Otizm, sosyal yetenek, sosyal aktivite, iletişim ve hayal gücündeki bozukluklar ile tekrarlayan kısıtlı davranış kalıplarıyla ilişkili nöro-gelişimsel bir bozukluktur. Son yıllarda otizmin küresel yaygınlığının artması otizmli bireyler ve ailelerini odak alan çalışmaların öneminin artmasına neden olmuştur. Zira otizm sadece bireyi değil başta ailesi daha sonra yakın çevresini etkileyen gelişimsel bir bozukluktur. Otizmli çocuğa sahip aileler birçok zorlukla karşı karşıyadırlar ve bu zorluklardan belki de en önemlisi olan finansal zorluklar ailelerin yaşadığı birçok zorlukla da doğrudan ilişkilidir. Bu çalışmanın amacı otizmli çocuğa sahip ailelerin tan, tedavi, eğitim, terapiler ve diğer hesap dışı harcamalar dolayısıyla karşı karşıya oldukları finansal zorluklara ilişkin deneyimlerini anlamaktır. Bu doğrultuda tıbbi olarak otizm tanısı almış 18 yaş altı bireylerin ebeveynleri ile nitel bir araştırma olarak tasarlanmıştır. Çalışmaya 20 ebeveyn ve otizm alanında çalışan farklı meslek elemanlarından 17 profesyonel katılmış ve kendileri ile yarı yapılandırılmış görüşme formları aracılığıyla derinlemesine görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Elde edilen verilen MAXQDA 2020 programı aracılığı ile analiz edilerek literatüre uygun ve anlaşılır bir dille açıklanmıştır. Aileler tanı, tedavi, eğitim ve rehabilitasyon harcamaları konusunda ciddi mali zorluklarla karşı karşıyadır. Bunlara ek olarak diyet ve diğer sağlık hizmetleriyle ilgili harcamalar aileleri finansal açıdan yıpratmaktadır.
Saldırganlık, bir kişinin başka bir kişiye karşı sergilediği hoş olmayan davranışlarını ifade etmektedir. Saldırganlık denildiğinde insanların zihninde kaba kuvvetin uygulanması canlansa da tek bir davranış veya davranış grubunu saldırganlık olarak tanımlamak oldukça güçtür. Zira saldırganlık çok farklı şekillerde davranışa dönüşebilmektedir. Trafikte şiddet ve saldırganlık son yıllarda önemli ölçüde artmıştır. Şiddet içeren ve saldırgan davranışlarla ilgili düzenlemelerin eksikliği göz önüne alındığında, sürücülerin dâhil olduğu olay ve kazaların sayısı önemli ölçüde artmıştır. Bu çalışma taksi sürücülerinin sosyodemografik özellikleri, saldırganlık ve yaşam doyumu düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırmada nicel araştırma tasarımından yararlanılmıştır. Araştırmanın örneklemini İstanbul ilinde 19 taksi durağına kayıtlı 146 taksi sürücüsü oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından hazırlanmış Sosyodemografik Form; Buss ve Perry (1992) tarafından geliştirilmiş Saldırganlık Ölçeği; Diener ve arkadaşları (1985) tarafından geliştirilmiş Yaşam Doyumu Ölçeği kullanılmıştır. Araştırma sonuçları incelendiğinde katılımcıların tamamı erkek olup %92,5’i lise ve altı eğitim düzeyindedir. Taksi sürücülerinin günde 11,3 saat çalıştığı; %72,6’sının trafikte kendisini stres altında hissettiği bulunmuştur. Katılımcıların saldırganlık ile yaşam doyumu düzeyleri arasında negatif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur.
