In the basins where natural and human environmental conditions are in intense interaction, management studies are carried out with various models in many contexts. In this study, it is aimed to create a watershed management model based on spatial auto correlation and clustering analysis over different variables of the Göksu River Basin, which has geographical diversity, interactions and potential risks. In the study, in which Geographical Information Systems (GIS) was used effectively, a multi-step system was created with deterministic, quantitative, correlation and distribution analysis methods. Four main variables (sub-models) were produced by analyzing many parameters in order to reveal all the geographical elements, interactions, natural dynamic functioning of the basin and to establish the cluster distribution as relation. The main variables consist of the geomorphological suitability-availability model, the precipitation runoff model, the multi-risk model, and the land use model. Each model was subjected to spatial correlation and cluster analysis distribution data of the basin were produced. The data, in which 5 different clusters were identified, were also analyzed in terms of problem-risk potential and sustainable-appropriate use potential. Then, the distribution data was tested for significance and clustering with the Local Moran's I-Anselin test and the Getis-Ord GI statistic. From the analyzes, it has been determined that the areas forming the high frame of the basin show a cluster with sustainable-appropriate use potential, and there is a cluster with high problem-risk potential in İnegöl Plain, north of Yenişehir and Göksu Valley. In order to ensure sustainability in the basin, it is necessary to protect ecological areas, increase flood, overflow, erosion, landslide measures, control water quality in streams and direct anthropogenic pressure concentration to more suitable areas.
▼ Öz Doğal ortamlar ile insanoğlu faaliyetleri arasında daima karşılıklı bir etkileşim bulunmaktadır. Ancak hızlı nüfus artışına bağlı olarak artan talepler doğal ortamların aşırı kullanılmasına yol açabilmekte ve farklı sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle artık birçok yönetim ve planlama çalışmalarında sürdürülebilirlik kavramı ön plana alınmış ve geleceğe dönük uygulamalar başlatılmıştır. Havza yönetimi ve planlama çalışmaları da geniş boyutu, multidisipliner yapısı, hukuki ve kamusal durumu, farklı model ve anlayışlarıyla koruma-kullanma ve kalkınma dengesi kapsamında sürdürülebilirliği ön plana alan çalışma alanlarından biridir. Bu çalışmada Marmara Bölgesi'nde yer alan İznik Gölü Havzası örneğinde doğal ortam koşullarının özellikleri, beşeri koşullarla etkileşimi, oluşabilecek riskler ve sorunların analizi kapsamında havza yönetimi ve planlama çalışmalarına etkisi incelenmiştir. Çalışmada ilk olarak kavramsal çerçeve kapsamında havza yönetimi kavramı, geçmişten günümüze değişen anlayış koşulları ve farklı modelleri ile detaylıca açıklanmıştır. Daha sonra inceleme sahası temelinde Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) kullanılarak İznik Gölü Havzası'nın jeolojik, jeomorfolojik, klimatolojik, hidrografik, edafik, floristik özellikleri incelenmiş ve analiz edilmiştir. Ayrıca uydu görüntüleri ile 1985, 2000 ve 2019 yıllarına ait arazi kullanımı ve değişimleri tespit edilmiştir. Analitik hiyerarşi süreci ve ağırlıklı bindirme analizleri ile havzanın erozyon, deprem, heyelan, orman yangını, sel ve taşkın risk analizleri yapılmıştır. Elde edilen verilerle İznik Gölü Havzası'nda yüksek riskli alanlar ve ortam sorunlarının olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle İznik Gölü Havzası için yapılacak mikro ve daha geniş ölçekli havza yönetim-planlama çalışmalarında doğal ortam koşullarının etkisi ile birlikte beşeri koşullarla etkileşimi, risk verilerinin eklenmesi ve geleceğe dönük sürdürülebilir modellerin uygulanması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. AbstractThere is always a mutual interaction between natural environments and human activities. However, increasing demands due to rapid population growth can lead to overuse of natural environments and different problems may arise. For this reason, the concept of sustainability has been 1 Marmara Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Coğrafya Bölümü, nuriyeg@marmara.edu.tr ORCID ID: 0000-0003-4967-8536 2 Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Coğrafya Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi, İznik Gölü Havzası'nda Doğal Ortam Koşulları, Değişimler ve Muhtemel Risklerin Havza Yönetimi ve Planlamasına Etkisi 2 • Doğu Coğrafya Dergisi -42prioritized in many management and planning studies and future-oriented applications have been initiated. Watershed management and planning studies are one of the fields of study that focuses on sustainability with its wide dimension, multidisciplinary structure, legal and public situation, different models and understandings in the context of protection-use and development balance. In this study, the characteristics of natural environment con...
