Sözleşmelerin yerini alması maksadıyla hazırlanmıştır. Bu Sözleşme, yabancı hukuklar hakkında bilgi temini, adli yardımlaşma, tanıma-tenfiz ve nafaka alacaklarının tahsili konusunda gelişen iletişim ve bilişim teknolojilerine dayanan, daha çağdaş milletlerarası nafaka sistemi kurmayı amaç edinmiştir.Bu çalışmada, Türkiye'nin taraf olduğu 2007 tarihli La Haye Sözleşmesinin yabancı nafaka kararlarının tanınması ve tenfizi ile yabancı nafaka alacaklarının tahsilinde ne gibi yenilikler getirdiği, uygulamada beklentileri ne ölçüde karşılayacağı hususları üzerinde ayrıntılı olarak durulacaktır.
1917 Tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi, gerek Osmanlı hukuku gerekse İslam hukuku bakımından önemli bir kanunlaştırma hareketidir. Bu Kararname ile aile hukukuna ilişkin pek çok yeni düzenleme getirilmiştir. Bu düzenlemelerden biri de “namzetlik” olarak da ifade edilen nişanlanmaya ilişkindir. Osmanlı hukukunda 1917 Tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi ilk kez nişanlanmayı bir kurum olarak hüküm altına alan yasal düzenleme olması dolayısıyla büyük önem taşımaktadır. Kararname, 1. maddesiyle nişanlanmayı düzenlemekte; hem kurulmasına hem de sona ermesine ilişkin esasların çerçevesini çizmektedir. Nişanlanma tarafların birbirlerine karşılıklı olarak evlenme vaadinde bulunmalarıdır. Buna göre, nişanlanma taraflara evlenme mecburiyeti yüklememektedir. Kararname’de nişanlanmakla nikâh akdinin meydana gelmeyeceği ifade edilmektedir. Nişan, tarafların istediği zaman sonlandırabileceği bir hukuki ilişkidir. Bunun dışında nişanlılardan birinin ölümü halinde de nişanın kendiliğinden sona erdiği kabul edilmektedir. Nişanın bozulması durumunda tarafların birbirine vermiş olduğu hediyelerle, mehre mahsuben verilen şeylerin durumunun ne olacağı ile ilgili düzenlemeler yer almaktadır. Kararname açıkça veya zımnen tazminat hakkı ile ilgili düzenleme yapmamıştır. Çünkü İslam hukukunda nişanlanma bir sözleşme olarak kabul edilmediğinden nişanın bozulması dolayısıyla tazminat istenmesi de uygun görülmemiştir.
ÖZ Osmanlı Devletinde, kimsesiz çocukların korunması amacı ile bir aile yanına yerleştirilmesi uygulaması, İslâm Hukukuna benzer bir şekilde biçimlendirilmiştir. Bunun dışında, devlet içinde, ihtiyacı olan çocukları korumaya yönelik farklı uygulamalar da mevcuttur. Mümeyyiz olmayan çocukların "koruyucu aile" olarak evlât edinilmesi, mümeyyiz olan çocukların "besleme" olarak aile yanında çalıştırılıp, meslek öğrenmelerinin ve korunmalarının sağlanması bu uygulamalardandır. Her iki durumda da çocuğun nafakası, yanına yerleştirilen aile tarafından karşılanmış ama aile ile çocuk arasında nesep bağı doğmamıştır. Kimsesiz çocukların korunması düşüncesi "evlât edinme" kavramı ile ilk defa yasal olarak kendini 1926 tarihli Medeni Kanunda göstermiş; yürürlükteki Kanunla da varlığını bazı değişikliklere uğrayarak devam ettirmiştir. Böylece evlât edinme kurumu Türk Hukuku içinde yerini almıştır. Birden fazla sayıda evlât edinme şeklinin olması evlâtlığın haklarının, özellikle de miras haklarının, farklılaşmasına neden olmuştur. Evlâtlıklar, farklı kanunlara göre farklı miras haklarına sahiptir.
İntihal Plagiarism: Bu makale intihal programında taranmış ve en az iki hakem incelemesinden geçmiştir. This article has been scanned via a plagiarism software and reviewed by at least two referees.
Evlat edinme kurumu eski hukuk sistemlerinden günümüze kadar değişik düzenlemelere uğrayarak gelmiştir. Elbette her ülke hukuku evlat edinmeyi kabul etmemiştir. Ancak kabul eden ülke hukukları bakımından da farklılıklar içermektedir. Bu farklılıklar ülke hukuklarının birbirinden farklı sistemlerle işlemesinin de bir sonucudur. Anglo Sakson hukukunun etkisiyle ancak ondan farklı olarak Amerikan hukukunda da evlat edinme kurumu kabul edilmiştir; bu hususta pek çok düzenleme mevcuttur. Amerikan hukuk sisteminin Kıta Avrupası hukuk sisteminden farklı olması, evlat edinme başvuru sürecinin, başvurunun değerlendirilmesinin ve evlat edinmeye karar verilmesinin daha esnek ve değişik olmasını da beraberinde getirmektedir. Evlat edinmenin Amerikan hukukunda ortaya çıkış gerekçeleri tarihsel gelişmeleri ile önem taşımaktadır. Bugünkü düzenlemelere hangi süreçlerden geçilerek ulaşıldığı incelenmeye değer durumdadır. Evlat edinme hem eyaletlerin yetkili kıldığı kamusal kurumlar hem de özel bazı kuruluşlar aracılığıyla gerçekleştirilmekte; hatta evlat edinme işlemine aracılık eden web siteleri bulunmaktadır. Bu husus evlat edinmenin hem ne kadar çok yönlü hem de ne kadar yaygın olduğunu gösterir niteliktedir. Amerikan hukukunda federal devlet yapısı dolayısıyla hem federal bir düzenleme bulunmakta hem de eyaletlerin kendi kanunlarında da evlat edinmeye ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Eyalet hukukları farklılıklar gösterdiği için çalışmamızda federal düzenlemeyi benimseyen Vermont eyaletinin hukuki düzenlemesine yer vererek evlat edinme kurumunu inceleyeceğiz.
