OBJECTIVE:Etiological evaluation of the patients who were hospitalized with the diagnosis of severe anemia (Hb<7 gr/dl) in the emergency internal medicine clinic between January and July, 2013.METHODS:In this study, 112 patients who were hospitalized in Dr. Lutfi Kirdar Kartal Education and Research Hospital emergency internal medicine clinic with severe anemia between January and July 2013 were retrospectively analyzed. Patients’ initial complaints, underlying causes of their anemia and prognosis of the patients were evaluated.RESULTS:The etiology of anemia was iron deficiency in 60 (53.6%), chronic kidney failure in 16 (14.2%), hematologic malignancies in 12 (10.7%), liver cirrhosis in 12 (10.7%) and other non-malignant hematologic disorders in 4 (3.6%) patients.CONCLUSION:The most common cause of anemia in patients who apply to emergency internal medicine clinic with severe anemia is iron deficiency. The most common complaints on admission are subjective ones such as weakness, fatigue and lassitude. Chronic disease anemia does not cause severe anemia as much as iron deficiency.
ÖzetAmaç: Bu çalışmada hastanemiz dahiliye polikliniğine baş-vuran tip 2 diyabetli hastalarında glisemik hedeflere ulaşma oranları ve glisemik hedefe ulaşanların ilaç kullanım profilleri incelenmiştir.
Gereç ve Yöntem:Mart 2011-Mayıs 2011 arasında üç ay boyunca hastanemiz İç Hastalıkları Polikliniği'ne başvuran 375 tip 2 diyabet tanılı hastanın HbA1c değerlerine bakıldı, hastalık yaşı ve ilaç kullanımı sorgulandı. HbA1c ≤%7 olan hastaların (iyi kontrol grubu) ilaç profilleri incelendi.
Bulgular:Üç yüz yetmiş beş hastanın hastalık yaşı dikkate alınmadan değerlendirildiğinde %66'sı (n=248) iyi kontrol grubunda idi. Glisemik hedefe ulaşmış bu hastaların %81'i oral antidiyabetik (OAD) (n=203), %15'i OAD + insülin (n=36), %4'ü sadece insülin (n=9) kullanmaktaydı. Hastalık yaşı beş yıl ve üzeri olan hastaları incelendiğimizde (n=169) ise 169 hastanın %36'sı iyi kontrol grubunda idi (n=61). Glisemik hedefe ulaşmış bu hastaların %98'i OAD (n=60), %2'si OAD + insülin (n=1) kullanmaktaydı.Sonuç: Diyabetik popülasyonda hastalık yaşı ilerledikçe iyi kontrol grubu oranı azalmaktadır. İyi kontrol grubunda hastalık yaşı ilerledikçe insülin kullanımının artması beklenirken çalışmamızda oral antidiyabetik kullanan hastaların daha fazla olduğunu tespit ettik.
Diyabetik ve prediyabetik hastalarda yapılan çalışmalar kan glukoz seviyeleri yüksek seyredenlerde kardiyovasküler olay riskinin artmış olduğunu göstermiştir. Bu çalışmada diyabet tanılı hastalarda hedeflenen kolesterol seviyelerine ulaşma oranımızı inceledik. Gereç ve Yöntem: 2012 yılı Mart-Mayıs ayları arasında hastanemize başvuran 344 diyabetik hasta randomize olarak çalışmaya alındı. Düşük yoğunluklu kolesterol (LDL), yüksek yoğunluklu kolesterol (HDL) ve trigliserit (TG) değerleri hastanemiz biyokimya laboratuvarında ölçüldü. Hastaların aldıkları tedaviler kaydedildi. Bulgular: Diyabet tanılı ve tedavi almakta olan 135 erkek, 209 kadın hastanın %83'ünün (n=286) LDL kolesterol seviyesi 100 mg/dl üzerinde olmasına rağmen, sadece %47.3'ü (n=163) lipit düşürücü tedavi almakta idi. Ortalama LDL-kolesterol düzeyleri: 126.4±33.5 mg/dl, TG düzeyleri: 179.2±6.53 mg/ dl, HDL-kolesterol düzeyleri: 45.9±10.8 mg/dl idi. Hastaların %16.8'inde (n=58) LDL kolesterol hedefine ulaşılabilirken, bunun yanı sıra tüm lipit hedeflerine (LDL <100 mg/dl, TG <150 mg/dl ve HDL >40 mg/dl [erkek] / >50 mg/dl [kadın]) ulaşılabilen hastalar ise tüm hastaların yaklaşık %5'i (n=17) idi. Sonuç: Takibimizde olan diyabetik hastalardan randomize seçilen bir grupta yaptığımız bu çalışma göstermiştir ki lipit hedeflerinden uzaktayız. Diyabeti olan hastalarda hiperlipidemi tedavisine daha agresif yaklaşmalıyız.
Amaç: Ameliyat hazırlık polikliniğine başvuran hastalarda diyabet ve hipertansiyon sıklığını saptamak, bu hastalıklara bağlı operasyona verilme gecikmelerini değerlendirmek. Gereç ve Yöntem: Ocak-Haziran 2011 tarihleri arasında hastanemiz iç hastalıkları ameliyat hazırlık polikliniğine başvuran hastalar geriye dönük olarak değerlendirildi. Rastgele seçilen hastalardaki diyabet ve hipertansiyon sıklığı, operasyona verilme açısından uygunluk durumu değerlendirilerek gecikme nedenleri değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya 492 kadın, 438 erkek, toplam 930 hasta alındı. Hastaların 401'inde (%43) hipertansiyon saptandı. Hastaların 142'si (%15) hipertansif olduklarının farkında değildiler. Tedavi alan 259 hastanın 158'i (%61) hedef değerlerde değildi. 60 kadın, 42 erkek, toplam 102 hastada diyabet mevcut idi. 99 (%10) hastanın kontrolsüz hipertansiyon, 24 (%2) hastanın kontrolsüz diyabet nedeniyle ameliyata girişi gecikti. Sonuç: Diyabet ve hipertansiyon, ameliyat gecikme sebeplerinin başında gelmektedir. Hasta gurubunda hipertansiyon en sık ameliyat erteleme nedeni olarak öne çıkmıştır. Diyabetiklerin %25'inin kötü glisemik kontrol nedeniyle ameliyata verilememesi çalışmanın diğer bir önemli sonucudur. Bu sonuçlar bize hipertansiyon ve diyabetin ameliyat hazırlığı yapılan hastalarda oldukça sık saptandığını göstermektedir.
ÖZET
GİRİŞNazoalveolar kist (Klestad'ın kisti) maksillofasiyal yumuşak dokulardan köken alan ender bir kisttir. Bu kistler nonodontojenik yumuşak doku lezyonları olup, tüm çene kistlerinin % 0.7'sini oluştururlar (1,2) . Sıklıkla üst dudak ve nazal vestibülde yerleşirler. Enfekte olmadıkça genellikle ağrısız şişlik, ender olarak da burun tıkanıklığına neden olurlar (3,4) . Kadın-larda erkeklerden 3 kat daha fazla görülür
GEREÇ ve YÖNTEMHastaların dördü kadın, biri erkekti. Yaş aralığı 30 ile 35 yaş olup, ortalama yaş 30.2 idi. Polikliniğimize başvuran hastalardaki ana yakınma yüzdeki asimetri olup, 2 hastada ek olarak tek taraflı burun tıkanıklığı mevcuttu. Hastaların yapılan fizik muayenesinde, maksiller kanin fossa lokalizasyonunda, bulundukları taraftaki nazolabial sulkusu silen, anterior rinosko-
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.