In this study, we aimed to evaluate the frequency of anatomic variations of the paranasal sinus region by using multidetector computerized tomography (MDCT). Methods: Between November 2009 and February 2012, 5832 adult patients (2980 females, 2852 males) with a mean age of 39.1±15.4 years (range; 19-85), who underwent MDCT imaging of the paranasal sinus region, were retrospectively evaluated by using the picture archiving and communication system (PACS). All the images were evaluated by three radiologists. Frequency distribution and descriptive statistics of the variants were analysed. Results: Nasal septal deviation was the most commonly detected variation (59.1%) and most were rightward (26.5%). Middle concha pneumatization was the second most commonly encountered variation (57.2%), whereas nasal septum pneumatization was the third most common one (34.8%). Maxillary sinus aplasia was detected in one patient and it was the least common variation (0.05%). Dehiscence of the maxillary nerve (0.4%) and internal carotid artery (0.5%) and sphenoid sinus aplasia (0.5%) were infrequently encountered variations in our study. Conclusion: It is important for the radiologist to know the anatomical variations of the paranasal sinus region in order to consider their possible pathological consequences. Guiding the surgeon in the preoperative period is essential to avoid potential complications.
ÖZAmaç: Bu çalışmada kolesteatom ve granülasyon dokusu cerrahi ile düzeltilen hastaların ameliyat öncesi manyetik rezonans görüntülemelerinde eko-planar difüzyon ağırlıklı görüntüleme (EP-DAG)'nin önemi DAG ve görünür difüzyon katsayısı (GDK) değerleri doğrultusunda sunuldu. Hastalar ve Yöntemler:Aralık 2009 -Mayıs 2011 tarihleri arasında hastanemizin radyoloji kliniğine primer kazanılmış kolesteatomlu kronik otitis media ön tanısı ile başvuran ve ameliyat öncesi kliniğimizde kulak manyetik rezonans görüntüleme ve DAG ile değerlendirilen 91 hasta (52 erkek, 39 kadın; ort. yaş 40.7±15.8 yıl; dağı-lım 3-77 yıl) çalışmaya alındı. Difüzyon ağırlıklı görüntüleme sonuçları ameliyat bulguları ve patoloji sonuçları ile karşılaştırıldı. Hastalar görüntü arşivleme ve iletişim sistemi kullanılarak geriye dönük olarak değerlendirildi. Difüzyon ağırlıklı görüntüleme ve GDK görüntüleri niteliksel ve sayısal açıdan incelendi. Bulgular:Kolesteatom şüphesi bulunan 91 hasta ameliyat edildi. Ameliyat sonuçlarına göre, 50 hastada kolesteatom ve 41 hastada granülasyon dokusu vardı. Kolesteatomlu hastaların DAG değerleri granülasyon dokusu olan hastalara göre anlamlı olarak yüksekti (p<0.05). Kolesteatomlu hastaların ortalama GDK değerleri granülasyon dokusu olan hastalara göre anlamlı olarak düşük idi (p<0.05). Kolesteatomun saptanmasında EP-DAG'nin duyarlılık ve özgüllüğü sırasıyla %97.6 ve %92.0 idi. Sonuç: Görünür difüzyon katsayısı ve DAG kullanılarak yapılan EP-DAG özellikle 5 mm'nin üzerindeki kolesteatomların gösterilmesinde ve bunların diğer patolojilerden ayrımında yüksek duyarlılık ve özgüllük oranlarıyla değerli bir yöntemdir.Anahtar Sözcükler: Görünür difüzyon katsayısı; kolesteatom; eko-planar difüzyon ağırlıklı görüntüleme; granülasyon dokusu. ABSTRACTObjectives: This study aims to report the significance of echo-planar diffusion-weighted imaging (EP-DWI) in preoperative magnetic resonance imaging of patients with surgically corrected cholesteatoma and granulation tissue according to DWI and apparent diffusion coefficient (ADC) values. Patients and Methods:Ninety-one patients (52 males, 39 females; mean age 40.7±15.8 years; range 3 to 77 years) who admitted to radiology clinic of our hospital between December 2009 and May 2011 with a pre-diagnosis of chronic otitis media with primary acquired cholesteatoma and assessed preoperatively in our clinic by ear magnetic resonance imaging and DWI were included in the study. Diffusion-weighted imaging results were compared with operative findings and pathology results. Patients were retrospectively evaluated using picture archiving and communication system. Diffusion-weighted imaging and ADC images were examined qualitatively and quantitatively.Results: Ninety-one patients suspected of cholesteatoma were operated. According to the results of operations, 50 patients had cholesteatoma and 41 patients had granulation tissue. The mean DWI values of patients with cholesteatoma were significantly higher than patients with granulation tissue (p<0.05). The mean ADC values of patients w...
