Original paper Serological test results of sexually transmitted diseases in patients with condyloma acuminata

Abstract

IntroductionHuman papillomavirus (HPV) is one of the most common causes of sexually transmitted diseases (STD). The incidence of condyloma acuminata (CA) has increased in recent years.AimTo determine demographical features and serological test results of STD in patients with CA.Material and methodsA cross-sectional survey was conducted on 94 patients presenting to a dermatology clinic in Ankara, Middle Anatolia, Turkey. Dermatological examinations were made and the patients completed a questionnaire which consisted of questions about their marital status, partners and condom use. In all cases, VDRL/RPR, anti-HIV, HBsAg, anti-HCV and in 57 cases – HSV type 1–2 IgM and IgG were studied. If the value of VDRL or RPR was positive, TPHA was conducted.ResultsIn our study, 83 men and 11 women had CA. We could not analyze whether our cases had multiple partners and a habit of condom use as some of the patients did not answer questions about their sexual life. We observed VDRL and TPHA positivity in 3 (3.1%) cases, none of those cases had clinical findings of syphilis and they denied using any therapy for syphilis. HBsAg positivity was found in 3 cases. No anti-HIV and anti-HCV antibody positivity was detected.ConclusionsThe seroprevalence of HBsAg in our study was similar to that of the general population of Turkey. But as we found positive syphilis serology in 3 patients, we suggest that syphilis serology should be investigated in patients with CA.

Genital siğilli hastalarda cinsel yolla bulaşan diğer hastalıklara ait serolojik test sonuçları: Retrospektif bir değerlendirme

“…Bu konuda en kapsamlı çalışmalardan biri Ünal ve arkadaşlarının 94 hastada yaptığı seroprevalans çalışmasıdır [2]. Bu çalışmada hastaların %88'i erkek, %12'si kadın iken, bizim hastalarımızda kadın hasta oranı %32 gibi bu çalışmaya göre daha yüksek idi.…”

“…Kadın/erkek oranı farkının tarama yapılan kliniklerin hasta portföyünün sosyokültürel farklılığına, daha çok kadın-doğum kliniğine başvurmasına ya da Ünal ve arkadaşlarının çalışmasının yapıldığı metropol özelliği olan bir kentte kadınların sosyal bir gerekçe olarak özel sağlık hizmetine daha çok yönlenmesine bağlanabilir. Yine aynı çalışmada ortalama yaş 34 yıl iken bizim hasta grubumuzun yaş ortalaması benzer şekilde 33,7 yıl olarak saptandı [2]. Kaymak ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada, yaşları 18-71 yıl arasında değişen 50 hastanın 36'sı erkek (%72) ve 14'ü (%28) kadındı.…”

“…Kadın-erkek oranının bizim çalışmamızdaki orana benzer olduğu tespit edildi. Hastaların yaş ortalaması 32,3 yıl ile literatür ile uyumlu idi [2,3].…”

“…Bu durum Ünal ve arkadaşlarının ve Kaymak ve arkadaşlarının çalışmalarında da belirtilmemiş olsa da, 40 yaş ve üzeri hastaların oransal olarak çoğunluğunun erkek olması birkaç görüşle açıklanabilir [2,3]. Siğil tespit edilen 40 yaş üzeri kadın hastaların kadın doğum kliniklerine başvuruyor olması, yaşam konforunu çok bozmadığı düşünülerek küçük bir et parçasının hekime başvurulacak ölçüde önemli bulunmaması ya da 40 yaş üstü erkek hastaların eşleri dışında taşıyıcı cinsel partnerlerle birlikte olma olasılığıdır.…”

“…Ünal ve arkaadaşlarının çalışmasında anti-HCV ve anti-HIV pozitifliğine rastlanılmamış iken, bizim çalışmamızda da anti-HIV pozitif vaka saptanmamış, sadece bir hastada anti-HCV pozitifliği gösterilmiştir (2).Yine aynı çalışmada 94 hastada üç VDRL-TPHA pozitifliği ile üç HBsAg pozitifliği tesbit edilirken, benzer sayıdaki sayıdaki hasta grubumuzda sadece bir hastada HbsAg pozitifliği saptandı. Bizim çalışmamızda VDRL pozitif bir hastaya rastlanılmamıştır.…”