No abstract
Bu araştırmada amaç, hemşirelik öğrencilerinin hemşirelik imajı ve akademik motivasyonları arasındaki ilişkinin belirlenmesidir. İlişkisel tanımlayıcı ve korelasyonel özellikte olan bu araştırma, Türkiye'nin Batı Bölgesi'nde bir üniversitenin Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü'nde Ocak-Şubat 2020 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Araştırmanın örneklem seçiminde, herhangi bir örnekleme yöntemine gidilmedi. Araştırmanın yapıldığı fakültenin hemşirelik bölümünde eğitim gören, araştırmaya katılmayı kabul ederek anket formunu eksiksiz dolduran 411 öğrenci araştırmanın örneklemini oluşturdu. Araştırmanın veri toplama araçları "Kişisel Bilgi Formu", "Hemşirelik Mesleğine Yönelik İmaj Ölçeği" ve "Akademik Motivasyon Ölçeği" idi. Verilerin istatistiksel analizinde; sayı-yüzde dağılımları, Mann Whitney U testi, Kruskal Wallis testi ve Spearman korelasyon analizi kullanıldı. Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş ortalaması 20.37±1.76 (18-30) olup büyük çoğunluğu kadın (%74.7) idi. Öğrencilerin Hemşirelik İmajı Ölçeği'nden aldıkları puan ortalamaları 101.00±11.26 olup hemşirelik imajı düzeyleri zayıf bulundu. Hemşirelik öğrencilerinin akademik motivasyonlarının orta düzeyde olduğu saptandı. Öğrencilerin hemşirelik imajı puanları arttıkça, akademik motivasyon puanlarının da artış gösterdiği belirlendi. Hemşirelik öğrencilerinin hemşirelik imaj algılarını ve akademik motivasyon düzeylerini arttıracak psiko-eğitimsel müdahale çalışmalarının planlanmasının yararlı olacağına inanmaktayız.
Bu çalışmanın amacı; paramedik öğrencilerinin kardiyovasküler hastalıklar risk faktörleri bilgi düzeylerini belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipteki araştırmanın örneklemini, bir üniversitenin Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu İlk Yardım ve Acil Bakım (Paramedik) Programı öğrencileri oluşturdu. Veriler, "Öğrenci Tanıtım Formu" ve "Kardiyovasküler Hastalıklar Risk Faktörleri Bilgi Düzeyi (KARRİF-BD) Ölçeği" ile toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde, ortalama±standart sapma (Ort±SS), sayı, yüzde dağılımları, Mann Whitney U testi, Kruskal Wallis testi ve spearson korelasyon testi kullanıldı. Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş ortalaması 20±1,08 (min: 18-maks: 24) yıl olup, %50,8' i erkek öğrencilerdi. Öğrencilerin KARRİF-BD puan ortalaması 19,64±4,36 olarak bulundu. Kardiyovasküler hastalıklar risk faktörleri bilgisinin yaş arttıkça azaldığı, birinci sınıf öğrencilerinin ölçek puan ortamalasının ikinci sınıf öğrencilerine göre anlamlı olarak daha yüksek olduğu belirlendi. Sonuç: Öğrencilerin kardiyovasküler hastalıklar risk faktörleri bilgileri orta düzeydedir. Buna göre; öğrencilere kardiyovasküler hastalık risk faktörleri hakkında daha fazla bilgi verilmesi ve farklı sunum tekniklerinin kullanılması önerilmektedir.
