Executive Office:Şehremini Mah., Koyuncu Sk., Ciğdem Apt., No: 4, D 5, Fatih, İstanbul, Turkey Phone : +90 212 -530 15 08/21 Fax : +90 212 -530 15 21
We present a 13-month-old boy who had a successful Computed Tomography (CT) guided percutaneous radiofrequency ablation (RFA) treatment for the osteoid osteoma (OO) on proximal part of the tibial diaphysis. The complaints of the patient were being restless due to pain and refusing to bear any weight on his left leg for 6 months. An asymmetrical cortical thickening and a focal sclerosis was detected on medial proximal diaphysis of the left tibia on radiographs and axial T2-weighted STIR-MR image showed bone marrow and soft-tissue edema with low-signal-intensity nidus due to central calcification with a high-signal-intensified unmineralized periphery. CT findings (the nidus on the cortex of tibia with well circumscribed lucent region around a central sclerotic dot and cortical thickening around the nidus) confirmed the diagnosis of OO. After CT guided percutaneous RFA treatment, the patient had an immediate pain relief in 24 h after and could bear weight on the leg. 12 and 16 months after RFA respectively, CT images and radiographs revealed sclerotic healing of the nidus and a slow regression of the adjacent cortical thickness without any recurrence.
Needle penetration and local anesthetic infiltration are 2 painful steps that cause considerable stress and anxiety during digital nerve block, which is the most frequently used regional anesthesia for ingrown nail surgery. The purpose of this study was to evaluate the effectiveness of topical alkane vapocoolant spray in decreasing pain during digital nerve block for ingrown nail surgery. The authors conducted a prospective, randomized clinical trial with 62 patients who underwent big toenail surgery. Prior to the digital block, alkane vapocoolant spray was applied to patients who were selected by flipping a coin. A visual analog scale (VAS) was used for assessment of pain during the skin needle penetration and during the infiltration of the anesthetic product. VAS scores during needle penetration were significantly lower in the intervention group. However, VAS scores during infiltration were similar statistically. Alkane vapocoolant spray has no noticeable clinical benefit in decreasing pain intensity during digital nerve block in patients undergoing toenail surgery.
ÖZET:Diferansiye tiroit kanserlerinde TNM evreleme sisteminin 8. sürümünde neler değişti? Klinik pratiği nasıl etkileyecek?TNM evreleme sisteminin son olarak sekizinci sürümü (edisyonu) yayınlandı. Tiroit kanserleri TNM evreleme sisteminin 1987 yılında yayınlanan 4. sürümünde yer aldı. Literatürdeki kanıtlara dayalı olarak güncellenen TNM sisteminin her sürümü diğer kanserler gibi diferansiye tiroit kanserleri (DTC) için de bir önceki sürümüne göre önemli bazı farklılıklar içerir. Tiroit kanserleri için günümüze kadar 17 ayrı evreleme sistemi geliştirilmiştir. Bu sistemlerden bir kısmı oldukça karmaşıktır ve pratikte kullanılmaları zordur. Günümüze kadar TNM sisteminde yapılan yeni düzenlemelerle birlikte bu sistemin DTC için farklı hasta gruplarında en tutarlı, uygulanabilir evreleme sitemi olduğu ortaya koyulmuş ve diğer kanser tiplerinde olduğu gibi tiroit kanserlerinde de TNM sistemi günümüzde en sık kullanılan evreleme sistemi olma özelliğini kazanmıştır. Sekizinci sürümün en önemli değişikliği bugüne kadarki sürümlerde prognostik faktör olarak 45 yaş üstü ve altı olarak ayrılan yaşın 55 yaş altı ve üstü olarak düzenlenmesidir. Ayrıca T evrelemesinde T3 tanımında değişiklik dikkati çekmektedir. Yedinci sürümde minimal invaziv ekstratiroidal yayılım tanımı ve bunun örneğinde