Amaç: Bu çalışmada benign ön tanılarla yapılan histerektomilerin, endikasyonlar ve histopatolojik tanılar açısından değerlendirilmesi amaçlandı. Yöntem: Ocak 2011 ile Aralık 2012 yılları arasında yapılmış olan 258 histerektomi olgusu endikasyonlar ve histopatolojik tanılar açısından retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: En sık histerektomi endikasyonu anormal uterin kanama idi 87 (%33,72). Daha sonra sırası ile myoma uteri 73 (%28,29) ve endometrial hiperplazi 67 (%25,96) olarak tespit edildi. Diğer klinik endikasyonlar adenomyozis 25 (% 9,68) ve uterus prolapsusu 6 (% 2,32) idi. Histerektomi materyallerinin histopatolojik raporları incelendiğinde, en yaygın patoloji leiomyoma 83 (%32,17), takiben adenomyozis 78 (% 30,23) ve endometrial hiperplazi 77(29,84) idi. Endometrial polip 13 (% 5,04) vakada tespit edildi. 7 (% 2,71) vakada ise atrofik endometrium mevcuttu. Yine histerektomi materyallerinin serviks incelemelerinde olguların % 54,26'sında kronik servisit olduğu gözlendi. Sonuç: Myoma uteri ile endometrial hiperplazilerin yüksek oranda birlikteliği nedeniyle myoma uteri tanısıyla histerektomi planlanan hastalarda menometrorajide mevcutsa mutlaka endometrial örnekleme de yapılmalıdır.Objective: To evaluate hysterectomy procedures performed for benign conditions in terms of indications and histopathological results. Method: Retrospective analysis of 258 hysterectomy cases, which were performed between January 2011 and December 2012, was conducted to review indications and histopathological diagnoses. Results: The most frequent indications for hysterectomy were abnormal uterine bleeding 87, (33,72%), myoma uteri 73, (28,29%) and endometrial hyperplasia 67, ( 25,96%), respectively. Other clinical indications were adenomyosis 25, ( 9,68%) and uterine prolapse 6, (2,32%). The most common histopathological diagnoses reported for hysterectomy specimens were leiomyoma 83, (32,17%), adenomyosis 78, (30,23%) and endometrial hyperplasia 77 (29,84%), respectively. Endometrial polyp was diagnosed in specimens of 13 patients (5,04%). Endometrial atrophy was reported in 7 patients ( 2,71%). Cervical histopathology of hysterectomy materials revealed chronic cervicitis in 54,26% of the patients. Conclusion: Due to the high coincidence of myoma uteri and endometrial hyperplasia, endometrial sampling should be performed in patients who are being considered for hysterectomy for myoma uteri and also have menometrorrhagia.Anahtar Kelimeler: Histerektomi, Endikasyon, Patoloji.

Angiofibroma is a common tumor of the nasopharynx region but cellular type is extremely rare in head and neck. A 13-year-old boy presented with frequent epistaxis and nasal obstruction persisting for 6 months. According to the clinical symptoms and imaging studies juvenile angiofibroma was suspected. Following angiographic embolization total excision of the lesion by midfacial degloving approach was performed. Histological examination revealed that the tumor consisted of staghorn blood vessels and irregular fibrous stroma. Stellate fibroblasts with small pyknotic to large vesicular nuclei were seen in a highly cellular stroma. These findings identified cellular angiofibroma mimicking juvenile angiofibroma. This article is about a very rare patient of cellular angiofibroma of nasopharynx.

Primary cutaneous diffuse large B-cell lymphoma is an uncommon type of non-Hodgkin lymphomas. A 51-year-old man had 2 gradually enlarging reddish, firm, and painless cutaneous-subcutaneous masses surrounded with some erythematous patches on his back for 3 years. Skin biopsy result was consistent with diffuse large B-cell lymphoma. FDG PET/CT was performed for staging and demonstrated bilaterally increased FDG uptake in the cutaneous masses with hypermetabolic left axillary lymph nodes. After chemotherapy, FDG PET/CT demonstrated that all FDG-avid lesions resolved, and there is a complete response to therapy.

ÖZETÇocuklarda genital bölge kitlelerinin ayırıcı tanısında abseler, hemanjiomlar ve yumuşak doku kaynaklı kitleler yer alır. Labial anjiomiksomalı adolesan hastayı sunmayı amaçladık. On dört yaşında kız hasta 9 ay içinde progresif büyüyen sağ labiumda sert, immobil, ağrısız bir kitle ile başvurdu. Yapılan manyetik rezonans incelemede sağ labium majus düzeyinde 42x33x38 mm boyutlu, multilokule, lobule konturlu kitlesel lezyon saptandı. Eksize edildi ve patolojisi anjiyomiksoma ile uyumlu saptandı. Hastanın lokal nüks açısından takipleri devam etmekte olup ameliyat sırasında ve sonrasında herhangi bir sorun yaşanmadı. Genitoüriner anjiomiksomalar adolesanlarda nadiren görülür. Cerrahi eksizyonu ve lokal nüks açısından postoperatif yakın takibi önemlidir.

No abstract