Objective: The purpose of this study was to assess the spiritual needs and practices among family caregivers of patients with cancer. Methods:This study which is descriptive and cross sectional was conducted with 230 family caregivers at the hematology-oncology clinic hospitalize and outpatients in a university hospital in Manisa, Turkey (West Anatolian). The data were collected by means of sociodemographic and Spiritual Needs Assessment Scale. Arithmetic averages, standart deviation (SD), pergentage were used in statistical analysis. The mean age of family caregivers were 44.9±14.7 (19-84) years, 61.7% were female, and 74.8% were married. Results: Family caregivers described as spiritual practices that 33.3% saying prayers (Namaz), 28.2% prayer, 16.9% saying prayers and prayer, 14.7% saying prayers (Namaz) and reciting the Holy Quran (Koran), 6.9% Holy Quran (Koran). When family care givers were asked common spiritual needs, the participations stated that "For companionship" (59.6%), "To experience or appreciate beauty" (58.6%), and "To be accepted as a person" (58.0%). Conclusion:The results of this study indicated that care process should be planned to provide with spiritual needs and practices among family caregivers of patients with cancer.
Sitotoksik kemoterapi alan hastalar stres belirtileri içinde en çok yorgunluk, uyku bozuklukları, erken uyanma, sinirlilik-kızgınlık duyguları ve sıkıntı veren düşünceler deneyimlemekte, stresle baş etmek için ise en çok kendine güvenli yaklaşım, iyimser yaklaşım ve sosyal destek arama yöntemlerini kullanmaktadır. Buna bağlı olarak stresle etkili başa çıkabildikleri söylenebilir.
Background: Elderly patients with diabetes receiving social support are likely to have better compliance with their disease self-care. However, no previous study from Turkey has assessed the effect of social support on diabetes burden among elderly patients. Objective: The objective of this study was to assess the association between social support and disease burden among elderly patients with diabetes in Turkey. Materials and Methods: This cross-sectional study included 271 randomly selected elderly patients with diabetes who presented to the internal medicine and diabetes polyclinics of three state hospitals (Sindirgi State Hospital, Balikesir Ataturk State Hospital and Balikesir State Hospital) in Balikesir, Turkey, between April and November 2017. A single interviewer collected all data using a sociodemographic form, the Elderly Diabetes Burden Scale (EDBS) and the Multidimensional Scale of Perceived Social Support (MSPSS). Data were analyzed using arithmetic averages, percentages and Pearson's correlation. Results: The mean age of the participants was 72 ± 5.2 (65–88) years, and most (53.6%) were females and lived with their family: spouse (58.3%), children (18.5%) or both (17.7%). The mean EDBS score was 35.21 ± 6.94 (25–69), and the mean MSPSS score was 67.81 ± 17.33 (12–112). A significant negative correlation was found between the mean total of both assessment tools ( P < 0.05), indicating diabetes burden was higher among those with lower social support. A similar significant correlation was observed between symptom burden, social burden, burden of dietary restrictions, burden by tablets or insulin and the total EDBS score. Conclusion: This study found that in Balikesir, Turkey, social support for elderly patients with diabetes was mostly provided by their families and that their diabetes burden decreased with increased social support levels.
The aim of this study is to compare the individual innovativeness levels and job satisfactions of academician nurses at the university according to generations. This analytical-cross-sectional study was conducted with academician nurses working in faculties of health sciences and nursing faculties of state/foundation universities in our country between September 2018 and February 2019. The sample group consisted of 148 academician nurses who were selected by the improbable random sampling method, met the criteria for participation in the study, agreed to participate in the study, and filled out the online data collection forms completely. In data collection, the “Introductory Form” containing the sociodemographic characteristics of the participants, the “Individual Innovation Scale” (IIS) and the “Minnesota Satisfaction Questionnaire” (MSQ); descriptive statistics, Kruskall Wallis and Mann Whitney U test were used in the analysis of the data. Majority of the participants were women (94.6%), married (62.8%) and Y generation (79.7%) individuals. While the participants IIS score average was 74.81±8.82; the mean MSQ score was 3.74±0.56. As a result, academician nurses' individual innovativeness levels were found to be at the "pioneer" level and male academicians' openness to experience sub-dimension scores were higher. Professors' general satisfaction and intrinsic satisfaction scores from the MSQ sub-dimensions are significantly higher. It was determined that the job satisfaction levels of the Y generation academician nurses were lower than the X generation academician nurses. Accordingly, it is thought that it would be beneficial to plan initiatives to improve the individual innovativeness of academic nurses and increase their job satisfaction, and to consider generational characteristics during these planning.