Dünyada, doğal koşullar ve beşeri faaliyet etkileşiminin artması oluşum kökenleri, boyutları, etkileri farklılıklar gösteren çeşitli tehlike ve risklerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca doğal koşulların dinamik sürecine müdahale, yanlış planlama ve aşırı-yoğun kullanım sonucu farklı nedenlerle meydana gelen olaylar birçok alanda tehlikelerin dağılışını da etkiler. Havzalar ise meydana gelmesi muhtemel tehlikelerin ortadan kaldırılması ya da etkisinin azaltılması için yapılacak yönetim çalışmalarının ideal alanlarını oluşturmaktadır. Bu çalışmada belirtilen kapsamda İnegöl ve Yenişehir alt havzalarını içeren Göksu Çayı Havzası’nın tehlike duyarlılık analizleri açısından havza yönetimi incelenmiştir. Çalışmada, Analitik Hiyerarşi Süreci ile havzanın birçok değişkeninin kantitatif analizleri sonucu erozyon, heyelan, sel, taşkın, kuraklık, kaya düşmesi, orman yangını, fırtına ve antropojenik kaynaklı tehlike duyarlılık haritaları üretilmiştir. Analiz verileri, irtifa farkı ve eğim oranı fazla olan plato sahaları, vadiler, ova tabalarında tek kanal üzerinden drene olan akarsular ile sanayi, taş ocağı sahalarında tehlike duyarlılığının yüksek olduğunu göstermiştir. Elde edilen 10 farklı tehlike duyarlılık analiz verileri üzerinden havzanın en birden çok tehlikeye maruz kalabilecek alanlarını ortaya koymak amacıyla bulanık mantık yöntemi kullanılarak çoklu tehlike duyarlılık (multirisk) analizi yapılmıştır. Havzanın multirisk verisine göre, % 46’sı çok az, % 25’i az, % 18’i orta, % 8’i yüksek ve % 3’ü çok yüksek düzeyde tehlike duyarlılığına sahip alanları ihtiva eder. Multirisk açısından en tehlikeli alanları, İnegöl Ovası’nın güneyindeki plato sahası ile Yenişehir Ovası’nın kuzeyi, Bahçecik-Koyanlık Dere alt havzası, Göksu Çayı mansab alanı oluşturur. Yüksek irtifa farkı ve eğim değeri, bitki örtüsünün zayıflığı, litolojik birimlerin etkisi ve yoğun beşeri kullanım tehlikenin yüksek düzeyde olduğu alanlarının oluşmasındaki temel faktörlerdir. Çalışmada havzanın, 10 farklı tehlike duyarlılık analizi, multirisk verisi, fiziki ve beşeri coğrafya koşullarının ortak etkisinde incelenmesi ile tehlike duyarlılık kapsamında havza yönetimi için önerilerde bulunulmuştur.