Amaç: Çalışmanın amacı, hemşirelik öğrencilerinin diyabet risklerini belirlemektir. Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipte planlanan araştırmanın örneklemini 271 hemşirelik öğrencisi oluşturdu. Veriler, “Öğrenci Tanıtım Formu” ve “FINDRISK Anketi“ ile toplandı. Verilerin istatistiksel analizinde sayı yüzde dağılımı, Mann Whitney U, Kruskall Wallis ve Spearman korelasyon analizi kullanıldı. Bulgular: Çalışmaya katılan öğrencilerin yaş ortalamasının 19,53±1,15, %76,8’inin kadın, %52,8’inin birinci sınıf öğrencisi olduğu belirlendi. Öğrencilerin ağırlık ortalaması 62,15±11,91 kg, boy ortalamaları 167,35±7,72 cm, bel ölçüsü ortalamaları 74, 13±10,90 idi. Öğrencilerin %17,2’si sigara kullandığını, %19,2’si alkol kullandığını, %38,4’ü boş zamanlarından günde en az 30 dakika yürüyüş yaptığını, %45’i her gün düzenli olarak sebze ve meyve tükettiğini, %31,8’inin birinci ve ikinci derece akrabalarında diyabet hastası olduğunu belirtti. Öğrencilerin 10 yıllık tip-2 diyabet riskinin puan ortalamaları 4,43±3,25 olup, %82, 1’inde düşük %12,6’sında hafif ve %5,3’ünde orta ve yüksek düzeyde olduğu saptandı. Sonuç: Öğrencilerin büyük çoğunluğunun 10 yıllık tip-2 diyabet riskinin düşük olmasına rağmen, yaklaşık yarısının düzenli beslenmediği, yaklaşık %40’ının düzenli egzersiz yapmadığı belirlendi. Bu bağlamda, öğrencilerin akrabalarındaki diyabet oranı da dikkate alındığında düzenli egzersiz ve beslenme konusunda desteklenmesi ve bu araştırmanın retrospektif olarak öğrencilerin tüm öğrenim yaşamı boyunca takip edilecek şekilde planlanması önerilmektedir.
Bu araştırmanın amacı kronik hastalık yönetiminde bireyin aktif olmasını etkileyen faktörlerin incelenmesidir. Tanımlayıcı kesitsel tipteki bu araştırmanın örneklemini primer tanısı diyabet, hipertansiyon, artrit, kalp yetersizliği, koroner arter hastalığı veya akut koroner sendrom olan, örnekleme dahil olma kriterlerini karşılayan ve araştırmaya katılmayı gönüllü olarak kabul eden 210 birey oluşturmuştur. Veriler sosyodemografik özellikler formu, kronik hastalığa ilişkin bilgi formu ve PAM (Hasta Aktiflik Düzeyi Ölçüm Aracı) ile toplandı. Örneklem grubunun kronik hastalık süresi ortalama 10,12±8,02 yıl olup, %31,9’unu diyebetes mellitus, %23,8’ini hipertansiyon, %14,8’ini artrit, %15,2’sini kalp yetersizliği ve %14,3’ünü korner arter hastalığı olan bireyler meydana getirmiştir. Örneklem grubunun PAM puan ortalaması 54,95±17,13 olup, %38,6’sının düzey 1, %15,7’sinin düzey 2, %28,1’inin düzey 3 ve %17,6’sının düzey 4’de yer aldığı saptanmıştır. Diyabetes mellitus grubunda sağlık personelinin önerdiği şekilde diyetine uyma ve doktorun önerdiği şekilde kontrollerine gitme ile PAM puan ortalaması arasında; KVS hastalık grubunda tabağa alınan yemeğe ilave tuz ekleme durumu ile PAM puan ortalaması arasında ve artrit grubunda yorgunluk/güçsüzlük düzeyleri ile PAM puan ortalaması arasında anlamlı fark olduğu belirlenmiştir. Kronik hastalığı olan bireylerin aktiflik düzeyleri arasında yaş, egzersiz sıklığı, yemek pişirirken eklenen tuz miktarı ve ayak muayenesi açısından anlamlı fark olduğu saptanmıştır. Kronik hastalığı olan bireylerin yaş, ayak muayene sıklığı, kan basıncı kontrol sıklığı ve egzersiz sıklığı ile PAM puanı arasında istatistiksel olarak pozitif yönde anlamlı; yemek pişirirken eklenen tuz miktarı ile PAM puanı arasında ise istatistiksel olarak negatif yönde anlamlı korelasyonlar olduğu saptanmıştır. Kronik hasta popülasyonu dağılımı daha çok düzey 1 ve 3’de ağırlık göstermiştir. PAM puanı arttıkça yaş, ayak muayene sıklığı, kan basıncı kontrol sıklığı ve egzersiz sıklığında artış olduğu; yemek pişirirken eklenen tuz miktarında ise düşüş olduğu saptanmıştır.
