The objective of this study was to identify allele and genotype frequencies of the j-CN and b-LG genes in Anatolian water buffalo. A total of 126 water buffalos from Turkey were genotyped using the PCR-RFLP method. For gene j-CN, only B allele and BB genotype were observed. And for gene b-LG, two types of alleles (A and B) and three types of genotypes were observed. The genotype frequencies of AA, AB and BB of b-LG in Anatolian water buffalo were 0.254, 0.698 and 0.048, respectively. Surprisingly, the frequency of allele A was higher than that of allele B in contrast to world buffalo breeds.

In this study, the relationship between plasma vWF antigen level and polymorphism occurring due to the leucine (L) to proline (P) substitution at position 2380 in exon 42 in von Willebrand factor gene (VWF) in dogs was aimed to investigate. The present study was performed on 161 dogs of various breeds and ages (95 male, 66 female) referred to Faculty of Veterinary Clinics at Erciyes University between January 2014 and 2015. Blood samples were collected in EDTA and Na citrate tubes after clinical examination of the dogs. PT, APTT, TT, fibrinogen, D-dimer, thrombocyte, vWF antigen (vWF: Ag) levels and VWF were determined from the blood samples. Genotypes were examined using PCR and restriction endonucleas enzymes. In the laboratory examination, 34 (21.1%) of the cases were positive and 127 (78.9%) of the cases were negative with concern to von Willebrand. Prevalence of the disease in different dog breeds that included to the present study were Golden Retreiver (n=35) 34.3%, Kangal (n=45) 11.1%, German Shepherd (n=11) 36.4%, Labrador Retriever (n=7) 42.9%, English Cocker Spaniel (n=2) 100%, English Pointer (n=8) 25.0%, mix breed (n=8) 33.3%, Husky (n=7) 12.5%, Malinois (n=1) 100%, Dogo Argentino (n=2) 50.0%, Samoyed (n=1) 100% and some other breeds were 0%. The genotype of VWF was not statistically significant in both positive and negative dogs with concern to vWF: Ag values (P=0.675). When comparison were made in terms of proportional distribution in positive and negative dogs, statistical importance were not observed between genotype and the disease ratio (P=0.969). In conclusion, relationship between VWF and vWF antigen level were not determined in dogs. According to our knowledge; this study is the first repot on VWF and vWF: Ag relationship therefore believed to be important. Keywords: Coagulation, Dog, Haemostasis, Mutation, von Willebrand factor Köpeklerde von Willebrand Faktör Antijen Seviyesi ve von Willebrand Faktör Geni Arasındaki İlişkinin Belirlenmesi ÖzetBu çalışmada, köpeklerde von Willebrand faktör geninin 42. ekzonunun 2380. pozisyonunda meydana gelen lösin (L) -prolin (P)'nin yer değiştirmesine neden olan mutasyon sonucu oluşan polimorfizm ile plazma vWF antijen seviyeleri arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlandı. Çalışmaya, Ocak 2014 ve 2015 yılları arasında, Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Kliniklerine getirilen farklı ırk ve yaşta (95 erkek, 66 dişi) 161 köpek dahil edildi. Köpeklerin klinik muayeneleri yapılarak EDTA ve Na sitratlı tüplere kan örnekleri toplandı. Kan örneklerinde PT, APTT, TT, fibrinojen, D-dimer, trombosit, vWF antigen (vWF: Ag) seviyeleri belirlendi ve VWF elde edildi. Genotipler, yapılan PCR sonucunda elde edilen ürünlerin MspI endonükleaz enzimi ile kesilerek belirlendi. Laboratuar muayenesinde 34 köpek (%21.1) von Willebrand açısından pozitif olarak belirlenirken, 127 köpeğin (%78.9) negatif olduğu belirlendi. Çalışmaya dahil edilen hayvanlarda ırklara göre hastalığın görülme oranları Golden Retreiver (n=35) %34.3, Kangal (n=45) %11.1, German Shepherd...

