Objectives The COVID-19 pandemic is a global health problem with high morbidity and mortality. This study aimed to investigate patients who were diagnosed with type 1 diabetes during the pandemic and evaluate the effect of the pandemic on the clinical findings of these patients by comparing them with findings from a year prior. Methods Patients diagnosed with type 1 diabetes mellitus between 2019 and 2021 were separated into two groups: Patients diagnosed prepandemic and those diagnosed during the pandemic. Results The number of newly diagnosed diabetes cases increased from 46 in the prepandemic period to 74 in the pandemic period. The number of cases diagnosed with diabetic ketoacidosis (DKA) in the clinic increased from 58.7 to 91.9%. We found that moderate and severe DKA rates from 18.5 and 14.8% to 23.5 and 22.1%, respectively. Besides, the average HbA1c was higher, while the average bicarbonate was lower in cases diagnosed during the pandemic period compared to the prepandemic period (p=0.048 and p<0.001, respectively). We found that celiac autoantibody positivity antibodies to glutamic acid decarboxylase (anti GAD) positivity, and islet cell antibodies (ICA), ICA and anti GAD positivity coexistence were higher (p=0.045, p=0.008, and p=0.007, respectively) among the patients diagnosed during the pandemic. Conclusions We observed an increase in the number of patients newly diagnosed with type 1 diabetes mellitus, an increase in autoantibody positivity, and higher rates and severity of DKA during the COVID-19 pandemic period compared to the prepandemic period.
The postmortem needle biopsy should be applied in all cases in which standard biopsy cannot be performed. Success rates and level of information gained by extrahepatic needle organ biopsies in neonates were found to be quite low whereas needle biopsies of the liver yielded valuable results. We believe it is more appropriate to perform percutaneous postmortem biopsies solely on the liver in neonates.
Metabolism has a role in determining the time of pubertal development and fertility. Nonetheless, molecular/cellular pathways linking metabolism/body weight to puberty/reproduction are unknown. The KNDy (Kisspeptin/Neurokinin B/Dynorphin) neurons in the arcuate (ARC) nucleus of the hypothalamus constitute the GnRH (Gonadotrophin-releasing hormone) pulse generator. We previously created a mouse model with a whole-body targeted deletion of nescient helix-loophelix 2 (Nhlh2; N2KO), a class II member of the basic helix-loop-helix (bHLH) family of transcription factors. As this mouse model features pubertal failure and late-onset obesity, we wanted to study whether NHLH2 represents a candidate molecule to link metabolism and puberty in the hypothalamus. Exome sequencing of a large Idiopathic Hypogonadotropic Hypogonadism (IHH) cohort revealed obese patients with rare sequence variants in NHLH2, which were characterized by in silico protein analysis, chromatin immunoprecipitation, and luciferase reporter assays. In vitro heterologous expression studies demonstrated that the variant p.R79C impairs Nhlh2 binding to the Mc4r promoter. Furthermore, p.R79C and other variants show impaired transactivation of the human KISS1 promoter. These are the first inactivating human variants that support NHLH2's critical role in human puberty and body weight control. Failure to carry out this function results in the absence of pubertal development and late-onset obesity in humans.
Ortadoğu'da 2011 yılında ortaya çıkan iç savaşlar sonrasında ülkelerindeki savaş ortamından kaçan komşu ülke halklarına ülkemiz ilk günden itibaren kucak açmış olup çok sayıda mülteciyi misafir etmiştir. Mülteciler, bilmedikleri coğrafyalarda, çoğunlukla uygun olmayan koşullarda, yeterli maddi imkanları ve sosyal güvenceleri olmadan yaşamaya çalışırken kaçınılmaz olarak psikolojik ve fiziksel birçok sağlık sorunu ile karşılaşmaktadırlar. Bu sorunlardan en fazla çocuklar etkilenmektedir. Bu çalışmamızda hastanemiz çocuk yoğun bakım ünitesinde tedavi gören göçmen hastaların özelliklerini ortaya koymak istedik. Yöntemler: Hastanemiz çocuk yoğun bakım ünitesinde 1 Ocak 2014-31 Aralık 2015 tarihleri arasında yatırılan hastaların kayıtları geriye dönük olarak incelendi. Dosyalardaki veriler cinsiyet, yaş, yatış