Amaç: Bu araştırmanın amacı, kronik hastalığı olan bireylerin el yıkama alışkanlıklarının belirlenmesidir. Yöntem: Araştırmanın örneklemini 210 kronik hastalığı olan birey oluşturdu. Araştırma Ocak- Mart 2019 tarihleri arasında bir devlet hastanesindeki dâhiliye servisinde yürütüldü. Araştırma verileri “Hasta Tanıtım Formu” ve “El Yıkama Alışkanlıkları Skoru” kullanılarak toplandı. Verilerin değerlendirilmesinde sayı ve yüzde dağılımları, ortalama ve standart sapmalar ki-kare testi kullanıldı. Bulgular: Araştırmaya katılanları yaş ortalaması 63,07±14,40 yıl, %52,4’ü kadındır. Araştırmaya katılan bireylerin %72,4’ü tuvaletten sonra ellerini “daima” yıkadığını belirtti. “İnsanlarla tokalaştıktan sonra ellerini yıkama” durumuna katılımcıların verdikleri cevaplarda %28,6’sının “hiç bir zaman”, %14,3’ünün “daima” olduğu saptandı. Araştırma katılan bireylerin cinsiyeti ve mesleklerine göre “Hayvanlara dokunduktan sonra el yıkama”, “Bebeklerin bezi değişimi sonrası ellerini yıkama” ve “Ev temizliği yaptıktan sonra ellerini yıkama” durumları arasından fark bulundu. Ayrıca, katılımcıların primer tanılarına göre “yatmadan önce ellerini yıkama”, “hayvanlara dokunduktan sonra ellerini yıkama”, “sabah kalkınca ellerini yıkama”, “Ev temizliği yaptıktan sonra ellerini yıkama”, “Bulaşık yıkadıktan sonra ellerini yıkama” sıklıkları arasında anlamlı fark bulundu. Sonuç: Araştırmaya katılan bireylerin büyük çoğunluğunun tuvaletten sonra ellerini yıkadıkları, diyabeti olan bireylerin yatmadan önce, hayvanlara dokunduktan sonra, sabah kalınca ve ev temizliği yaptıktan sonra ellerini yıkama alışkanlıklarının hipertansiyon, artrit, kalp yetmezliği ve koroner arter hastalığı olan bireylere göre daha iyi olduğu görüldü. Araştırmaya katılan kronik hastalığı olan bireylerin insanlarla teması sonrasındaki el yıkama alışkanlıklarının yetersizdi. Buna göre, COVİD-19 pandemisinden önce yapılan bu araştırmasının tekrarlanması önerilmektedir
Günümüzde tüm alanlarda olduğu gibi sağlık alanında da bilgiler hızla yenilenmekte ve gelişmektedir. Bu durum sağlık alanında gelenekselden ziyade kanıta dayalı uygulamalara doğru eğilimi arttırmaktadır. Bu araştırmanın amacı; hemşirelerin kanıta dayalı hemşireliğe yönelik tutumlarını değerlendirmektir. Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel tipteki bu çalışma, Ekim 2018-Ocak 2019 tarihleri arasında bir devlet hastanesinde çalışan 63 hemşire ile yapılmıştır. Araştırmanın verileri "Hemşire Tanıtım Formu" ve "Kanıta Dayalı Hemşireliğe Yönelik Tutum Ölçeği (KDHYTÖ)" ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde sayı, yüzde, ortalama ve standart sapma, Mann Whitney U testi ve Kruskal Wallis testi ve korelasyon analizi uygulanmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan hemşirelerin yaş ortalaması 28,48±6,28 yıldır. Hemşirelerin %88,9'u kadın, %90,5'i lisans mezunu ve %54'ü bekardır. Hemşirelerin KDHYTÖ toplam puan ortalamasının 61,46±8,08 olduğu belirlenmiştir. Araştırmaya katılan hemşirelerden kanıta dayalı uygulamalara yönelik eğitim alanların, klinik uygulamalarında kanıta dayalı uygulamaları kullananların ve kanıta dayalı bakım vermenin iş yoğunluğunu olumsuz etkileyebileceği düşüncesine sahip olmayanların KDHYTÖ toplam puanları anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur. Sonuç: Hemşirelerin kanıta dayalı hemşireliğe yönelik tutumları orta düzeyde bulunmuştur. Kanıta dayalı hemşireliğe yönelik eğitim alan ve klinik uygulamalarında kanıta dayalı uygulamaları kullandıklarını belirtenlerin kanıta dayalı hemşireliğe yönelik tutumları daha olumlu çıkmıştır.
