Many manufacturing cost reduction initiatives have been introduced over past three decades including lean manufacturing. Waste reduction and efficiency improvement are the main objectives of this initiative. It is developed from a set of tools and techniques and can fit nicely in cost focus or cost leadership competitive advantage strategies. But, keeping competitive advantage under the market circumstances are getting harder with growth of production quantity and product diversity. Therefore, paper's focus is lean manufacturing implementation trends and issues within the various manufacturing sector. Successes and failures of implementation of lean manufacturing in some industries are discussed. It was found that lean principles are good source of competitive advantage, it is applicable for many industries and its expansion and discussion are significantly progressing. The biggest threat in implementing lean is lack of understanding the concept but those who engage consultants were more successful.
In this rat pedicled perforator based abdominal flap, we found that after primary ischemia, application of MSCs and SC, either individually or in combined form, significantly enhanced antioxidant enzyme levels compared with those in the control group, and provided protection against ischemia/reperfusion injury. The two treatments acted synergistically to protect against damage after 4 hours of ischemia, but either treatment alone more effectively enhanced viable flap area after 8 hours of ischemia, although some flap damage was apparent. © 2015 Wiley Periodicals, Inc. Microsurgery 36:402-409, 2016.
Araştırma ebelik öğrencilerinin hasta güvenliği konusundaki düşünceleri ve tıbbi hata yapma eğilimlerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntemler: Analitik-kesitsel tipteki araştırma, 31 Ocak-28 Şubat 2018 tarihleri arasında bir devlet üniversitesinin sağlık bilimleri fakültesi 2., 3. ve 4. sınıf ebelik bölümü öğrencilerinde yürütülmüştür. Araştırmanın evrenini bu sınıflarda öğrenim gören öğrenciler (n=284), örneklemini ise 201 öğrenci oluşturmuştur. Araştırmanın verileri "Tanıtıcı Bilgi Formu" ve "Hemşirelikte Tıbbi Hataya Eğilim Ölçeği" ile toplanmıştır. Çalışmanın etik kurul onamı ve kurum izni alınmış olup öğrencilerin sözlü onamları alınmıştır. Verilerin istatistiksel analizi istatistik paket programı Statistical Package for the Social Sciences (SPSS) 24,0 kullanılarak, sayı, yüzde, ortalama ve standart sapma dağılımları hesaplanmış, Mann Whitney U ve Kruskal Wallis testleri yapılmıştır. Tüm analizler için p<0,050 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Bulgular: Öğrencilerin yaş ortalaması 20,97±1,53 olup, %12,9'u sağlık meslek lisesi mezunudur. Öğrencilerin %94,5'i hasta güvenliği ve tıbbi hatalar konusunda daha önce eğitim aldığını, %35,8'i klinik uygulamalarında tıbbi hata yaptığını, hata yapanların %18,1'i hatayı rapor etmediklerini, %46,8'i arkadaşlarının, %50,2'si ebe ve hemşirelerin yaptıkları tıbbi hatalara şahit olduklarını belirtmiştir. Öğrencilerin Hemşirelikte Tıbbi Hataya Eğilim Ölçeğinden aldıkları toplam puan ortalaması 183,9±17,1 olup tıbbi hata yapma eğilimlerinin düşük olduğu belirlenmiştir. İkinci sınıfta okuyan öğrencilerin ölçeğin "ilaç ve transfüzyon uygulamaları", "hastane enfeksiyonları", "düşmeler" ve "iletişim" alt boyut puan ortalamaları diğer sınıflarda ki öğrencilere göre ve 19-20 yaş grubundaki öğrencilerin ölçeğin "ilaç ve transfüzyon uygulamaları" ve "hastane enfeksiyonları" alt boyut puan ortalamaları diğer yaş gruplarına göre istatistiksel olarak daha yüksek bulunmuştur (p<0,005). Sonuç: Öğrencilerin tıbbi hata yapma eğilimlerinin düşük olduğu, yaklaşık üçte birinin klinik uygulamalarında tıbbi hata yaptıkları ve bu hataların yaklaşık yarısını rapor ettikleri saptanmıştır. Öğrencilerin sık yaptıkları tıbbi hata konularına dikkat çekmek ve azaltmak için derslerde ve uygulamalarda tıbbi hatalar konusunda düzenli eğitimlerin verilmesi ve hasta güvenliği bilincinin oluşturulması, sık yapılan hatalarla ilgili rehberlerin hazırlanması önerilmektedir.
