Background The main purpose in this study carried out from the perspective of infodemic was to investigate the relationships between individuals’ perceived causes of COVID-19, their attitudes towards vaccine and their levels of trust in information sources in terms of various descriptive characteristics. Methods In this cross-sectional and correlational study conducted with 1216 individuals from different provinces of Turkey, the Perception of Causes of COVID-19 (PCa-COVID-19) Scale was used. In addition, a questionnaire including the participants’ descriptive characteristics, their attitudes towards vaccine and their level of trust in information sources about Covid-19 was used. Results The mean age of the participants was 35.9 ± 12.3 years. Of them, 62.5% were women, 59.0% were married, and 62.1% were university graduates. As for their view of having the Covid-19 vaccine, 54.1% thought to have it, 16.2% did not think, and 29.7% were undecided. Although the correlation was not significant, of the participants, those who considered having vaccination mostly trusted YouTube as their source of information. Of the participants, those whose level of trust in government institutions and health professionals was high displayed significantly more favorable attitudes towards vaccine. The participants obtained the highest mean score from the Conspiracy Theories subscale of the PCa-COVID-19 scale. There was a positive and low-level relationship between attitudes towards COVID-19 vaccine, and the Conspiracy Theories (r: 0.214) and Faith Factors (r: 0.066) sub-dimensions of the PCa-COVID-19 Scale. Conclusions The level of vaccine hesitancy in Turkey is at an alarming level, and the virus is defined by moderate conspiracy theories. In this context, in the fight against infodemic, it is critical to implement mechanisms that can reveal misinformation and to plan initiatives that can increase the health literacy levels of societies.

In this study, the incidence of mortality was higher in patients over three months of age undergoing repair of isolated VSD; the data suggest that the mortality may be decreased in patients with severe PH who were operated on earlier in life. We conclude that in infants with severe PH, early surgical repair (less than three months) of isolated VSDs is strongly advised to achieve more favorable results.

ÖZ Amaç: Çalışmamızda COVID-19 salgınında sağlık çalışanlarının kişisel koruyucu ekipman kullanımları ile depresyon, anksiyete, stres düzeyleri arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Mayıs 2020'de gerçekleştirilen tanımlayıcı tipteki araştırmamıza bir pandemi hastanesinde çalışan 384 sağlık çalışanı katılmıştır. Veri toplama aracı olarak; tanımlayıcı özellikler, kişisel koruyucu ekipman kullanım durumları ve Depresyon-Anksiyete-Stres Ölçeği'nden (DASS-21) oluşan bir form kullanılmıştır. Formlar, sağlık çalışanlarına çevrimiçi ortamdan ulaştırılmış ve yanıtlar da bu şekilde toplanarak analiz edilmiştir. Bulgular: Çalışmamızda kadın sağlık çalışanlarının Anksiyete ve Stres puanları ile bekâr sağlık çalışanlarının "DASS-21 anksiyete puanı" istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek saptanmıştır (p=0,008; p=0,001; p=0,019; p<0,05). Mesleklere göre ise sağlık çalışanlarının DASS-21 ölçeğinden aldıkları puanlar istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemiştir (p>0,05). COVID-19 salgını boyunca siperlik ya da gözlük/ koruyucu gözlük kullanım durumlarına göre sağlık çalışanlarının Depresyon, Anksiyete ve Stres puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (p<0,01; p<0,05; p<0,01). Benzer şekilde salgın boyunca tek kullanımlık önlük/ tulum ve benzeri ekipmanlarının kullanımının sağlık çalışanlarında "DASS-21 depresyon ve stres puanları"nda istatistiksel olarak anlamlı farklılığa neden olmuştur (p=0,002; p<0,01; p=0,029; p<0,05). Sonuç: COVID-19 salgını boyunca yoğun bir şekilde çalışan sağlık çalışanlarının depresyon, anksiyete ve stres durumlarının etkilendiği görülmüştür. Sağlık çalışanları için uygun çalışma ortamları ve gerekli koruyucu ekipmanları sağlanmalıdır. Ruh sağlıklarını koruma programlarının geliştirilmesine yönelik planlamalar ile yoğun süreci en az hasarla atlatmaları sağlanabilir.

This study was conducted to investigate the relationship between nomophobia, fear of missing out (FoMO), and perceived work overload (PWO) among nurses in Turkey.Design and Methods: This descriptive study was carried out with 178 nurses. In the study, the Nomophobia Questionnaire, FoMO scale, and PWO scale were used.Findings: There was a positive and significant relationship between nomophobia, FoMO, and PWO variables. The nomophobia and FoMO independent variables accounted for 6% of the PWO-dependent variable.Practice Implications: Controlled use of smartphones and social media can contribute to the minimizing of the work overload perceived by nurses as a time pressure factor.

No abstract

ÖZET Amaç

No abstract

No abstract