nedeni, uyruğu, yatış süreleri, hastaların son durumları ve kaybedilen hastaların ölüm nedenleri açısından incelendi. Bulgular: İki yıllık süre zarfında çocuk yoğun bakım ünitesine yatan 1,028 hasta çalışmaya alındı. Bu hastaların 148'i (%14,3) göçmen hastalar idi. Çocuk yoğun bakım yatış oranı genel olarak %0,23 iken, göçmen hastaların yoğun bakım yatış oranı %1,27 idi. Hastaların çocuk yoğun bakıma yatış nedenleri içinde sırasıyla zehirlenmeler, solunum sistemi hastalıkları ve nörolojik sistem hastalıkları görülmekteydi. Göçmen hastalarda yatış nedenlerinde sırasıyla solunum sistemi hastalıkları, endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları, enfeksiyon hastalıkları ve nörolojik sistem hastalıkları görülmekteydi. Çalışmamızda tüm hastalarda genel mortalite oranı %7,5 iken, göçmen hastalarda mortalite oranı %10,1 idi. Sonuç: Çocuk yoğun bakım ünitesine yatış nedeni olan hastalıklar, hizmet verilen hasta grubuna göre değişebilmektedir. Daha yüksek yoğun bakım yatış oranları, daha yüksek mortalite oranlarının da ortaya koyduğu gibi kayıtlı ve/veya kayıtsız sığınmacı çocuklar daha ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıyadır. Anahtar Kelimeler: Çocuk, göçmen, yoğun bakım ünitesi Introduction: Following the civil war in the Middle East in 2011, refugees have faced myriad psychological and physical health problems as they try to live in foreign places and often in inappropriate conditions with insufficient financial resources. Children are affected the most by these conditions. This study is aimed at presenting the characteristics of refugee patients in the pediatric intensive care unit at our hospital. Methods: Medical reports of patients who were admitted to the pediatric intensive care unit between 1 January 2014 and 31 December 2015 were retrospectively investigated. Data were screened according to gender, age, reason and length of hospitalization, nationality, place of residence, final condition of patients as well as causes of death. Results: A total of 1.028 patients who were admitted to the pediatric intensive care unit within the two-year period were included in the study. Of these patients, 148 (14.3%) were refugees. The average rate of pediatric intensive care unit admissions was 0.23% while it was 1.27% among...
Objective: In this study, we aimed to retrospectively investigate the frequency of healthcare-associated infections, infection sites, culture proven microorganisms and antibiotic resistance properties registered in the surveillance system, in our Pediatric Intensive Care Unit over the past five years. Material and Methods: The data of healthcare-associated infections detected in patients in our 12-bed pediatric intensive care unit, which are all third-level, were collected from January 1, 2012 to December 31, 2016 retrospectively. Infection rate and density were made. Culture proven microorganisms and antibiotic resistance properties were recorded. Results: The data of 2545 patients who were followed in the pediatric intensive care unit during the study period were collected. Mortality rate was 9%. The total number of in patient days was 20.696. The median age of the patients was 3 years (min: 2 months, max: 18 years). The total number of patients with health care-associated infection was 60, the infection rate was 2.36 and infection density was 2.89. Laboratoryproven bloodstream infection was detected in 15 patients and the rate of infection was 0.59 and the density was 0.72. In seven patients, central venous catheter-related bloodstream infection was observed and the rate of infection was 0.27 and the density was 0.33. In nine patients, catheter-related urinary tract infection was detected and the rate of infection was 0.35 and the density was 0.43. Ventilator-associated pneumonia was observed in 30 patients and the rate of infection was 1.18 and the density was 1.44. Isolated microorganisms were as follows: Pseudomonas aeruginosa in 17 cases, Acinetobacter baumannii in 14 cases, Klebsiella pneumoniae in 9 cases, Serratia marcescens in 5 cases, Escherichia coli in 4 cases, Candida albicans in 4 cases, coagulase negative ©Telif Hakkı 2017 Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Derneği-Makale metnine www.cocukenfeksiyon.org web sayfasından ulaşılabilir.
