Bu çalışma Türkiye tarımsal yapısını destekleme politikası özelinde incelemektedir. Son yüz yılda GSYİH ile istihdam içerisinde tarımın payı azalmıştır. Ancak tarımsal istihdam hala yüksek paya sahiptir. Çalışmada politikaların tartışılmasına geçilmeden önce üretim ve fiyat ilişkisi verilmiştir. Buğday üretimi son 50 yılda fiyatlar azalmasına rağmen aynı kalmıştır. Pamuk ve mısır arasındaki ilişki, üretim üzerinde etkilidir. Pamuk üreticiler açısından risk düzeyi yüksek bir üründür. Böylelikle pamuk üretiminden mısır üretimine doğru bir kaymadan bahsedilebilir. Mısır için son dönemde fiyatlar azalmasına rağmen üretim artmıştır. Bu durumda pamuk üretimini bırakan üreticilerin mısır üretimine geçtiklerini ve mısır ürününün satış garantisinin etkisinin olduğu söylenebilir. Politikalar açısından ise günümüze kadar üreticilere önemli düzeyde destek verilmiştir. Destekleme politikası 1980'lerden sonra piyasa ekonomisine göre şekillenmiştir. Piyasa ekonomisine geçişin bir diğer örneği 2000'li yıllarda meydana gelmiştir. Ancak piyasa ekonomisine geçildiği dönemlerde desteklerde artış olduğu görülmektedir. Bu durum piyasa ekonomisine geçiş dönemlerinde tarımsal desteklerin sosyal bir araç olarak kullanılabilmiş olmasına işaret edebilir. Son 25 yıllık dönemde tarımsal destekler artmasına rağmen tarımsal GSYİH neredeyse hiç değişmemiştir. Bu durum tarımsal desteklerin etkinliğini şüpheye düşürmektedir. Son olarak belirtilen Türkiye'nin uluslararası açıdan görünümü ve uluslararası kuruluşların Türkiye tarımı ve politikası üzerinde yarattığı etkidir. Ülkenin ihtiyaçları ile AB'ye uyum politikaları birbirlerinin yerine geçmekte ve politika açısından çeşitli yaklaşım tartışmaları yaratmaktadır. Ayrıca Türkiye'de uygulanan tarım politikalarında Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, Dünya Ticaret Örgütü ve Çok Uluslu Şirketler önemli düzeyde etkilidir. Özetle Türkiye tarımı korumacı yapısıyla piyasa ekonomisi içerisinde çelişkili birçok konuya sahiptir. Bu konuların daha ayrıntılı incelenmesi gerekmektedir.
Uluslararası tarım ürünleri ticaretinde önemli rol oynayan Avrupa Birliği (AB), ülkemiz için de önemli bir pazardır. AB, ithal ettiği gıda ürünlerinin güvenli olmasını sağlamak için Gıda ve Yemde Hızlı Alarm Sistemini (RASFF) kurmuştur. RASFF, gıdalarda belirlenen risklere karşı alınan önlemler hakkında bilgi alışverişini sağlamak amacıyla oluşturulmuş etkili bir araçtır. Bu çalışmada, RASFF'ın yapısı ve işleyişiyle birlikte, RASFF portalından elde edilen veriler ışığında, 2011-2015 yılları arasında Türkiye kaynaklı gıdalara ilişkin RASFF bildirimlerinin incelenerek, Türkiye'nin gıda ürünleri ihracatına etkilerinin ve bu etkiler karşısında yetkililerce alınan tedbirlerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Türkiye kaynaklı bildirimlerde ürün gruplarına göre en fazla bildirimin meyve ve sebzeler ile sert kabuklu yemişler için alındığı; tehlike kategorisine göre ise; mikotoksin ve pestisit kaynaklıların ilk sıralarda yer aldığı dikkati çekmektedir. AB'ye ihracatta RASFF bildirimi alan gıda ürünlerinin Türkiye'ye iadesi, gümrüklerde bekletilmesi veya imhası sonucunda başta ekonomik ve ürün kalitesi olmak üzere, zaman kaybı yanında yurtdışı ve yurtiçi prestij kaybı da yaşanmaktadır. Bu kayıpları önlemek veya azaltmak için üreticilerin İyi Tarım Uygulamaları ve HACCP ilkelerini bütünleşik biçimde uygulaması, bununla birlikte yetkili makamların da üreticilere yönelik eğitim faaliyetlerinin etkinliğini arttırması gerekmektedir. Türkiye'nin gıda ürünleri ihracatında önemli yeri olan AB'nin mevzuat ve uygulamalarına uyumun sağlanması ve ihracatçıların AB piyasasında rekabet edebilirliğinin ve üreticilerin uluslararası gıda güvenliği standartlarında üretim yapmalarının temini büyük önem taşımaktadır.
The sustainability of agriculture in social, economic and environmental dimensions is important in terms of development policies. In this study, agricultural sustainability has been evaluated in social, economic and environmental dimensions. Twenty-one indicators were used and each dimension had 7 indicators. The research was carried out in Sarıkum Lake Basin of Sinop province in Turkey. The information obtained by face-to-face surveys with the farmers and the related statistics were used as data. The index method was used in the evaluation of these data. As a result, agricultural sustainability in the basin was found 13.95% in the environmental dimension, 9.64% in the economic dimension and 16.62% in the social dimension. The agricultural sustainability in Sarikum Lake Basin was determined as 40.21%. As a result of the study, in order to achieve economic sustainability it is necessary to increase the agricultural income, the ratio of irrigated land and the number of agricultural holdings with sufficient income. In order to ensure social sustainability, it is necessary to establish conditions to prevent migration and to ensure that farmers are satisfied with farming. In order to achieve environmental sustainability, it is necessary to increase the amount of protected area and to reduce wild animal damage.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
hi@scite.ai
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.