yer alan peritiroidal yumuşak doku tanımı kaldırılmıştır. Sekizinci sürümde strep kaslarından herhangi birine makroskopik invazyon T3 kategorisine alınmıştır. N evrelemesinde 7. sürümde N1b içinde yer alan üst mediasten lenf düğümü tutulumu N1a kategorisine alınmıştır. Sekizinci sürümde 55 yaş üstündeki hastalarda genel olarak yedinci sürüme göre tüm evrelerde bir evre düşmesi olduğu görülmektedir. Sekizinci sürümde uygun tümör evresi kolayca belirlenebilir. Ellibeş yaşın altındaki hastalarda uzak metaztazı olanlar evre II, uzak metastazı olmayanlar evre I olarak tanımlanmıştır. Ellibeş yaşın üstündeki uzak metastazlı hastalar evre IVB olarak tanımlanmıştır. Ellibeş yaşın üstündeki uzak metastazı olmayan hastaların diğer klinik özelliklere (intratiroidal tümör, makroskopik ekstratiroidal yayılım, lenf nodu metastazı ve uzak metastaz) göre evresi belirlenebilir. Dört cm'den küçük intratiroidal tümörlü (T1, T2) hastalarda lenf düğümü metastazı yoksa evre I, lenf düğümü metastazı varsa evre II olarak tanımlanır. Dört cm'den büyük intratiroidal tümörlü (T3) hastalar lenf düğümü durumuna bakılmaksızın (N0 veya N1) evre II'de yer alır. Makroskopik ekstratiroidal yayılımlı tümörlerde; lenf düğümü metastazı durumuna bakılmaksızın tümör sadece strep kaslarına invaze ise evre II, tümör cilaltı, larinks, trakea, reküren laringeal sinir ve özefagusa yayılmışsa evre III, prevertebral fasya, mediastinal damarlara yayılmş veya karotis arteri sarmışsa evre IVA'da yer alır. TNM evrelemesi DTC'de hastalığa özgün sağkalımı güvenilir olarak öngörebilen bir evreleme sistemidir. Bir önceki sürüme göre TNM'nin sekizinci sürümü DTC'li hastaların büyük bölümünü mortalite açısından düşük riskli gruba evreleme olup, ilk değerlendirmelerde hastalık spesifik surviyi...
ÖZET:Diferansiye tiroit kanserlerinde TNM evreleme sisteminin 8. sürümünde neler değişti? Klinik pratiği nasıl etkileyecek?TNM evreleme sisteminin son olarak sekizinci sürümü (edisyonu) yayınlandı. Tiroit kanserleri TNM evreleme sisteminin 1987 yılında yayınlanan 4. sürümünde yer aldı. Literatürdeki kanıtlara dayalı olarak güncellenen TNM sisteminin her sürümü diğer kanserler gibi diferansiye tiroit kanserleri (DTC) için de bir önceki sürümüne göre önemli bazı farklılıklar içerir. Tiroit kanserleri için günümüze kadar 17 ayrı evreleme sistemi geliştirilmiştir. Bu sistemlerden bir kısmı oldukça karmaşıktır ve pratikte kullanılmaları zordur. Günümüze kadar TNM sisteminde yapılan yeni düzenlemelerle birlikte bu sistemin DTC için farklı hasta gruplarında en tutarlı, uygulanabilir evreleme sitemi olduğu ortaya koyulmuş ve diğer kanser tiplerinde olduğu gibi tiroit kanserlerinde de TNM sistemi günümüzde en sık kullanılan evreleme sistemi olma özelliğini kazanmıştır. Sekizinci sürümün en önemli değişikliği bugüne kadarki sürümlerde prognostik faktör olarak 45 yaş üstü ve altı olarak ayrılan yaşın 55 yaş altı ve üstü olarak düzenlenmesidir. Ayrıca T evrelemesinde T3 tanımında değişiklik dikkati çekmektedir. Yedinci sürümde minimal invaziv ekstratiroidal yayılım tanımı ve bunun örneğinde yer alan peritiroidal yumuşak doku tanımı kaldırılmıştır. Sekizinci sürümde strep kaslarından herhangi birine makroskopik invazyon T3 kategorisine alınmıştır. N evrelemesinde 7. sürümde N1b içinde yer alan üst mediasten lenf düğümü tutulumu N1a kategorisine alınmıştır. Sekizinci sürümde 55 yaş üstündeki hastalarda genel olarak yedinci sürüme göre tüm evrelerde bir evre düşmesi olduğu görülmektedir. Sekizinci sürümde uygun tümör evresi kolayca belirlenebilir. Ellibeş yaşın altındaki hastalarda uzak metaztazı olanlar evre II, uzak metastazı olmayanlar evre I olarak tanımlanmıştır. Ellibeş yaşın üstündeki uzak metastazlı hastalar