Ortadoğu'da 2011 yılında ortaya çıkan iç savaşlar sonrasında ülkelerindeki savaş ortamından kaçan komşu ülke halklarına ülkemiz ilk günden itibaren kucak açmış olup çok sayıda mülteciyi misafir etmiştir. Mülteciler, bilmedikleri coğrafyalarda, çoğunlukla uygun olmayan koşullarda, yeterli maddi imkanları ve sosyal güvenceleri olmadan yaşamaya çalışırken kaçınılmaz olarak psikolojik ve fiziksel birçok sağlık sorunu ile karşılaşmaktadırlar. Bu sorunlardan en fazla çocuklar etkilenmektedir. Bu çalışmamızda hastanemiz çocuk yoğun bakım ünitesinde tedavi gören göçmen hastaların özelliklerini ortaya koymak istedik. Yöntemler: Hastanemiz çocuk yoğun bakım ünitesinde 1 Ocak 2014-31 Aralık 2015 tarihleri arasında yatırılan hastaların kayıtları geriye dönük olarak incelendi. Dosyalardaki veriler cinsiyet, yaş, yatış nedeni, uyruğu, yatış süreleri, hastaların son durumları ve kaybedilen hastaların ölüm nedenleri açısından incelendi. Bulgular: İki yıllık süre zarfında çocuk yoğun bakım ünitesine yatan 1,028 hasta çalışmaya alındı. Bu hastaların 148'i (%14,3) göçmen hastalar idi. Çocuk yoğun bakım yatış oranı genel olarak %0,23 iken, göçmen hastaların yoğun bakım yatış oranı %1,27 idi. Hastaların çocuk yoğun bakıma yatış nedenleri içinde sırasıyla zehirlenmeler, solunum sistemi hastalıkları ve nörolojik sistem hastalıkları görülmekteydi. Göçmen hastalarda yatış nedenlerinde sırasıyla solunum sistemi hastalıkları, endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları, enfeksiyon hastalıkları ve nörolojik sistem hastalıkları görülmekteydi. Çalışmamızda tüm hastalarda genel mortalite oranı %7,5 iken, göçmen hastalarda mortalite oranı %10,1 idi. Sonuç: Çocuk yoğun bakım ünitesine yatış nedeni olan hastalıklar, hizmet verilen hasta grubuna göre değişebilmektedir. Daha yüksek yoğun bakım yatış oranları, daha yüksek mortalite oranlarının da ortaya koyduğu gibi kayıtlı ve/veya kayıtsız sığınmacı çocuklar daha ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıyadır. Anahtar Kelimeler: Çocuk, göçmen, yoğun bakım ünitesi Introduction: Following the civil war in the Middle East in 2011, refugees have faced myriad psychological and physical health problems as they try to live in foreign places and often in inappropriate conditions with insufficient financial resources. Children are affected the most by these conditions. This study is aimed at presenting the characteristics of refugee patients in the pediatric intensive care unit at our hospital. Methods: Medical reports of patients who were admitted to the pediatric intensive care unit between 1 January 2014 and 31 December 2015 were retrospectively investigated. Data were screened according to gender, age, reason and length of hospitalization, nationality, place of residence, final condition of patients as well as causes of death. Results: A total of 1.028 patients who were admitted to the pediatric intensive care unit within the two-year period were included in the study. Of these patients, 148 (14.3%) were refugees. The average rate of pediatric intensive care unit admissions was 0.23% while it was 1.27% among...
Heiner syndrome is a non-IgE-mediated hypersensitivity to cow's milk, which often causes pulmonary disease in infants and young children. Patients often have symptoms of chronic or recurrent upper or lower respiratory tract infection. It has been reported that the Heiner’s syndrome can cause recurrent pulmonary hemorrhage, and it is difficult to differentiate from the entity of idiopathic pulmonary hemosiderosis, another disease with recurrent pulmonary hemorrhage of unknown etiology usually occurring in the older children. Acute respiration is a rare problem in Heiner syndrome, which usually has symptoms and signs of chronic respiratory disease. In this case report, we present a 6-month-old patient who was admitted to our hospital with massive hemoptysis, hematemesis, and deep anemia.