Ülkemizde internet güvenliğinin arttırılması, bu konunun gençler arasındaki durumuna ilişkin tespit yapılması, farklı eğitim ve uygulama teknikleriyle farkındalığın sağlanması ve tutumun iyileştirilmesi sanal zorbalığın ve mağduriyetin azaltılması açısından önem taşımaktadır. Amaç: Bu araştırmanın amacı; hemşirelik bölümü öğrencilerine uygulanan görsel eğitimin siber zorbalık eğilimine etkisini değerlendirmektir. Yöntem: Yarı deneysel araştırma desenine uygun olarak gerçekleştirilen bu araştırmanın evrenini Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi (MCBÜ SBF) Hemşirelik Bölümü'nde eğitim alan tüm ikinci sınıf öğrenciler oluştururken; örneklemini; MCBÜ SBF Hemşirelik bölümünde eğitim alan ve çalışmaya katılmayı gönüllü olarak kabul eden 115 ikinci sınıf öğrencisi oluşturmuştur. Veriler tanıtıcı özellikler formu ve siber zorbalık tutum ölçeği ile toplanmıştır. Araştırmanın yürütebilmesi için MCBÜ Sağlık Bilimleri Etik Kurulu'ndan ve MCBÜ SBF'den yazılı izinler alınmış olup veri toplama aşamasında araştırmaya katılmaya karar veren öğrencilerden yazılı olarak bilgilendirilmiş gönüllü olur formu alınmıştır. Araştırma sürecinde öğrenciler ile üç defa görüşülmüş, eğitim video destekli gerçekleştirilmiştir. Eğitim materyali olarak kullanılan videoların izinleri de ilgili kurumlardan yazışma yoluyla alınmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılmayı gönüllü olarak kabul eden ikinci sınıf öğrencilerinin yaş ortalaması 20,02±1,37 olup, örneklemin çoğunluğu (%51,3) internete erişim sağladıkları yeri sadece cep telefonu olarak ifade etmişlerdir. Örneklemin %30,4'ü siber zorbalığa maruz kaldığını; %7'si ise siber zorbalık uyguladığını belirtmiştir. Siber zorbalığa maruz kalan 36 öğrencinin, 29'u kadın iken; siber zorbalık uygulayan yedi öğrencinin beşinin erkek olduğu saptanmıştır. Uygulanan eğitimin (video destekli siber zorbalık eğitimi), örneklem grubunda siber zorbalığa yönelik tutum üzerinde 0,391, kimlik gizleme üzerinde 0,445'lik bir etkiye sahip olduğu görülmüştür. Keyif, onaylama ve endişe alt boyutlarındaki etkinliğin ise düşük olduğu saptanmıştır (EB=0,070; 0,094; 0,018). Sonuçlar: Araştırma bulgularımız ışığında video destekli siber zorbalık eğitiminin siber zorbalığa yönelik tutumu iyileştirmede özellikle eğitimden sonraki üç aylık sürede etkinliğinin olduğu söylenebilmektedir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
hi@scite.ai
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.