evre IVB olarak tanımlanmıştır. Ellibeş yaşın üstündeki uzak metastazı olmayan hastaların diğer klinik özelliklere (intratiroidal tümör, makroskopik ekstratiroidal yayılım, lenf nodu metastazı ve uzak metastaz) göre evresi belirlenebilir. Dört cm'den küçük intratiroidal tümörlü (T1, T2) hastalarda lenf düğümü metastazı yoksa evre I, lenf düğümü metastazı varsa evre II olarak tanımlanır. Dört cm'den büyük intratiroidal tümörlü (T3) hastalar lenf düğümü durumuna bakılmaksızın (N0 veya N1) evre II'de yer alır. Makroskopik ekstratiroidal yayılımlı tümörlerde; lenf düğümü metastazı durumuna bakılmaksızın tümör sadece strep kaslarına invaze ise evre II, tümör cilaltı, larinks, trakea, reküren laringeal sinir ve özefagusa yayılmışsa evre III, prevertebral fasya, mediastinal damarlara yayılmş veya karotis arteri sarmışsa evre IVA'da yer alır. TNM evrelemesi DTC'de hastalığa özgün sağkalımı güvenilir olarak öngörebilen bir evreleme sistemidir. Bir önceki sürüme göre TNM'nin sekizinci sürümü DTC'li hastaların büyük bölümünü mortalite açısından düşük riskli gruba evreleme olup, ilk değerlendirmelerde hastalık spesifik surviyi...
ÖZAmaç: Rejyonel tekniklerin genel anesteziyi tamamlayıcı bir yöntem olarak düşünülmesi, bilinci ve solunumu etkilemeden ameliyat sonrası analjezi sağlaması, teknik güçlüklerin aşılması, yeni lokal anesteziklerin gelişimi pediatrik hastalarda rejyonel anesteziye ilgiyi artırmıştır. Bu nedenle pediatrik cerrahi geçiren ve rejyonel anestezi uygulanan hastalarımızın verilerini sunduk. Hastalar ve yöntemler: 1.01.2012-31.12.2012 tarihleri arasında hastanemiz çocuk cerrahisi kliniğinde ameliyat edilen ve rejyonel anestezi uygulanan tüm hastaların verileri geriye dönük incelendi. Toplam ameliyat ve rejyonel anestezi sayısı, demografik verileri, rejyonel anestezi teknikleri, destekleyici sedatif ve genel anestezi gereksinimleri, anestezi için kullanılan ajanları, tanıları ve komplikasyonları kaydedildi. Bulgular: 2012 yılında çocuk cerrahisi kliniğinde 2116 hasta ameliyat edildi, 1196 hastaya (713 erkek, 483 kız, ort yaş 5.9±4.3 yıl; dağılım 2 gün-17 yıl) rejyonel anestezi uygulandı. 718 hastaya kaudal blok, 218 hastaya epidural anestezi, 189 hastaya ultrasonografi (USG)-güdümlü transversusabdominis-düzlem (TAP) blok, 52 hastaya USG-güdümlü ilioinguinal-iliohipogastrik blok, 19 hastaya spinal anestezi uygulandı. Kaudal blok, epidural anestezi, TAP blok, ilioinguinal-iliohipogastrik blok ve spinal anestezi uygulanan hastaların yaş ortalaması sırasıyla 3.1±2.3, 5.4±3.1, 3.6±2.8, 4.4±2.6 ve 6.5±7.9 yıl idi. 868 hastada %0.25'lik levobupivakain, 309 hastada %0.25'lik bupivakain, 19 olguda %0.5'lik ağır bupivakain kullanıldı. Spinal anestezi uygulanan hastalarda midozolam veya propofol ile sedasyon uygulanmıştı diğer tüm hastalarda genel anestezi uygulanmıştı. 981 hastaya larengeal maske takıldı ve 196 hasta orotrakeal entübe edildi. Ultrasonografi-güdümlü ilioinguinal-iliohipogastrik blok yapılan bir hastada hematom gelişmesi dışında komplikasyonla karşılaşılmadı. Sonuç: Çocuk hastalarda da ameliyat sonrası ağrının engellenmesinin önemi unutulmamalı, bu amaçla rejyonel tekniklerden faydalanılmalıdır. Pediatrik olguların anatomik, fizyolojik, farmakolojik farklılıkları bilinerek güvenle rejyonel anestezi uygulanabilir. Anahtar sözcükler: Pediatrik; ameliyat sonrası analjezi; rejyonel anestezi. ABSTRACTObjectives: Relevancy to regional anesthesia in pediatrics has increased, because it is complementary to general anesthesia, allows conscious postoperative analgesia without respiratory depression, technical difficulties have been defeated and new local anesthetics have been improved. Therefore we reported data of patients who underwent pediatric surgery and received regional anesthesia. Patients and methods:We retrospectively analyzed data of all patients, who were operated in the pediatric surgery clinic of our hospital during the time period from 1.01.2012-31.12.2012 and therefore received regional anesthesia. Total amount of operations and regional anesthesia, demographic variables, regional anesthesia techniques, supportive sedatives and general anesthesia requirements, agents used for anesthesia, diagnoses and complicatio...