Ev kazaları evin içinde veya eve ait bahçe, havuz, garaj gibi evin yakın çevresinde meydana gelen kazalardır. Ülkemizde ve dünyada ev kazaları, özellikle okul öncesi yaş döneminde sık görülmesi, sakatlıklarla ve ölümle sonuçlanabilmesi nedeniyle önem taşımaktadır. Ülkeler kendi sosyoekonomik, sosyokültürel yapılarına uygun koruma programları geliştirilmesi amacıyla kazaların tiplerini ve sebeplerini belirleyici çalışmalar yapmaktadır ancak ülkemizde bu kazalarla ilgili yeterli sürveyans sistemi bulunmamaktadır. Bu çalışmada travma ve zehirlenme merkezi olarak görev yapan hastanemiz çocuk acil servisine başvuran ev kazalarını değerlendirmeyi amaçladık. Yöntemler: Hastanemiz çocuk acil servisine 1 Ağustos 2016 ile 31 Ekim 2016 tarihleri arasında başvuran hastaların kayıtları geriye dönük olarak incelendi. Bu tarihler arasında çocuk acile ev kazası nedeniyle başvuran hastalar çalışmaya dahil edildi. Bulgular: Ev kazası nedeniyle başvuran 303 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların yaşları ortalama 4,27±4,18 idi. Hastalar yaş gruplarına göre gruplandırıldığında; 1 yaş altı hasta sayısı 67 (%22,1), 1-5 yaş arası 160 (%52,8), 5-10 yaş arası 38 (%12,5) ve 10 yaş üzeri 38 (%12,5) hasta idi. Ev kazası meydana gelme nedeni 205 hastada (%67,7) çarpma ve düşmeler, 33 hastada (%10,9) yanık, 15 hastada (%5) kesi, 19 hastada (%6,3) ilaç-korozif madde içme ve 31 hastada (%10,2) diğer sebeplerdi. Hastaların 21'i (%6,9) hastaneye yatırılırken bu hastalardan 10'u (%3,3) yoğun bakımda izlenmişti. Çalışma süresi boyunca ev kazası nedeniyle ölen hasta olmamıştır. Sonuç: Çocuklar zamanlarının büyük çoğunu evde geçirmeleri, öğrenme ve çevrelerini keşfetme konularındaki merakları, çevrelerindeki büyükleri taklit etme özellikleri, hareketli olmaları ve kazalardan kendilerini koruyabilecek gelişimsel becerilere henüz yeterince sahip olamamaları sebebiyle kazaya uğrama oranı en yüksek grubu oluşturmaktadır. Kazalar beklenmedik bir zamanda ve yerde gerçekleşen mal ve can kaybına neden olabilen istenmeyen durumlardır. Ancak ev kazalarının yeri ve zamanı yaşanmış tecrübeler nedeniyle önceden tahmin edilebilmektedir, dolayısıyla önlenebilirler. Ülkemizde de yapılacak toplum tabanlı geniş çalışmalar ile koruyucu ve önleyici programlar oluşturulmalıdır. Ev içerisinde ve eve ait balkon, bahçe veya havuz gibi yakın çevresinde alınabilecek tedbirlerle ev kazaları ve bunlara bağlı oluşabilecek sakatlık ve ölümler engellenebilir.
Objective: In this study, we aimed to retrospectively investigate the frequency of healthcare-associated infections, infection sites, culture proven microorganisms and antibiotic resistance properties registered in the surveillance system, in our Pediatric Intensive Care Unit over the past five years. Material and Methods: The data of healthcare-associated infections detected in patients in our 12-bed pediatric intensive care unit, which are all third-level, were collected from January 1, 2012 to December 31, 2016 retrospectively. Infection rate and density were made. Culture proven microorganisms and antibiotic resistance properties were recorded. Results: The data of 2545 patients who were followed in the pediatric intensive care unit during the study period were collected. Mortality rate was 9%. The total number of in patient days was 20.696. The median age of the patients was 3 years (min: 2 months, max: 18 years). The total number of patients with health care-associated infection was 60, the infection rate was 2.36 and infection density was 2.89. Laboratory-proven bloodstream infection was detected in 15 patients and the rate of infection was 0.59 and the density was 0.72. In seven patients, central venous catheter-related bloodstream infection was observed and the rate of infection was 0.27 and the density was 0.33. In nine patients, catheter-related urinary tract infection was detected and the rate of infection was 0.35 and the density was 0.43. Ventilatorassociated pneumonia was observed in 30 patients and the rate of infection was 1.18 and the density was 1.44. Isolated microorganisms were as follows: Pseudomonas aeruginosa in 17 cases, Acinetobacter baumannii in 14 cases, Klebsiella pneumoniae in 9 cases, Serratia Özet Giriş: Bu çalışmada Çocuk Yoğun Bakım ünitemizde son beş yılda sürveyans sisteminde kayıtlı hastane enfeksiyonlarının sıklığı, enfeksiyon alanları, kültürlerde üretilen mikroorganizmalar ve antibiyotik direnç özelliklerinin geriye dönük olarak incelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Tamamı üçüncü basamak olan 12 yataklı çocuk yoğun bakım ünitemizde 1 Ocak 2012-31 Aralık 2016 döneminde yatan hastalarda tespit edilen hastane enfeksiyonlarının verileri geriye dönük olarak toplandı. Enfeksiyon hızı ve dansite hesaplamaları yapıldı. Kültürlerde üretilen mikroorganizmalar ve antibiyotik direnç özellikleri kaydedildi. Bulgular: Çalışma periyodu boyunca çocuk yoğun bakıma yatırılarak tedavi edilmiş olan 2545 hastanın verileri toplandı. Mortalite oranı %9 idi. Yatan hasta gün sayısı 20.696 idi. Hastaların yaşları ortanca 3 yaş (min: 2 ay, maks: 18 yaş) idi. Toplam hastane enfeksiyonu olan hasta sayısı 60, enfeksiyon hızı 2.36 ve enfeksiyon dansitesi 2.89 idi. Laboratuvar ile kanıtlanmış kan dolaşımı enfeksiyonu 15 hastada saptandı ve enfeksiyon hızı 0.59, dansitesi 0.72 olarak hesaplandı. Yedi hastada santral venöz kateter ilişkili kan akımı enfeksiyonu gözlenmişti ve enfeksiyon hızı 0.27, dansitesi 0.33 bulunmuştu. Dokuz hastada kateter ilişkili üriner sistem enfeksiyonu saptanmıştı ve enfeksi...