This descriptive study investigated the effects of chronic illness adaptation on the healthy lifestyle behaviours of patients in internal services. Materials and Methods: The research was conducted with 104 inpatients at the Bingöl State Hospital. No sampling method was used in the study. A descriptive information form was utilised to record the patients' sociodemographic characteristics. The Adaptation to Chronic Illness Scale (ACIS) and the Healthy Lifestyle Behavior Scale-II (HLBS-II) were used to collect the data on their adaptation and behaviour levels. Results: The patients' total mean ACIS score was 84.99±12.45, meaning that their adaptation to chronic illness was above average. Moreover, since their total mean HLBS-II score was 130.27±24.50, their adaptation to healthy lifestyle behaviours was moderate. The patients' adaptation to chronic illness positively affected their healthy lifestyle behaviours (B=1.045), and this result was statistically significant. Conclusion: Chronic illness adaptation positively influenced healthy lifestyle behaviours. Amaç: Bu araştırma, kronik hastalığı olan bireylerin kronik hastalıklarına uyumlarının, sağlıklı yaşam biçimi davranışları üzerine etkisini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırmanın yürütüldüğü zaman aralığında dahili kliniklerde yatan ve araştırma kriterlerini karşılayan 104 hasta ile araştırma yürütülmüştür. Verilerin toplanmasında hastaların sosyo-demografik özelliklerini değerlendiren "Tanıtıcı Bilgi Formu", "Kronik Hastalıklara Uyum Ölçeği (KHUÖ)" ve "Sağlıklı Yaşam Biçimi Davranışları Ölçeği II (SYBDÖ)" kullanılmıştır. Bulgular: Hastaların KHUÖ toplam puan ortalamasının 84.99±12.45 olduğu ve hastaların kronik hastalıklara uyumunun ortalamanın üzerinde olduğu görülmüştür. Hastaların SYBDÖ toplam puan ortalaması ise 130.27±24.50 bulunmuş ve hastaların sağlıklı yaşam biçimi davranışlarını benimseme düzeylerinin ortalama düzeyde olduğu belirlenmiştir. Hastaların kronik hastalıklara uyumunun sağlıklı yaşam biçimi davranışlarını benimseme düzeyi üzerine pozitif yönde etkili olduğu (B=1.045) ve istatistiksel olarak sonucun önemli olduğu saptanmıştır. Sonuç: Hastaların kronik hastalıklara uyumunun sağlıklı yaşam biçimi davranışlarını benimseme düzeyi üzerine pozitif yönde etkili olduğu bulunmuştur.
İçinde bulunduğumuz koronavirüs pandemisi günlerinde uygulanan sokağa çıkma yasakları, birçok alanda uygulanan kısıtlamalar, karantinalar, sosyal mesafe kuralı, değişen çalışma şekli ve saatleri özellikle kadının yaşamında ve sağlığında önemli değişiklere neden olmuştur. Bu derlemenin amacı; koronavirüs pandemi sürecinin kadının yaşamına ve sağlığına etkisinin araştırılmasıdır. Araştırmanın pandeminin fiziksel, ruhsal, sosyal, ekonomik ve seksüel açılardan kadının yaşamına ve sağlığına etkilerini anlayabilmek ve ortaya çıkabilecek sonuçları öngörebilmek ve gereken önlemleri almak adına yararlı olacağı düşünülmüş, konu literatürdeki bulgular ışığında değerlendirilmiştir.
Bu derleme Ankara 4. Uluslararası 5. Ulusal Ebelik Kongresi'nde (6-9 Kasım 2019) sözel bildiri olarak sunulmuştur. ÖZET Emziren annenin dengeli ve yeterli beslenmesi fizyolojik gereksinimlerinin karşılanmasının ve doğum eyleminde kaybedilenlerin yerine konulmasının yanı sıra bebeğinin sağlıklı büyüme ve gelişmesi içinde gereklidir. Ayrıca emzirme döneminde besinlere olan gereksinimin artması ve anne sütünün yeterli miktarda ve kalitede üretilmesi için annenin dengeli bir diyetle bol kalori alması gerekmektedir. Özellikle son yıllarda, kadın için idealize edilen fiziksel özelliklere verilen önemin artması, kadınlarda olumsuz beden imajı ve benlik saygısının gelişmesine sebep olmuş, gebelik ve doğum sonu süreçte alınan kilolar kadınların psikolojik sağlığını ciddi şekilde etkilemiştir. Annelerin doğum sonu süreçte hızlı kilo verme çabaları ve yanlış diyet uygulamaları kendi sağlıklarını etkilediği gibi anne sütü ile besledikleri bebeklerinin sağlığını da olumsuz etkilemektedir. Ülkemizde gebeler ve emziren annelerin yetersiz ve dengesiz beslenme sorunlarından en çok etkilenen grupların başında geldiği, özellikle annelerin çoğunluğunun henüz büyüme ve gelişmenin tamamlanmadığı adölesan dönemde olduğu göz önüne bulundurulduğunda, annelerin dengeli ve yeterli beslenmesinin hem bireysel hem de toplumsal açıdan fayda sağlayacağı açıktır. Bu bağlamda anne ve bebek sağlığının yükseltilmesi için emziren annenin beslenmesi üzerinde önemle durulması gerekmektedir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
hi@scite.ai
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.