The successful integration of internal and external knowledge is crucial for the success of inbound open innovation processes. Yet, to date, our understanding of how different kinds of knowledge characteristics affect the knowledge absorption process in inbound open innovation is still rather fragmented. In this chapter, the authors provide an overview of how different aspects of knowledge (i.e., internal and external knowledge antecedents: prior knowledge, internal and external knowledge structure, knowledge source, types of knowledge, and knowledge environment) related to knowledge absorption in the inbound open innovation process. In the discussion, the authors highlight how far different knowledge characteristics either help or hinder knowledge absorption and, thereby, the potential success of inbound open innovation practices. Moreover, they point towards areas that promise to be fruitful for future research exploring the link between aspects of knowledge and absorptive capacity in the context of inbound open innovation.

This chapter aims to provide a theoretical framework for “profiling knowledge workers' mainstream social media usage” and “investigating knowledge workers' mainstream social media usage for personal knowledge management purposes”. For this purposes, it seeks to analyse the social media usage for personal knowledge management purposes of 365 knowledge workers who work in private sector organisations in Turkey. Frequency statistics and factor analysis are conducted on to the data collected on SurveyMonkey. Two factors emerge from this analysis which are named as ‘Sharing and Creating New Knowledge' and ‘Harnessing Professional Knowledge'.

Organizations try to survive in a hypercompetitive, changing, and unpredictable environment. The form of this survival continuously changes and requires different tools, solutions, dynamics and drivers according to the actual time. Today organizations face with a big paradigm shift, the industrialization of information age. Organizations should find a new form on the basis of the new age requirements. Some authors have suggested some strategic prescriptions harmonized with the actual term such as McKinsey's 7S Model including strategy, structure, systems, skills, staff, style and shared goals. It is considered that there is a gap related to updating and upgrading these formulas by activating some new concepts such as morphing, organizational ambidexterity and so on. In this study, it is aimed to understand the organizations in the future with internal elements and outer changes which would affect them at the edge of the new era by using this model and offer many propositions.

Organizations try to survive in a hypercompetitive, changing, and unpredictable environment. The form of this survival continuously changes and requires different tools, solutions, dynamics and drivers according to the actual time. Today organizations face with a big paradigm shift, the industrialization of information age. Organizations should find a new form on the basis of the new age requirements. Some authors have suggested some strategic prescriptions harmonized with the actual term such as McKinsey's 7S Model including strategy, structure, systems, skills, staff, style and shared goals. It is considered that there is a gap related to updating and upgrading these formulas by activating some new concepts such as morphing, organizational ambidexterity and so on. In this study, it is aimed to understand the organizations in the future with internal elements and outer changes which would affect them at the edge of the new era by using this model and offer many propositions.

Purpose This paper is concerned with the concept of reflexive agency through the biography and memoirs of Georg Mayer, a Jewish businessman who immigrated to Turkey before 1945 and lived there for almost 40 years. This paper aims to explore reflexive agency using the concepts of structural conditions (socioeconomic background), contextual stimuli (activation of reflexivity) and individual perspectives at different points in life (main concerns, reflection on the past, projects and decision-making). Design/methodology/approach This paper is developed using qualitative research methods, analyzing a variety of sources including books, papers, biographical materials and personal memoirs. Primary sources are three books written about him and Mayer Stores using the method of oral history. Moreover, Mayer’s memoirs, which provided rich information about his observations of people, acts and culture, were analyzed. Findings Several conclusions can be drawn. While there are typologies for reflexive agency, it is found that a person can fit into several modes at different times and/or at the same time. Another finding is that an individual’s social network is an important factor for his/her reflexive agency. When immigrating to another country with a contextual discontinuity and structural change, an established community and economic opportunities are important factors. A strong stimulus such as a life threat can be a force majeure and trigger for individuals to take risks, affecting their abilities of reflexivity. Originality/value This paper presents a unique case study that examines immigration from Western countries before 1945. This paper tries to provide detailed information about social context, including critical milestones, bring the concepts of culture, identity, migration and reflexivity together by analyzing an atypical business figure through his biography and personal memoirs, and use narrative analysis to explain how a reflexive person can act in contextual discontinuity, hence showing how structural, cultural and personal emergent properties can be understood together.