GirişBilgisayarlı tomografi (BT), sensorinöral işitme kaybı olan (SNİK) olgularda, iç kulak anomalilerini değerlendirmede oldukça sık kullanılan bir görüntüleme yöntemidir (1, 2). Doğumsal sensorinö-ral işitme kaybı olan olgularda BT'nin amacı kemik labirent ve otik kapsülün incelenmesidir. Manyetik rezonans görüntüleme (MRG), yumuşak dokuları göstermedeki avantajları sayesinde, özel-likle internal akustik kanal içindeki sinir patolojilerinin tespitinde sıklıkla kullanılmaktadır (3).Kemik labirentte, gebeliğin 1. trimesterinde çeşitli nedenlerle gelişiminin sapması veya durması-na bağlı değişik anomaliler oluşur (4). Bunlar arasında koklea, vestibül, semisirküler kanal, vestibüler ve koklear kanal anomalileri bulunur (5).Çalışmamızda kliniğimizde saptanan konjenital iç kulak anomalilerin BT ve MRG bulgularını literatür bulguları eşliğinde sunmayı amaçladık. YöntemlerTemmuz 2009-Nisan 2011 tarihleri arasında SNİK ön tanısı ile Kliniğimize yönlendirilen yaş ortalaması 5,7 (1-12) olan 15 olguda (9 kız, 6 erkek) saptanan iç kulak anomalilerinin BT ve MRG bulguları görüntü arşivleme ve iletişim sistemi (PACS) kullanılarak geriye dönük olarak tarandı. Tüm olguların temporal kemik BT ve kulak MRG çekimleri yapılmıştı. Sonuç: Yapısal iç kulak anomalileri doğuştan ya da ilerleyici sensörinöral işitme kaybı nedenlerindendir. Dil gelişimi için önemli olan ilk yaşlarda kazandırılacak duyma yetisi doğru tedaviye yönlendirmek açısından bü-yük önem taşımaktadır. MRG koklear implant adayı olgularda anomalilerin saptanması ve eşlik eden 8. sinir patolojilerinin değerlendirilmesinde önemlidir.Anahtar Kelimeler: İç kulak, konjenital, Mondini, MRG Objective: We aimed to present computed tomography (CT) and magnetic resonance imaging (MRI) findings of internal ear abnormalities detected at our clinics and to demonstrate the efficiency of MRI in determining abnormalities and nerve morbidities at these cases.Methods: Between July 2009-April 2011, 15 patients (9 females, 6 males) with a mean age of 5.7 (1-12) and a diagnosis of sensorineural hearing loss, assessed by temporal bone MDCT and MRI, were included in the study. The patients were retrospectively evaluated by using a picture archiving and communication system (PACS). Results:Mondini deformity was found in 7 (46%) of patients, and isolated large vestibular aquaduct was found in 5 (33%) patients. Michel deformity, cochlear aplasia, and common cavite anomaly were detected in 1 (7%), 1 (7%), and 1 (7%) patient, respectively. Conclusion:Structural inner ear anomalies are causes of congenital or progressive sensorineural hearing loss. MDCT and MRI have high diagnostic yield in detecting the anomalies of the inner ear in patients with congenital sensorineural hearing loss and have a valuable role in the management of these patients.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
customersupport@researchsolutions.com
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.