Amaç: Çocuk yoğun bakım ünitelerinde beyin ölümü sıklığı tam olarak bilinmemektedir. Çocuklarda beyin ölümüorgan bağışı çalışmaları azdır ve beyin ölümü etiyolojileri yetişkinlerden farklıdır. Amacımız çocuk yoğun bakım ünitemizde beyin ölümü gerçekleşen hastaları paylaşmak ve organ bağışındaki eksiklikleri ve başarısızlık nedenlerini tartışmaktır. Yöntemler: Çocuk yoğun bakım ünitemizde 1 Ocak 2015 -31 Aralık 2016 tarihleri arasında beyin ölümü tanısı konulan hastaların tıbbi raporları geriye dönük olarak incelendi. Hastaların cinsiyet, yaş, hastaneye yatış nedeni ve ortalama beyin ölümü süresi bilgileri dosyalarından derlendi. Bulgular: Çocuk yoğun bakım ünitemizde iki yıl içinde takip edilen 806 hasta vardı. Bu hastalardan 83'ü (%10,2) öldü. Ölen hastaların 14'ünde (%17) beyin ölümü tespit edildi. Ortalama beyin ölümü süresi 2,14±1,16 gün idi. Hastaneye başvuru nedeni 3 hastada enfeksiyon, 4 hastada asfiksi, 4 hastada malignite, 2 hastada boğulma ve 1 hastada travma idi. Beyin ölümü tanısı konan hastaların yaşları ortalama 6,96±5,53 (en düşük: 0,6; en yüksek: 16 yıl) idi. Cinsiyet dağılımı şu şekildeydi: %42,8 (6 hasta) kız ve % 57,2 (8 hasta) erkek. Hastaların 11'inde (%78,6) beyin ölümü tanısında ek test olarak Doppler USG kullanıldı. Tıbbi uygunsuzluk ve ailelerin kabul etmemesi nedeniyle hiçbir hasta organ bağışı yapmadı. Sonuç: Çocuk hastaların yoğunluğuna bağlı olarak travma hastaları çocuk yoğun bakım ünitemizde nadir yer alabilmektedir. Beyin ölümü olgularının çoğu asfiksi (çoğunlukla gıda aspirasyonu), malignansi ve suda boğulma (tatlı su) nedeniyle oluşmuştur. Çocuk hastalarda organ bağışı oranları yetişkinlerden daha düşüktür. Bu nedenle çocuk yoğun bakım ünitelerinde beyin ölümü tanısı konulan hasta sayısının arttırılması daha da önemlidir. Travmatik beyin hasarından başka hastalıkların da beyin ölümüne neden olabileceği ne kadar çok bilinirse, beyin ölümüne ilişkin farkındalığın o kadar çok artabileceğine inanıyoruz. Organ bağışını arttırabilmek için beyin ölümü tanısı konulan hasta sayısının artması ve hasta yakınlarıyla iletişimin arttırılması gerektiğine inanıyoruz. Anahtar Kelimeler: Beyin ölümü, çocuk, organ bağışı, yoğun bakım Introduction: The incidence of brain death in pediatric intensive care units is not known precisely. Studies of brain death-organ donation in children are few and the etiology of brain death in pediatric patients is different than in adults. Our aim was to present cases of brain death occurred in our pediatric intensive care unit in a two-year period and discuss the causes of organ donation failure. Methods: Medical reports of patients diagnosed with brain death between January 1, 2015 and December 31, 2016 in our pediatric intensive care unit were retrospectively reviewed. Data were screened according one age, gender, reason of hospitalization and mean duration of brain death evaluation. Results: A total of 806 patients were followed up in our pediatric intensive care unit in the two-year period. Of these patients, 83 (10.2%) died and brain death was detected in 14 (1...
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
hi@scite.ai
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.