Yaşlılık bireylerin başta anatomik yapı, fizyolojik işlevleri olmak üzere sosyal ilişkilerinde, zihinsel yeteneklerinde ve psikolojik durumlarında değişimlere neden olan olağan bir süreçtir. 20. yüzyıldan itibaren sağlık ve teknoloji alanında yaşanan gelişmeler, doğum hızının azalması, temel halk sağlığı hizmetlerinin yaygınlaşması, beslenme koşullarının iyileşmesi, birçok bulaşıcı hastalığın kontrol altına alınması gibi etkenler doğuştan beklenen yaşam süresinin artmasına neden olmuştur. Bu artış özellikle gelişmiş ülkeler başta olmak üzere bütün dünyanın en önemli toplumsal sorunlarından birisi olarak önem kazanmaktadır. Ancak yaşlılık ile ilgili deneyimler kişiden kişiye değiştiğinden dolayı bu dönem kimileri için iyi kimileri için ise kötü bir dönem olarak değerlendirilebilmektedir. Yaşlılığın iyi veya kötü olarak nitelendirilmesine etki eden en önemli faktörlerden birisi yaşlı bireylerin içinde bulundukları durumu kendi bakış açılarına göre yorumlamalarıdır. Bu çalışmada yaşama kalitesi ve özellikle yaşlılıkta yaşam kalitesinin göstergeleri, boyutları ve ölçümüne ilişkin literatürde yer alan farklı çalışmalar ve görüşlere yer verilmiştir. Ayrıca yaşlıların yaşlılığa ilişkin algılarını etkileyen faktörler ve yaşlılığa ilişkin bireysel perspektif bakış açısı ele alınmıştır.
The social work profession has been closely interested in politics from the first years of its existence and has undertaken the role of advocacy for vulnerable population groups. The first representatives of the profession made efforts to make policy changes on issues such as women's rights, working hours and child labor. However, throughout the history of the profession, concerns have been expressed about the involvement of social workers in political activities. These concerns have been about maintaining the professional status of social workers, not wanting to be seen as a party to certain groups, and whether it is legal to engage in political activity as a government or non-profit employee. Today, however, it has become almost mandatory for the social work profession to participate in policy making processes. In this study, the scope of political social work and the relationship between social work and politics in Turkey and how it can be realized as practice have been tried to be revealed.
İnsan hakları düşüncesinin oluşmaya başlaması, bilim ve teknoloji alanında yaşanan gelişmeler, halk hareketlerinin oluşması ve bunun gibi sayılamayacak kadar farklı olayların sonucunda çocukluk kavramı ve çocukluğa yüklenen anlamlar; değişerek, gelişerek ve çeşitlenerek günümüze kadar gelmiştir. Çalışmamızda Türkiye Cumhuriyeti öncesinde Türk ve Dünya Tarihi içerisinde yaşanan çocuk koruma alanındaki politika ve uygulamalara yer verilmiştir. Bu bağlamda, dünya tarihinde 20. yüzyıl öncesinde çocuk alanı ile ilgili olarak pek fazla bilimsel çalışmaya rastlanmamıştır. Yapılan bu çalışma neticesinde ise Türk tarihinde İslam öncesi dönemde çocuğun aile içindeki yeri ve çocuklarla ilgili alınacak kararlarda Türk örf ve adetleri etkiliyken, İslamiyet sonrası dönemde İslam hükümlerinin etkili olmaya başladığı görülmüştür. Ancak profesyonel kurum ve kuruluşların Türk Tarihi içerisinde Osmanlının son dönemlerine kadar ortaya çıkmamış olduğu, çocuğa yönelik hizmetlerin gönüllü faaliyetler ve Vakıflar üzerinden yürütüldüğü görülmüştür. Ancak Osmanlının son dönemlerinden Türkiye Cumhuriyeti kurulana kadarki süreçte savaşların artması ve sürelerinin uzaması, kaybedilen topraklardan gerçekleşen göçler, maddi problemlerin artması, savaşta şehit olan askerlerin çocuklarının bakıma muhtaç kalması ile dezavantajlı insanların ve sosyal sorunların artış içerisinde olması gibi hususlar çocuklara yönelik hizmetlerin profesyonelleşmesinin ve devlet eliyle çalışma yapılmasının yolunu açmıştır. Diğer bir deyişle yaşanan sorunlara ilişkin gönüllü çalışmalar ile sivil toplumun çabaları yetersiz kalmış ve devlet kamu imkanlarını kullanmak zorunda kalmıştır.
yaşlı, engelli, kadın, sığınmacı ve göçmenler başta olmak üzere birey, grup ve yerel toplulukların durumunu geliştirmek ve değiştirmek amacıyla sosyal hizmetlerin sunulduğu kurum haline gelmiştir. Bu makalede Osmanlı döneminden günümüze sosyal hizmet kurumlarınun tarihsel gelişimine ve sunduğu hizmetlere yer verilmiştir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
hi@scite.ai
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.