Hukukumuzda taşınmaz satış sözleşmesinin geçerliliği resmî şekilde yapılmasına bağlıdır. Bu resmiyeti kazandıracak makam tapu sicil müdürlükleri ve 7413 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile yapılan değişiklik uyarınca noterlerdir. 1512 sayılı Noterlik Kanunu’na eklenen 61A maddesi ile noterler taşınmaz satış sözleşmesi düzenlemeye yetkili kılınmıştır. Noterlerin taşınmaz satış sözleşmesi düzenlemesi, bir borçlandırıcı işlem niteliğindedir ve sadece satış sözleşmesinin yapılmasını ifade etmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkının karşı tarafa devri ancak tasarruf işlemi olan tescil talebi ve tapuya tescil ile gerçekleşmektedir. Getirilen yeni düzenlemeyle taşınmaz satış sözleşmesi, noterlerce tapu bilişim sisteminden yevmiye numarası alınarak bu sisteme kaydedilecektir. Sözleşme, sisteme kaydedildikten sonra tapu müdürlüğünce taşınmazın tapu kütüğüne tescili öngörülmüştür. Noterlere tanınan satış sözleşmesi yapma yetkisinin ayrıntıları, Noterler Tarafından Düzenlenen Taşınmaz Satış Sözleşmelerine Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’te düzenlenmiştir. Noterlere verilen taşınmaz satış sözleşmesi yapma yetkisi, tapu sicil memurlarının bu hususta mevcut olan yetkisini ortadan kaldırmamaktadır. Öte yandan noterlerin sahip olduğu bu yetki sadece satış sözleşmesi yapmakla sınırlı olup taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan diğer işlemleri içermemektedir. Taşınmaz satış sözleşmesinin düzenlenmesi bakımından her iki kurumun da yetkili kılınmış olması, resmî işlemlerde hedeflenen hukuki işlem güvenliğinin sağlanması bakımından uygulamada güçlükler yaratma riskini beraberinde getirmektedir. Noterlerin yaptığı işlemler sebebiyle hukuki sorumlulukları bulunmaktadır. Noterler, taşınmaz satış sözleşmesinin düzenlenmesinden dolayı oluşan zarardan da sorumludur. Bu sorumluluğun niteliği, doktrinde tartışmalı da olsa, kusursuz sorumluluk olarak kabul edilmektedir. Noterlik Kanunu’nun 162. maddesi uyarınca noter yaptığı hukuka aykırı işlemler nedeniyle vermiş olduğu maddi ve manevi zararlardan sorumludur. Bu zararın Devlet tarafından ödenmesi hâlinde Devlet’in, sözleşmeyi düzenleyen notere rücu etme hakkı bulunmaktadır.
Gelişen ve büyüyen bir ekonomik düzende alıcının satıcı karşısında menfaatinin korunması amacına yönelik düzenlemelerden biri Türk Borçlar Kanunu’nun 253 ile 263. maddeleri arasında yer alan taksitle satış sözleşmelerine ilişkin hükümlerdir. Taksitle satış sözleşmeleri yazılı geçerlik şekline tabi tutulmakta, taraflardan birinin sınırlı ehliyetsiz olması durumunda ise en geç sözleşmenin kurulması anında yasal temsilcisinin yazılı rızasının bulunması şartı aranmaktadır. Taraflar arasında kurulan bir sözleşmenin taksitle satış olarak nitelendirilebilmesi için konusunun taşınır eşya olması, malın satış bedelinin ödenmesinden önce alıcıya teslim edilmesi ve satış bedelinin de kısım kısım ödenmesi gerekmektedir. Taksitle satış sözleşmelerinde sözleşmenin kurulması alıcı ve satıcı yönünden imzaların atılmasıyla gerçekleşmekte ancak sözleşme hüküm ve sonuçlarını alıcı bakımından hemen doğurmamaktadır. Bu hususta karşımıza alıcıya tanınan iradesini geri alma hakkı çıkmaktadır. Bu, alıcıya tek taraflı olarak tanınan, herhangi bir sebep sunmasına gerek olmayan ve sözleşmenin imzalı bir nüshasının alıcıya tesliminden itibaren yedi gün içinde kullanılabilen bir haktır. Alıcı bu hakkını kullanarak sözleşmeyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırabilmektedir. Geri alma hakkını kullanan alıcının cayma parası ödemesi emredici bir hükümle yasaklanmaktadır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
hi@scite.ai
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.