılığı ile söz konusu soruna çözüm önerilmiştir.

As being among "the digital natives" of the technology era, Generation Z and their online behaviors are important subjects to study in depth. Surrounded by technology, Generation Z is easily getting and using all technology products, and they do not feel any constraint about spending time with them, which might lead to a kind of addiction. The study was designed to examine the two-factor solution of online gaming addiction by Faraci and her colleagues' internet addiction version employing the IAT of 20 items by Young. In order to reveal the present state, two field studies in two high schools from Turkey and Romania were run comparatively. Turkish and Romanian participants replied the 20-item-IAT and the questionnaire about online gaming behavior via an online survey platform. To determine the dimensions of online gaming addiction exploratory factor analysis and confirmatory factor analysis are performed. Reliability coefficients of both factors were satisfactory. According to confirmatory factor analysis goodness-of-fit indexes in both samples were reasonable. In conclusion, both factors fit well into the present study producing some other results about online gaming behavior, as well.

Kültür toplumların nüvesini oluşturan değerler, normlar, tutumlar ve davranışlar dizgesi olması bakımından en önemli servet olarak korunmaya muhtaçtır. Kültürü aktarmak ve korumak için gösterilen hassasiyet, Türk toplumunun binlerce yıl benzer kültürel kodları muhafaza etmesini bu bağlamda bir kimlik edinmesini sağlamıştır. Kültür doğası gereği aile, çevre ve eğitim kurumları tarafından aktarılıp, öğretilmekte ve yaşamın doğal akışı içerisinde kişilerin zihninde pekişmektedir. Ancak içinde bulunulan Covid-19 pandemi döneminde kültür aktarımını sağlıklı gerçekleştirmek ve kültürel kimlik inşa edebilmek neredeyse imkânsız hale gelmiştir. İnsanların salgın hastalık sürecinde evde çokça zaman geçirmek zorunda kalmasıyla dijital video akış platformlarını kullanımın artması, beraberinde sosyal iletişim boşluğu meydana getirmiş, bu yeni yaşam tarzı ise kültür aktarımını belirsizleştirmiştir. Ortaya çıkan boşluk bir nevi video akış platformlarında binge-watching adı verilen seri video izleme davranışı ile doldurulmaktadır.Bu çalışmanın amacı medya tüketiminin güncel dinamiklerini ele almak, tüketicilerin karşı karşıya kalabileceği algı değişikliklerini incelemektir. Çalışmanın konusu ve örneklemi olarak video akış platformu içeriklerinden biri olan Saygı isimli Türk yapımı dizisi seçilmiş, dizide sunulan sosyo-kültürel kodlar ve şiddet olgusunun bir çeşit yozlaşma yaratma durumu metin inceleme yöntemi ile yapı sökümü uygulanarak tartışılmıştır. Araştırmanın sonucuna göre söz konusu dizinin sosyo-kültürel yozlaşmaya yol açabilecek, geleneksel Türk sosyo-kültürel yapısı ile çelişen durum ve ifadeleri kapsadığı tespit edilmiştir. Bu tür yeni medya içeriklerinin yeni nesillerin zihinlerinde zaman içerisinde farklı deneyimlerle oluşan kültür ve anlam inşası sürecinde olumsuz tutum ve algılar yaratabileceği, içerik sağlayıcılarının gayri ihtiyari neden olabileceği bu gibi tehditler konusunda sosyal sorumluluk bilincine sahip olmaları gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.