Amaç: Bu çalışmanın amacı COVID-19 Pandemisi'nin sağlık algısı üzerine etkisini incelemektir. Yöntem: Tanımlayıcı tipte yürütülen çalışmaya gönüllü 560 kişi katıldı. Çalışmaya katılan kişilerden ilk bölümde, tanımlayıcı özelliklerine ve COVID-19 pandemi süresince aldıkları tedbirlere yönelik veriler toplandı. İkinci bölümde "Sağlık Algısı Ölçeği" uygulandı. Bulgular: Tüm katılımcıların yaş ortalaması 37.62±10.5 ve %54.1 (n:303)' i kadındır. Çalışmaya katılanların %95.4 (n:534)'ü maske kullandıklarını bildirirken, eldiven kullananların oranının %10.0 (n:56) olduğu görüldü. COVID-19 tarama testi yaptırmayanların oranının %73.6 (n:412) olduğu ve tüm katılımcıların %93.4 (n:523)'ünün sosyal izolasyon ve karantina kurallarına uydukları belirlendi. Sağlık algısı ölçek puan ortalaması 53.1±6.3 olarak hesaplandı. Cinsiyet ve sigara kullanma durumuna göre karşılaştırıldığında toplam sağlık algısı ölçeği ortalama puanların benzer olduğu görüldü (p≥0.05). Koronavirüs testi yaptırmayanların ölçek puanının yaptıranlara göre daha yüksek olduğu tespit edildi (p=0.05). Cinsiyet, sigara kullanma, karantina kurallarına uyma, maske ve eldiven kullanma durumlarına göre karşılaştırmalarda ölçek puanları arasında anlamlı fark olmadığı görüldü (p≥0.05). Sonuç ve Öneriler: Sonuç olarak koronavirüs testi yaptıran bireylerin sağlık algılarının olumsuz yönde etkilendiği belirlendi. COVID-19 salgını sırasında sağlık algısına etkisinin belirlenmesi, toplumda yaşanılabilecek stres, kaygı, yalnızlık ve depresyon gibi psikolojik sorunların önüne geçilmesi açısından önemlidir. Bu nedenle bu alanda daha büyük örneklem grupları ile çalışmalar yapılması önerilmektedir.
Hemşirelik bilişimi, bilişim teknolojilerinin insanların, toplum ve ailelerin sağlığını geliştirmek amacıyla hemşirelik bilimiyle birleştirilmesidir. Bu çalışma, hemşirelerin hemşirelik bilişimine karşı bakış açılarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Çalışmanın örneklemini Bolu il merkezindeki hastanelerde çalışan hemşirelerle oluşturmuştur. Veriler mayıs-temmuz 2015 tarihleri arasında, hemşirelerin tanıtıcı bilgileri ve konu ile ilgili literatür doğrultusunda oluşturulan veri toplama formu aracılığıyla yüz yüze görüşme tekniği ile toplandı. Veriler bir istatistik programında kodlanarak sayı, yüzde ve Ki-Kare testleri ile istatistiksel değerlendirme gerçekleştirildi. Hemşireler, hemşirelikte bilgisayar kullanımının hastaneler arası veri paylaşımını kolaylaştırarak sağlık bakım ekibi arasındaki iletişimi kolaylaştırdığını ifade etmektedirler. Bunun yanında bilgisayara girilen verilerin hemşirelik araştırmaları için veri tabanı olacağı ve hemşirelik kayıtlarının sistematik ve düzenli olmasını sağladıkları görüldü. Hemşirelerin hemşirelik bilişimi hakkında pek çok olumlu ifadesi olmasına karşın iş yükünü artıracağı, hemşirelik verilerinin bilişime uygun olmadığını ve hasta mahremiyetini tehdit edeceğini de bildirdiler.
Giriş: Mesleki yaşamda başarılı bir şekilde ilerleyebilmek için lisans programlarında kariyere ilişkin bilgi, beceri, tutum ve yetenek gelişimini içeren kariyer geliştirme yetkinliklerinin kazandırılması gerekmektedir.
Amaç: Hemşirelik öğrencilerinin kariyer planlamaya ilişkin gereksinimlerinin belirlenmesidir.
Yöntem: Bu tanımlayıcı ve kesitsel çalışma Bolu’daki bir hemşirelik lisans programında 2021-2022 eğitim öğretim yılında öğrenim gören 570 hemşirelik öğrencisi ile yürütüldü. Veriler online Öğrenci Bilgi Formu ve Kariyer Geleceği Ölçeği ile elde edildi.
Bulgular: Öğrencilerin %84’ünün kariyer olanakları hakkında bilgi almak istedikleri, özellikle kariyer olanakları (%65,3), lisansüstü eğitim (%54,4), kariyer planlama (%53,3), özel dal hemşireliği (%50,4) gibi alanlarda bilgiye ihtiyaç duydukları belirlendi. Kariyer planlamaya yönelik sunulan hizmetler konusunda öğrencilerin %38,9’unun kararsız, %38,2’sinin ise memnun olduğu belirlendi. Öğrencilerin Kariyer Geleceği Ölçeği alt boyut ve toplam puan ortalamaları sırasıyla 40,55±6,35, 38,60±5,72, 9,86±2,1 ve 89,02±12,35 olarak belirlendi. Öğrencilerin cinsiyet, sınıf düzeyi ve hemşirelikte kariyere devam etmeyi isteme durumu ile Kariyer Geleceği Ölçeği puanları arasında anlamlı farklılık bulundu (p
Music therapy has a wide range of uses in health care practice. The aim of this study was to investigate the effects of intraoperative music played during spinal anesthesia operation on the patients' intraoperative vital signs, postoperative pain, and anxiety. Material and Methods: A randomized controlled clinical trial was conducted in the knee replacement surgery with spinal anesthesia. 90 patients were recruited and randomly assigned to either music therapy group (n:30), non-sedated group (n:30) and sedated (n:30) group respectively. The music therapy group received standard care and music intervention (self-chosen) during the operation, the non-sedated group received only standard care and the sedation was performed to the sedated group. Measures include pain, anxiety, vital signs (systolic and diastolic blood pressure, heart rate and respiratory rate). Results: Intraoperative respiratory rates of the music therapy group were significantly different in the three groups, but there was no difference between the groups in terms of vital signs. No complication was observed in the music therapy group during the operation, but complications were observed in the non-sedated and sedated groups. Similar postoperative pain was observed between the groups. However, the postoperative pain score was lower in the sedated group. The interventions in the music therapy group significantly altered the postoperative anxiety levels. Conclusion: Music therapy performed during spinal anesthesia was found to be a cost-effective method that was as competent as sedation on vital signs, pain, and anxiety. Moreover, it also increased patient satisfaction.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.