Havza yönetimi, sınırlarını doğal ortam koşullarının belirlediği alandaki kaynaklarının kullanılması, korunması ve meydana gelebilecek risklerin, kirlilik ve sorunların önüne geçilmesini amaçlayan geleceğe dönük planlama çalışmalarıdır. Bu kapsamda çalışmanın amacını, havza yönetiminin tarihsel süreçte gelişim evrelerini, ortaya çıkan farklı uygulama modellerini ve Dünya ile Türkiye üzerinden örneklerle açıklayarak literatürdeki boşluğu doldurmak oluşturur. Suyun ana unsur olarak düşünüldüğü havzalar ilk olarak su, enerji temini ve tarımsal amaç kapsamında 20. Yy. başlarında ABD ve birkaç münferit ülke ile yönetim çalışmalarının yapıldığı alanlar olmuştur. İkinci Dünya savaşından sonra artan talepler neticesinde su potansiyeli, erozyon, mühendislik çalışmaları ve tarımsal üretime katkı odaklı devam eden havza yönetimi, bilimsel çalışmalar, uluslararası konferans ve sempozyum kararlarından etkilenerek değişime uğramıştır. Özellikle 1990'lı yıllardan itibaren çevre-doğa koruma, sürdürülebilirlik kavramları havza yönetiminde önemli yer edinmiş ve günümüze gelindiğinde bütüncül yaklaşım havza yönetimi çalışmalarının temelini oluşturmuştur. Bütüncül yaklaşımın en önemli çalışmalarından birini, AB'nin Su Çerçeve Direktifi kapsamında uygulamaya koyduğu nehir havzası yönetim sistemi meydana getirmektedir. Günümüzde teknolojik imkânlar, multidisipliner yapı, havza yönetiminde birçok farklı modelin uygulanmasını sağlamakta ve bütüncül anlayışa çeşitli bakış açıları ile destek olmaktadır. Ayrıca ekosistem, ekolojik, coğrafi, kantitatif, sürdürülebilir, katılımcı, risk ve afet analizleri gibi birden çok detayı inceleyen havza yönetim modellerinin varlığı, havzaların analizlerle karşılaştırılabilir olmasını ve uygulanması açısından en doğru yönetim planlamalarının ortaya koymasını sağlamaktadır.
No abstract
Günümüzde hava kirliliği nedeniyle yerel, bölgesel ve küresel sorunlar yaygın olarak yaşanmaktadır. Türkiye'de yoğun şehirleşme ve endüstrileşme, yanlış yer seçimi, motorlu taşıtlar, kalitesiz yakıt kullanımı gibi nedenlerle birçok şehirde, özellikle soğuk dönemde ( Ekim-Mart arası), hava kalitesi bozulmuştur. Beşeri faktörlerle ortaya çıkan hava kirliliği, doğal ortam koşulları tarafından da desteklenerek belli bir süre içerisinde yüksek konsantrasyonlarda hissedilmiştir. Türkiye hava kalitesinin havza ölçeğinde değerlendirilmesi, kirletici kaynaklarının modellenmesi ve ekosistemin korunması açısından zorunluluk arz etmektedir. Havzalar, doğal özellikleri ve kullanım amacına göre birbirinden farklı birçok gruba ayrılsalar da, sınırları doğal kriterlerle belirlenenler, daha keskin bir görüntü oluştururlar. İdari, siyasi veya ekonomik ayrımlardan uzak; tamamen doğal koşullarla (jeolojik-jeomorfolojikhidrolojik) sınırlandırılmış havzalar, doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir planlanma açısından elverişli birer ünitedir. Bu anlamda, doğal kaynakların yönetiminde havza ölçeğinin esas alınması daha gerçekçidir. Türkiye'deki arazi varlığı dikkate alındığında, havza sistemi ve havza yönetimi çalışmaları büyük önem kazanmaktadır. Çalışmada, kükürt dioksit (SO 2 ) ve partiküler maddeye (PM 10 ) bağlı olarak havza ölçeğinde hava kalitesinin zamansal ve mekansal değişimi incelenmiştir. Bu verilerin hava kalitesi üzerindeki etkileri ve dağılımları, coğrafi bilgi sistemleri yardımıyla üretilen haritalarla değerlendirilmiştir. Havzalara ait kirletici değerleri, "06.06.2008 tarih ve 26898 Sayılı Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği'nde bulunan Kış Sezonu Limit Değerleri ve Avrupa Birliği-Türkiye Limit Değerleri" ile karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada ulaşılan sonuçlar, Türkiye havzalarının hava kalitesinin zamansal ve mekânsal değişimi hakkında fikir verecektir. Ayrıca havza yönetimi kapsamında, doğal kaynakların kullanımını yönlendirme -organize etme sürecinde; hava kalitesinin dikkate alınmasına ve modelleme-koruma çalışmalarının havza ölçeğinde sürdürülmesine katkı sağlayacaktır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
hi@scite.ai
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.