AimsPrevious estimates of the prevalence of mismatch repair (MMR) deficiency and Lynch syndrome in small bowel cancer have varied widely. The aim of this study was to establish the prevalence of MMR deficiency and Lynch syndrome in a large group of small bowel adenocarcinomas.MethodsTo this end, a total of 400 small bowel adenocarcinomas (332 resections, 68 biopsies) were collected through the Dutch nationwide registry of histopathology and cytopathology (Pathologisch-Anatomisch Landelijk Geautomatiseerd Archief (PALGA)). No preselection criteria, such as family history, were applied, thus avoiding (ascertainment) bias. MMR deficiency status was determined by immunohistochemical staining of MMR proteins, supplemented by MLH1 promoter hypermethylation analysis and next generation sequencing of the MMR genes.ResultsMMR deficiency was observed in 22.3% of resected and 4.4% of biopsied small bowel carcinomas. Prevalence of Lynch syndrome was 6.2% in resections and 0.0% in biopsy samples. Patients with Lynch syndrome-associated small bowel cancer were significantly younger at the time of diagnosis than patients with MMR-proficient and sporadic MMR-deficient cancers (mean age of 54.6 years vs 66.6 years and 68.8 years, respectively, p<0.000).ConclusionsThe prevalence of MMR deficiency and Lynch syndrome in resected small bowel adenocarcinomas is at least comparable to prevalence in colorectal cancers, a finding relevant both for treatment (immunotherapy) and family management. We recommend that all small bowel adenocarcinomas should be screened for MMR deficiency.
The coronavirus (Covid-19), which was recognized in December 2019 and quickly became a worldwide pandemic, has become a significant public health problem. When it comes to the immune and infectious diseases, effects of nutrition on the inflammatory system cannot be ignored. Micronutrients, including vitamins and minerals, are critical to a well-functioning immune system and vital in supporting nutritional and health well-being. However, there are serious vitamin and mineral deficiencies worldwide known as "Hidden Hunger". It is thought that need for micronutrients in nutrition may increase especially during Covid-19 pandemic process. Therefore, it is essential to take precautions regarding the formation of hidden hunger. While the underlying determinants and complexity of malnutrition have been better understood through years of research, these researches have been limited in scaling, developing and implementing nutrition and food system approaches closely related to sustainable agriculture targeting food diversity and livelihoods.. In this review, the Covid-19 pandemic and its interactions with health, environment, food and their relationship to chronic micronutrient deficiencies, known as 'hidden hunger,' which affected more than two billion people worldwide, are evaluated.
Alzheimer, bellek kaybı ve bilişsel fonksiyonlardaki azalma ile karakterize progresif bir nörodejeneratif hastalıktır. Patogenezinde yer alan glikoz hipometabolizmasının yıkıcı sonuçlarını engellemek, artmış oksidatif stresi ve inflamatuar yanıtı azaltmak ve mitokondriyal işlevleri geliştirmek amacıyla çeşitli diyet müdahaleleri kullanılmıştır. Bunlardan biri ketojenik diyet olmuştur. Ketojenik diyet, yüksek yağlı, düşük karbonhidratlı bir diyettir ve vücut enerjisinin yağlardan karşılanmasını sağlamaktadır. Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıklarda tedavi yöntemi olarak kullanılabileceği öne sürülmüştür. Bunun en önemli nedenlerinden birisi beyinin glikoza bağımlılığını azaltacak alternatif bir enerji kaynağı oluşturabilmesidir. Yağların mitokondride β-oksidasyonu sonucu keton cisimcikleri oluşmaktadır. Bu keton cisimcikleri beynin temel enerji kaynağı olan glikozun yokluğunda alternatif enerji kaynağı olarak kullanılmaktadır. Sonuç olarak glikoz metabolizması düzeltmekte, mitokondriyal fonksiyonlar gelişmekte, oksidatif stres azalarak sistemik inflamatuar azalmaktadır. Ketojenik diyetin β-Amiloid plak birikimi ve nörofibril yumak oluşumuna etkisi ise hala tartışmalıdır. Yapılan bazı hayvan modelli çalışmalarda β-Amiloid plak birikimini azalttığı sonucuna varılmıştır. Ancak bunun tersi sonuçlara sahip araştırmalar da mevcuttur. Dolayısıyla diyetin etkisini açıklayabilmek için daha çok çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Bu derlemede ketojenik diyetin Alzheimer üzerine etkisini değerlendirmek amaçlanmıştır.
Mikroorganizmalar bütün yaşayan çok hücreli organizmalarda bulunmaktadır. İntestinal mikrobiyota çok sayıda bakteriden oluşmakta ve kompozisyonu bireyden bireye göre farklılık göstermektedir. Diyet bileşenleri özellikle de makro besin ögeleri, intestinal mikrobiyotanın şekillenmesinde anahtar faktörlerden biri olup, yararlı bakterilerin azalması veya artmasında oldukça önem taşımaktadır. Ayrıca kısa süreli ve uzun süreli diyetler intestinal mikrobiyota profilini değiştirmekte ve çeşitli yolaklarla immün sistem mekanizmasını etkileyebilmektedir. Karbonhidratlar, intestinal mikrobiyotanın temel enerji kaynağı olup, sindirilebilir ve sindirilemeyen karbonhidratlar olarak yüksek karbonhidratlı diyetler intestinal mikrobiyota üzerinde farklı etkilere sahiptir. Yüksek yağlı diyetlerden özellikle Batı tarzı beslenmede düşük posa, yüksek yağ ve protein, rafine karbonhidratlar ile karakterize olup yararlı bakteriler olarak tanımlanan Bifidobacterium ve Eubacterium yoğunluğunda azalmaya sebep olmaktadır. İntestinal mikrobiyota diyetin protein içeriğinden etkilenmekte olup, intestinal mikrobiyota aynı zamanda glutamat ailesi, serin ailesi, aspartat ailesi, pirüvat ailesi ve aromatik aile gruplarından çeşitli aminoasitlerin sentezini gerçekleştirmektirmekte ve bu nedenle diyetin protein içeriği oldukça önem taşımaktadır. Bu derlemede, farklı beslenme şekillerinin intestinal mikrobiyota üzerine etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır.