ÖzetBu olgu sunumunda, bir kedide Mycoplasma haemofelis enfeksiyonunun ve elektron mikroskopik görüntülenmesinin değerlendirilmesi amaçlandı. Olgunun materyalini iştahsızlık, halsizlik, dehidrasyon şikayeti olan, 3 yaşlı, erkek, sarman kedi oluşturdu. Kedinin yapılan klinik muayenesinde şiddetli dehidrasyon, apati, taşipne, kalpte üfürüm, taşikardi ve beden ısısının 38.2°C olduğu belirlendi. Kan örneklerinin sitolojik değerlendirilmesi ve polimeraz zincir reaksiyonu (PZR) ile Mycoplasma haemofelis tanısı kondu ve taramalı elektron mikroskobi ile görüntülendi. Sağaltım amacıyla oral yolla 14 gün süreyle 10 mg/kg/gün dozunda doksisiklin (Tetradox kapsül, Fako®) kullanıldı. Sağaltım sonucunda kedinin klinik durumunun düzeldiği, kan frotisinde etkenlerin sayısının azaldığı, kan hemogram ve serum biyokimyasal değerlerinin normale döndüğü belirlendi. Yapılan literatür araştırmasına göre ülkemizde Mycoplasma haemofelis ile doğal enfekte bir kedide etkenin taramalı elektron mikroskopi (TEM) yöntemiyle görüntülenmesi ilk kez gerçekleştirildi. Anahtar sözcükler: Mycoplasma haemofelis, Taramalı elektron mikroskop, Doksisiklin Mycoplasma haemofelis Infection and Imaging of Mycoplasma haemofelis Using Scanning Electron Microscopy in a Cat AbstractIn this case report was aimed to the evaluation of Mycoplasma haemofelis infection and electron microscopic imaging in a cat. The material of present case was included a cat, three years old, male, referred to a history of anorexia, lethargy and dehydration. Clinically were defined dehydration, apathy, tachypnea, 38.2ºC body temperature, murmur and tachycardia at the auscultation of heart. Mycoplasma haemofelis was detected at the peripheral smear and using PCR assay, and viewed with scanning electron microscopy. The patient was treated with doxycycline (Tetradox kapsül, Fako®) at a dose of 10 mg/kg/day orally for 14 days. The clinical condition of the cat was improved after treatment, which reduced the number of Mycoplasma haemofelis in blood smears, hematological and serum biochemical values were determined to be normal. To the best of authors' knowledge, this case reports the first imaging of scanning electron microscopy of Mycoplasma haemofelis in cats that are naturally infected in Turkey.

Toll-like receptors (TLRs) play an important role in non-specific immunity against different infectious agents such as bacterium or parasite. The aim of this work was to investigate the allele and genotype frequencies of three single-nucleotide polymorphisms (SNPs) in bovine TLR1 gene in native Turkish cattle breeds. DNA samples were extracted using the phenol chloroform protocol from 77 Zavot, 60 Turkish Grey, 51 East Anatolian Red, 69 Anatolian Black and 46 South Anatolian Red cattle. Target regions of the TLR1 gene were digested BsII and HpyI88III restriction enzymes. Results showed that the (A) allele frequency had higher in all native Turkish cattle breeds of the TLR1-G1409A locus. The (F) allele frequency was found to be higher compared to (E) allele in the TLR1-G1550A site. The frequencies of both (C) and (T) alleles were close to each other in the TLR1-C632T site. In conclusion genetic polymorphisms exist in Turkish native cattle populations in terms of known TLR1 variants.

ÖZETSığır yetiştiriciliğinde repeat breeder sendromu olarak adlandırılan döl tutma problemi önemli bir sorundur. Holştayn ırkı sığırlarda bu problemin ortaya çıkmasında bakım-beslemenin yanı sıra Robertsonian translokasyon ve faktör XI yetmezliği (FXID) olarak adlandırılan genetik bozukluklarında rolü olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmada Kayseri ilinde bir çiftlikte bulunan repeat breederlı Holştayn ırkı ineklerde Robertsonian translokasyon ve FXID varlığının araştırılması amaçlanmıştır. Yapılan çalışmada, repeat breeder tanısı konan 62 baş Holştayn ırkı inek incelenmiştir. Kromozomal inceleme sonucunda 62 hayvanın 58'inin normal karyotip (2n= 60 diploid), dördünün ise en sık görülen 1;29'dan farklı dört tip Robertsonian translokasyon [rob (1;21), rob (23;26), rob (24;26), rob (26;29)] profiline sahip olduğu saptanmıştır. Yapılan PCR analizi sonucunda, incelenen 62 örneğin hiçbirinde FXID'e neden olan mutasyona ait bant görüntüsü gözlenmemiştir. Çalışma sonunda, döl tutma problemi bulunan sığırlarda sitogenetik ve moleküler genetik taramaların yapılmasının kalıtsal nedenlerle gelişen repeat breeder sendromu gösteren damızlık adayların belirlenerek damızlık dışı bırakılmasına ve bu sayede özellikle damızlık yetiştiren işletmeler için çözüm yollarının aranmasına katkı sağlayacağı düşünülmüştür. ABSTRACTThe infertility problem named Repeat Breeder Syndrome is an important issue in cattle breeding. Beside maintenance and feed techniques, some genetic disorders such as Robertsonian Translocation and factor XI deficiency (FXID) are thought to be involved some problems in Holstein cattle. In this study, it was aimed to investigate the presence of Robertsonian Translocation and FXID in repeat breeder Holstein cows which grown a farm that located in the province