Amaç: Bu araştırmanın amacı, kronik hastalığı olan bireylerin el yıkama alışkanlıklarının belirlenmesidir. Yöntem: Araştırmanın örneklemini 210 kronik hastalığı olan birey oluşturdu. Araştırma Ocak- Mart 2019 tarihleri arasında bir devlet hastanesindeki dâhiliye servisinde yürütüldü. Araştırma verileri “Hasta Tanıtım Formu” ve “El Yıkama Alışkanlıkları Skoru” kullanılarak toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde sayı ve yüzde dağılımları, ortalama ve standart sapmalar ki-kare testi kullanıldı. Bulgular: Araştırmaya katılanları yaş ortalaması 63,07±14,40 yıl, %52,4’ü kadındır. Araştırmaya katılan bireylerin %72,4’ü tuvaletten sonra ellerini “daima” yıkadığını belirtti. “İnsanlarla tokalaştıktan sonra ellerini yıkama” durumuna katılımcıların verdikleri cevaplarda %28,6’sının “hiç bir zaman”, %14,3’ünün “daima” olduğu saptandı. Araştırma katılan bireylerin cinsiyeti ve mesleklerine göre “Hayvanlara dokunduktan sonra el yıkama”, “Bebeklerin bezi değişimi sonrası ellerini yıkama” ve “Ev temizliği yaptıktan sonra ellerini yıkama” durumları arasından fark bulundu. Ayrıca, katılımcıların primer tanılarına göre “yatmadan önce ellerini yıkama”, “hayvanlara dokunduktan sonra ellerini yıkama”, “sabah kalkınca ellerini yıkama”, “Ev temizliği yaptıktan sonra ellerini yıkama”, “Bulaşık yıkadıktan sonra ellerini yıkama” sıklıkları arasında anlamlı fark bulundu. Sonuç: Araştırmaya katılan bireylerin büyük çoğunluğunun tuvaletten sonra ellerini yıkadıkları, diyabeti olan bireylerin yatmadan önce, hayvanlara dokunduktan sonra, sabah kalınca ve ev temizliği yaptıktan sonra ellerini yıkama alışkanlıklarının hipertansiyon, artrit, kalp yetmezliği ve koroner arter hastalığı olan bireylere göre daha iyi olduğu görüldü. Araştırmaya katılan kronik hastalığı olan bireylerin insanlarla teması sonrasındaki el yıkama alışkanlıklarının yetersizdi. Buna göre, COVİD-19 pandemisinden önce yapılan bu araştırmasının tekrarlanması önerilmektedir
Ülkemizde internet güvenliğinin arttırılması, bu konunun gençler arasındaki durumuna ilişkin tespit yapılması, farklı eğitim ve uygulama teknikleriyle farkındalığın sağlanması ve tutumun iyileştirilmesi sanal zorbalığın ve mağduriyetin azaltılması açısından önem taşımaktadır. Amaç: Bu araştırmanın amacı; hemşirelik bölümü öğrencilerine uygulanan görsel eğitimin siber zorbalık eğilimine etkisini değerlendirmektir. Yöntem: Yarı deneysel araştırma desenine uygun olarak gerçekleştirilen bu araştırmanın evrenini Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi (MCBÜ SBF) Hemşirelik Bölümü'nde eğitim alan tüm ikinci sınıf öğrenciler oluştururken; örneklemini; MCBÜ SBF Hemşirelik bölümünde eğitim alan ve çalışmaya katılmayı gönüllü olarak kabul eden 115 ikinci sınıf öğrencisi oluşturmuştur. Veriler tanıtıcı özellikler formu ve siber zorbalık tutum ölçeği ile toplanmıştır. Araştırmanın yürütebilmesi için MCBÜ Sağlık Bilimleri Etik Kurulu'ndan ve MCBÜ SBF'den yazılı izinler alınmış olup veri toplama aşamasında araştırmaya katılmaya karar veren öğrencilerden yazılı olarak bilgilendirilmiş gönüllü olur formu alınmıştır. Araştırma sürecinde öğrenciler ile üç defa görüşülmüş, eğitim video destekli gerçekleştirilmiştir. Eğitim materyali olarak