N eonatal convulsions are one of the most common emergency neurological diseases in the neonatal period. Since the potential adverse effects of convulsions on the brain are known, they must be treated urgently. In recent years, many studies have examined the use of anticonvulsant drugs in the newborn period; however, there is currently no standardized treatment protocol for neonatal convulsion management. A convulsion is defined as a transient change in neurological function caused by a sudden, paroxysmal depolarization of a group of neurons. In cases of convulsions seen in the neonatal period, it is important to consider the seriousness of potential underlying diseases, the treatments that might be applied targeted at the etiology, and to remember that repetitive convulsions may have a permanent effect on the brain. [1,2] The frequency of neonatal convulsion has been reported to be 1.5 to 3 in 1000 live births. [3] Pathophysiology Neonates have immature neurons and differences in neurotransmitter levels make them susceptible to seizures. [4] Immature neurons contain a larger number of excitatory N-methyl-D-aspartate and α-amino-3-hydroxy-5-methyl-4isoxazolpropionic acid (AMPA) receptors, and fewer gamma-aminobutyric acid (GABA) receptors, which is one of the reasons for a low convulsion threshold in neonates. In addition, unlike in adults, GABAA receptors in neonates work as excitators through sodium-potassium-chloride cotransporter 1 (NKCC1), which also contributes to a low convulsion threshold. [5] (Fig. 1) In addition, in cases of hypoxia, the NKCC1 channel is upregulated and the convulsion threshold is decreased even more. Neonatal convulsions are one of the most common emergency neurological events in the early period after birth. The frequency has been reported to be 1.5 to 3 in 1000 live births. It has been established that the convulsion threshold is lower in infants due to immature neonatal neurons and differences in neurotransmitters. Hypoxic ischemic encephalopathy is the most common etiology in neonatal convulsions. Other causes vary, and may be related to the level of development of the country. Convulsions are classified into 4 different types according to the clinical findings. The most common is the subtle (undefined) type of seizure; the other types are defined as clonic, tonic, and myoclonic seizures. Non-epileptic paroxysmal movements frequently seen in the neonatal period, should not be confused with seizures. The most common non-epileptic paroxysmal movements are jitteriness, benign neonatal sleep myoclonus, and hyperekplexia. A newborn that experiences convulsions should be hospitalized and monitored with continuous video electroencephalogram, if possible. If an initial rapid evaluation detects an acute metabolic disorder, treatment is provided, and, if warranted, it will be followed by a plan for further treatment with anticonvulsant drugs. Phenobarbital is still currently recommended as first-line therapy, though there are studies of other anticonvulsant drugs. Levetiracetam and phenytoin...
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
hi@scite.ai
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.