Soğuk Savaş yıllarında Batı, Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı'nı caydırmaya ve kontrol altına almaya çalışmıştır. Bu caydırıcılık hem konvansiyonel hem de nükleer kuvvetlere dayanıyordu. Her iki taraf da karşılıklı imha kabiliyetine ulaştıktan sonra nükleer denge onları caydırdı. Soğuk Savaş sona erdiğinde, odak noktası caydırıcılık ve çevrelemeden kriz yönetimine geçti, çünkü uluslararası güvenlik ortamına iç çatışmalar, uluslararası terörizm, küresel suç ve mülteci krizleri gibi başarısız devletlerle ilgili sorunlar hâkim olmaya başlamıştı. Bu durum Doğu ve Batı Bloğu arasında konvansiyonel ve nükleer savaş riskinin azalmasına ve böylece tarafların savunma harcamalarında kesintiler yapmalarına neden oldu. Ancak Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesi ve ardında da Ukrayna'yı işgal etmesiyle bu güvenlik algısı değişti. Batı'nın Rusya'yı caydırmak için Doğu Avrupa'da konvansiyonel kuvvetler konuşlandırmak gibi son önlemleri, bir anlamda Soğuk Savaş dönemi zihniyetine benzemektedir. Bu kapsamda bu yazıda uluslararası güvenlik ortamındaki son gelişmeler Soğuk Savaş dönemi ile karşılaştırılarak incelenmiştir. Bu dönemde devletlerin savunma bütçelerini artırdıkları, kendi güvenliklerini sağlamak ve potansiyel saldırganları caydırmak için sert önlemler aldıkları da görülmektedir.