Türk Medeni Kanunu’nda yer alan ayni haklara ilişkin düzenlemeler, ayni haklara hâkim olan temel ilkelere dayanır. Ayni haklara hâkim olan temel ilkeler Türk Medeni Kanunu’nun yanı sıra ayni haklara ilişkin her türlü düzenlemenin de esasını oluşturur. Ancak kimi zaman özel hukuk kökenli bazı kanunlarda ayni haklara ilişkin hükümler getirilirken ayni haklara hâkim olan ilkelere uymaktan ödün verildiği görülmektedir. Sözü edilen duruma örnek teşkil eden kanunlardan biri de 3402 sayılı Kadastro Kanunu’dur. Anılan Kanun’un bazı hükümlerinde ayni haklara egemen olan ilkelerle bağdaşmayan çözümlerin benimsendiği görülmektedir. Bu çalışmada inceleme konusu edilen düzenleme Kadastro Kanunu’nun Kısmi iktisap ve Taksim başlıklı on beşinci maddesidir. Anılan madde ayni haklara hâkim olan ilkelerden biri olan belirlilik ilkesi çerçevesinde incelenecektir. Belirlilik ilkesi, ayni hak konusu şeyin mevcut ve belirli olmasını ve aynı zamanda bütünüyle ayni hakka konu edilmesini gerektirir. Buradan hareketle ayni hak konusu şeyin taşınmaz olması halinde İmar Kanunu uyarınca taşınmazdan ayrılan her bir parsele tapuda ayrı bir sayfa açılarak devrinin yapılması gerekir. Ancak Kadastro Kanunu’nun on beşinci maddesinde taşınmazların kısmi iktisap ve paylaştırılmasında farklı bir usul benimsenmiştir.
Hukukumuzda taşınmaz satış sözleşmesinin geçerliliği resmî şekilde yapılmasına bağlıdır. Bu resmiyeti kazandıracak makam tapu sicil müdürlükleri ve 7413 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yapılan değişiklik uyarınca noterlerdir. 1512 sayılı Noterlik Kanunu’na eklenen 61A maddesi ile noterler taşınmaz satış sözleşmesi düzenlemeye yetkili kılınmıştır. Noterlerin taşınmaz satış sözleşmesi düzenlemesi, bir borçlandırıcı işlem niteliğindedir ve sadece satış sözleşmesinin yapılmasını ifade etmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkının karşı tarafa devri ancak tasarruf işlemi olan tescil talebi ve tapuya tescil ile gerçekleşmektedir. Getirilen yeni düzenlemeyle taşınmaz satış sözleşmesi, noterlerce tapu bilişim sisteminden yevmiye numarası alınarak bu sisteme kaydedilecektir. Sözleşme, sisteme kaydedildikten sonra tapu müdürlüğünce taşınmazın tapu kütüğüne tescili öngörülmüştür. Noterlere tanınan satış sözleşmesi yapma yetkisinin ayrıntıları, Noterler Tarafından Düzenlenen Taşınmaz Satış Sözleşmelerine Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’te düzenlenmiştir. Noterlere verilen taşınmaz satış sözleşmesi yapma yetkisi, tapu sicil memurlarının bu hususta mevcut olan yetkisini ortadan kaldırmamaktadır. Öte yandan noterlerin sahip olduğu bu yetki sadece satış sözleşmesi yapmakla sınırlı olup taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan diğer işlemleri içermemektedir. Taşınmaz satış sözleşmesinin düzenlenmesi bakımından her iki kurumun da yetkili kılınmış olması, resmî işlemlerde hedeflenen hukuki işlem güvenliğinin sağlanması bakımından uygulamada güçlükler yaratma riskini beraberinde getirmektedir. Noterlerin yaptığı işlemler sebebiyle hukuki sorumlulukları bulunmaktadır. Noterler, taşınmaz satış sözleşmesinin düzenlenmesinden dolayı oluşan zarardan da sorumludur. Bu sorumluluğun niteliği, doktrinde tartışmalı da olsa, kusursuz sorumluluk olarak kabul edilmektedir. Noterlik Kanunu’nun 162. maddesi uyarınca noter yaptığı hukuka aykırı işlemler nedeniyle vermiş olduğu maddi ve manevi zararlardan sorumludur. Bu zararın Devlet tarafından ödenmesi hâlinde Devlet’in, sözleşmeyi düzenleyen notere rücu etme hakkı bulunmaktadır.
Sosyal ve ekonomik ihtiyaçlar zamanla değişiklik gösterir. Kişiler arasındaki hukuki ilişkilerin de bu değişikliğe paralel olarak esnek bir biçimde düzenlene-bilmesi oldukça önemlidir. Türk Hukuk sistemine hâkim olan sözleşme özgür-lüğü ilkesi ve onun bir alt görünümü oluşturan tip ve içerik özgürlüğü, sözleş-meler hukuku alanında arzu edilen esnekliği sağlamaya hizmet eder. Çerçeve sözleşmeler hukuki dayanağını sözleşme özgürlüğü ilkesinden alır. Çerçeve sözleşmeler, borçlar hukuku alanında yer alan ve edim değişimini konu alan sözleşmelerden değildir. Çerçeve sözleşmeler, edim değişimini konu alan ileride yapılacak münferit sözleşmeleri tamamlayıcı bir rol üstlenir. Edim değişimini konu almayan ve birden çok münferit sözleşmeyi tamamla-makla görevli çerçeve sözleşmeler her şeyden önce taraflar arasında sürekli bir ilişkiye vücut verdiği için, tüm sürekli borç ilişkileri için söylenebilecek birtakım avantajlara sahiptir. Çerçeve sözleşmelerin bunun ötesinde sürekli bir borç iliş-kisinde karşılaşılabilecek risk ve belirsizlik faktörlerine karşı nasıl görev üstlen-diği onun ekonomik fonksiyonunun belirlenmesiyle ortaya çıkarılacaktır. Bu çalışmada hukukun ekonomik analizine yönelik kaynaklardan yararlanılarak, çerçeve sözleşmelerin ekonomik fonksiyonu ortaya konulmaya çalışılacaktır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
hi@scite.ai
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.