kullanılan videoların izinleri de ilgili kurumlardan yazışma yoluyla alınmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılmayı gönüllü olarak kabul eden ikinci sınıf öğrencilerinin yaş ortalaması 20,02±1,37 olup, örneklemin çoğunluğu (%51,3) internete erişim sağladıkları yeri sadece cep telefonu olarak ifade etmişlerdir. Örneklemin %30,4'ü siber zorbalığa maruz kaldığını; %7'si ise siber zorbalık uyguladığını belirtmiştir. Siber zorbalığa maruz kalan 36 öğrencinin, 29'u kadın iken; siber zorbalık uygulayan yedi öğrencinin beşinin erkek olduğu saptanmıştır. Uygulanan eğitimin (video destekli siber zorbalık eğitimi), örneklem grubunda siber zorbalığa yönelik tutum üzerinde 0,391, kimlik gizleme üzerinde 0,445'lik bir etkiye sahip olduğu görülmüştür. Keyif, onaylama ve endişe alt boyutlarındaki etkinliğin ise düşük olduğu saptanmıştır (EB=0,070; 0,094; 0,018). Sonuçlar: Araştırma bulgularımız ışığında video destekli siber zorbalık eğitiminin siber zorbalığa yönelik tutumu iyileştirmede özellikle eğitimden sonraki üç aylık sürede etkinliğinin olduğu söylenebilmektedir.
Genç yetişkenlerde sıklıkla görülen multipl sklerozda hastalığın seyri ile ilgili kronik sağlık sorunları hemşire için önemli uygulama alanları yaratmaktadır. Birçok önemli hemşirelik kuram ve modelinin, hem kronik hastalıkların hemşirelik yönetiminde hem de profesyonel hemşireliğin gelişim ve ilerlemesi için hemşirelik uygulamalarında kullanılması önerilmektedir. Bu makalede, Neuman Sistemler Modeli kullanılarak multipl sklerozlu bir kadın hastada hemşirelik süreci oluşturuldu. Neuman'ın veri toplama aracına dayalı olarak hazırlanmış soru formu ile hastanın verileri toplandı. Bu olgu, hemşirelik sürecinin uygulanmasında Neuman'ın Sistemler Modeli'nin kullanımının yararlı ve etkili olduğunu göstermektedir.
Kalp yetersizliği, sık hastaneye yatışlara sebep olması, yüksek morbidite ve mortalite oranları nedeniyle ciddi bir sağlık sorunudur. Kalp yetersizliği tedavisinin başarıya ulaşabilmesi ve semptomların kontrol altına alınabilmesi için etkili hemşirelik bakımının verilmesi gerekmektedir. Kalp yetersizliğinde hemşirelik bakımının temel amaçları; semptom kontrolünü sağlamak, egzersiz kapasitesini arttırmak, farmakolojik tedavinin etkinliğini değerlendirmek, komplikasyonları önlemek ve yaşam tarzı değişikliklerini sağlamaktır. Hemşirelikte kuram ve modellerin kullanılarak bakıma yansıtılması, hemşirelik bakım kalitesinin arttırılması, holistik ve etkili hemşirelik bakımının sağlanması açısından oldukça önemlidir. Hemşirelik kuramcılarından Virginia Henderson temel insan gereksinimlerine dayandırdığı kuramında, bireyi biyo-psiko-sosyo-kültürel ve gelişimsel gereksinimler açısından ele almaktadır. Hemşirelik mesleğinin özünü iyi yansıtması ve birey odaklı olması açısından kuramın, kalp yetersizliği olan hastaların bakımında kullanılabileceği düşünülmektedir. Bu olgu sunumunda, kalp yetersizliği tanılı bir hastanın bakım gereksinimlerinin Henderson Hemşirelik Modeli doğrultusunda ele alınması ve hastaya özgü hemşirelik bakım planı sunulması amaçlanmıştır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
hi@scite.ai
334 Leonard St
Brooklyn, NY 11211
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.