Ö ÖZ ZE ET T Otizm; prevalansı gittikçe artan, ülkemizde ve dünya çapında çok sayıda bireyi etkileyen gelişimsel bir bozukluktur. Otizm, genetik ve çevresel etmenlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Fakat otizm etiyolojisinde rol oynayan asıl mekanizma tam olarak bilinememektedir. İntestinal mikrobiyotası, insan sağlığı için esansiyel olmakla birlikte; gastrointestinal sistem ve santral sinir sistemi arasındaki iletişim yoluyla birçok nöropsikiyatrik hastalıkta rol oynamaktadır. Güncel veriler, intestinal mikrobiyotanın otizm ile ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır. İntestinal mikrobiyota, aynı zamanda çeşitli mekanizmalarla gastrointestinal fizyoloji, immün foksiyon ve hatta davranış-lar üzerinde etkili olabilmektedir. Aynı zamanda Clostridium, Desulfovibrio ve Sutterella üyeleri gibi bazı intestinal bakterilerin otizmli bireylerde davranış değişikliklerine neden olarak, otizm patogenezinde rol oynayabileceği saptanmıştır. Bu bakımdan, otizm semptomlarının oluşum ve gelişiminde intestinal mikrobiyotadaki bozuklukların sebep olup olmadığını anlamak için otizm ile intestinal mikrobiyotadaki bazı spesifik türlerle ve mevcut çeşitli mekanizmalarla olan ilişkisinin incelenmesi oldukça önemlidir. Bu çalışmada, intestinal mikrobiyotanın otizm semptomları üzerin-deki etkilerinin ve intestinal mikrobiyota ile immün sistem, barsak fonksiyonları ve davranışlar arasındaki mekanizmaların incelenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, intestinal mikrobiyotanın otizmde rol oynayabileceğini destekleyen çeşitli çalışmalarla bu mekanizmalar tartışılmıştır. Güncel bilgiler, çeşitli mekanizmalarla beyin ve davranışları etkileyen birçok hastalık için umut kaynağı olabilmekte ve intestinal mikrobiyotadaki değişikliklerle nörogelişimsel hastalıkların semptomlarının iyileşmesine katkıda bulunabilmektedir.A An na ah ht ta ar r K Ke el li im me el le er r: : Metagenom; otistik bozukluk A AB BS ST TR RA AC CT T The prevalence of autism is a developmental disorder affecting a large number of individuals in our increasingly country and world-wide. Autism is caused by genetic and environmental factors. But the actual mechanism that plays a role in the etiology of autism is not fully known. Intestinal microbiota is essential for human health and plays a role in many neuropsychiatric diseases through communication between gastrointestinal system and central nervous system. Current data suggest that intestinal microbiota is associated with autism. Intestinal microbiota can also influence gastrointestinal physiology, immunological function and even behavior through various mechanisms. It has also been found that some intestinal bacteria such as Clostridium, Desulfovibrio and Sutterella may play a role in the pathogenesis of autism by causing behavioral changes in autistic individuals. In this regard, in order to understand whether the occurrence and development of autism symptoms are caused by intestinal microbiological disorders, it is important to examine the relationship between autism and some specific species in the intestinal microbiota and present...
Amaç: Demir eksikliği anemisi düşük doğum ağırlığı, preterm doğum, maternal-perinatal mortalite ve morbitide artışı, yenidoğan ve ileri çocukluk döneminde motor-mental gelişmede gerilik gibi olumsuz sonuçlar ile yakından ilişkilendirilirken, gebelikte hemodilüsyon ve negatif demir dengesi sebebi ile hemoglobin konsantrasyonlarında azalma görülmektedir. Bunun yanında gebelikte B12 vitamini ihtiyacının artması ve B12 vitamini yetersizliği, annelerde riskli gebelik ve megaloblastik anemiye yol açarken; yenidoğanlarda nörogelişimsel gerilik ile ilişkilendirilmektedir. Bu bilgiler ışığında bu çalışmada postnatal dönemde gebelikte serum Hb düzeyleri ile vitamin B12 düzeyleri ile yenidoğanların antropometrik ölçümleri arasındaki ilişkiyi değerlendirmek amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışma 19-43 yaş arası 126 birey ile yürütüldü. Gebeliğin ilk trimesterinde serum Hb düzeyleri ve vitamin B12 düzeyleri ile yenidoğanların doğum ağırlığı, doğum uzunluğu ve baş çevresi uzunluğu değerlendirildi. Ayrıca anne yaşı, doğum sayısı ve gebelik haftası değerlendirildi. Sonuç ve Öneriler:Maternal vitamin B12 düzeyleri ile yenidoğan doğum ağırlığı ve baş çevresi uzunluğu arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmasına rağmen (p0,05). Çalışmada maternal birinci trimester B12 eksikliğinin yenidoğanda prematürite ve diğer ve antropometrik ölçümleri ile ilişkili olduğu belirlendi.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
hi@scite.ai
334 Leonard St
Brooklyn, NY 11211
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.