Öz Birey, grup, işletme ya da toplum, analiz birimi ne olursa olsun, sosyal bilimlerde etik her zaman araştırılan bir konu olmuştur. Konunun cazibesi, kavramın yerleşik ama bir o kadar da muğlak, göreceli ve tartışmaya açık olmasından kaynaklanmaktadır. Bu ikilik, kavramın kendisinin ve iş etiği, işyerinde etik kodlar, etik liderlik gibi türevlerinin ölçümündeki zorlukları da beraberinde getirmektedir. Bir yöneticinin etik davranışlarının toplamı anlamına gelen etik liderlik, akademisyenlerce yöneticiler için 'ne kadar etik?' sorusuna cevap arayan bir kavram olarak tanımlanmıştır. Bu cevapların kümülatif olarak artması ve belirli bir forma ulaşması etik liderliğin ölçülebilme ihtimaline zemin hazırlamış ve ölçeklerin yaratılmasına temel teşkil etmiştir. Bu çalışmada, bu ölçeklerden biri olan Kalshoven, De Hoogh ve Den Hartog'un (2011) geliştirdiği Çalışma Ortamında Etik Liderlik (Ethical Leadership at Work-ELW) ölçeği kullanılarak yöneticilerin etik olup olmama durumunun çalışanlarca nasıl algılandığına ilişkin bir değerlendirme yer almaktadır. Çeşitli sektör ve işletmelerden 175 beyaz yaka çalışan üzerinde yapılan çalışmada, çalışanların yöneticilerinin etik liderlikleri ile ilgili algılarının ortalama düzeyde etik oldukları kanısına varılmıştır.

analiz kitapları ve makaleler üzerinden ikincil verilere dayanan bir analiz gerçekleştirilmiştir. Ulaşılan sonuçlar atipik bir kadın girişimcinin kariyer seçimini etkileyen öncüller, kişinin girişimcilikle ilgili rollere adapte olmasını sağlayan sosyalizasyon tecrübeleri, girişimcilikle ilgili rolleri (kariyer yönelimi), kariyer gelişimi süresince ortaya çıkan kişisel, ailevi ve işle ilgili sorunlar, çatışmalar ve ikilemler ile bu alanlardaki başarı/başarısızlıkları kapsamında zengin ve açıklayıcı bilgiler sunmaktadır. Ayrıca incelenen modelde olmayan birtakım unsurlara da değinilmiştir.

Açık inovasyon örgüt sınırlarının daha geçirgen ve açık olduğunu varsayar, örgüt ile çevresi arasında inovasyona yönelik bir bilgi akışı öngörür ve bu bilgi akışının yönüne, doğasına ve içinde bulunduğu koşullara odaklanır; bu da birtakım örgütler arası ilişkiler gerektirir. Açık inovasyon, çoğunlukla örgütlerin inovasyon ağlarına katılarak diğer örgütlerle iş birliği içerisinde çeşitli inovasyon faaliyetleri ile gerçekleşir. Bu makalenin amacı açık inovasyonu bazı örgüt kuramları ve ilişkili kavramlarla ele almaktır. Bu amaçla, örgütü diğer örgütler ile birlikte değerlendiren örgütler arası ilişki bağlamında açık inovasyon mantığını değerlendirmede bir çerçeve olarak başta açık sistem olmak üzere popülasyon ekolojisi ve sosyal ağ kuramının varsayımları ele alınmakta ve dahası yeni rekabet ve strateji anlayışına ve örgütler için karar alıcıların açık inovasyon sürecindeki rollerine değinilmektedir.