Objective: In this study, we aimed to retrospectively investigate the frequency of healthcare-associated infections, infection sites, culture proven microorganisms and antibiotic resistance properties registered in the surveillance system, in our Pediatric Intensive Care Unit over the past five years. Material and Methods: The data of healthcare-associated infections detected in patients in our 12-bed pediatric intensive care unit, which are all third-level, were collected from January 1, 2012 to December 31, 2016 retrospectively. Infection rate and density were made. Culture proven microorganisms and antibiotic resistance properties were recorded. Results: The data of 2545 patients who were followed in the pediatric intensive care unit during the study period were collected. Mortality rate was 9%. The total number of in patient days was 20.696. The median age of the patients was 3 years (min: 2 months, max: 18 years). The total number of patients with health care-associated infection was 60, the infection rate was 2.36 and infection density was 2.89. Laboratory-proven bloodstream infection was detected in 15 patients and the rate of infection was 0.59 and the density was 0.72. In seven patients, central venous catheter-related bloodstream infection was observed and the rate of infection was 0.27 and the density was 0.33. In nine patients, catheter-related urinary tract infection was detected and the rate of infection was 0.35 and the density was 0.43. Ventilatorassociated pneumonia was observed in 30 patients and the rate of infection was 1.18 and the density was 1.44. Isolated microorganisms were as follows: Pseudomonas aeruginosa in 17 cases, Acinetobacter baumannii in 14 cases, Klebsiella pneumoniae in 9 cases, Serratia Özet Giriş: Bu çalışmada Çocuk Yoğun Bakım ünitemizde son beş yılda sürveyans sisteminde kayıtlı hastane enfeksiyonlarının sıklığı, enfeksiyon alanları, kültürlerde üretilen mikroorganizmalar ve antibiyotik direnç özelliklerinin geriye dönük olarak incelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Tamamı üçüncü basamak olan 12 yataklı çocuk yoğun bakım ünitemizde 1 Ocak 2012-31 Aralık 2016 döneminde yatan hastalarda tespit edilen hastane enfeksiyonlarının verileri geriye dönük olarak toplandı. Enfeksiyon hızı ve dansite hesaplamaları yapıldı. Kültürlerde üretilen mikroorganizmalar ve antibiyotik direnç özellikleri kaydedildi. Bulgular: Çalışma periyodu boyunca çocuk yoğun bakıma yatırılarak tedavi edilmiş olan 2545 hastanın verileri toplandı. Mortalite oranı %9 idi. Yatan hasta gün sayısı 20.696 idi. Hastaların yaşları ortanca 3 yaş (min: 2 ay, maks: 18 yaş) idi. Toplam hastane enfeksiyonu olan hasta sayısı 60, enfeksiyon hızı 2.36 ve enfeksiyon dansitesi 2.89 idi. Laboratuvar ile kanıtlanmış kan dolaşımı enfeksiyonu 15 hastada saptandı ve enfeksiyon hızı 0.59, dansitesi 0.72 olarak hesaplandı. Yedi hastada santral venöz kateter ilişkili kan akımı enfeksiyonu gözlenmişti ve enfeksiyon hızı 0.27, dansitesi 0.33 bulunmuştu. Dokuz hastada kateter ilişkili üriner sistem enfeksiyonu saptanmıştı ve enfeksi...
Amaç: Çocuk yoğun bakım ünitelerinde beyin ölümü sıklığı tam olarak bilinmemektedir. Çocuklarda beyin ölümüorgan bağışı çalışmaları azdır ve beyin ölümü etiyolojileri yetişkinlerden farklıdır. Amacımız çocuk yoğun bakım ünitemizde beyin ölümü gerçekleşen hastaları paylaşmak ve organ bağışındaki eksiklikleri ve başarısızlık nedenlerini tartışmaktır. Yöntemler: Çocuk yoğun bakım ünitemizde 1 Ocak 2015 -31 Aralık 2016 tarihleri arasında beyin ölümü tanısı konulan hastaların tıbbi raporları geriye dönük olarak incelendi. Hastaların cinsiyet, yaş, hastaneye yatış nedeni ve ortalama beyin ölümü süresi bilgileri dosyalarından derlendi. Bulgular: Çocuk yoğun bakım ünitemizde iki yıl içinde takip edilen 806 hasta vardı. Bu hastalardan 83'ü (%10,2) öldü. Ölen hastaların 14'ünde (%17) beyin ölümü tespit edildi. Ortalama beyin ölümü süresi 2,14±1,16 gün idi. Hastaneye başvuru nedeni 3 hastada enfeksiyon, 4 hastada asfiksi, 4 hastada malignite, 2 hastada boğulma ve 1 hastada travma idi. Beyin ölümü tanısı konan hastaların yaşları ortalama 6,96±5,53 (en düşük: 0,6; en yüksek: 16 yıl) idi. Cinsiyet dağılımı şu şekildeydi: %42,8 (6 hasta) kız ve % 57,2 (8 hasta) erkek. Hastaların 11'inde (%78,6) beyin ölümü tanısında ek test olarak Doppler USG kullanıldı. Tıbbi uygunsuzluk ve ailelerin kabul etmemesi nedeniyle hiçbir hasta organ bağışı yapmadı. Sonuç: Çocuk hastaların yoğunluğuna bağlı olarak travma hastaları çocuk yoğun bakım ünitemizde nadir yer alabilmektedir. Beyin ölümü olgularının çoğu asfiksi (çoğunlukla gıda aspirasyonu), malignansi ve suda boğulma (tatlı su) nedeniyle oluşmuştur. Çocuk hastalarda organ bağışı oranları yetişkinlerden daha düşüktür. Bu nedenle çocuk yoğun bakım ünitelerinde beyin ölümü tanısı konulan hasta sayısının arttırılması daha da önemlidir. Travmatik beyin hasarından başka hastalıkların da beyin ölümüne neden olabileceği ne kadar çok bilinirse, beyin ölümüne ilişkin farkındalığın o kadar çok artabileceğine inanıyoruz. Organ bağışını arttırabilmek için beyin ölümü tanısı konulan hasta sayısının artması ve hasta yakınlarıyla iletişimin arttırılması gerektiğine inanıyoruz. Anahtar Kelimeler: Beyin ölümü, çocuk, organ bağışı, yoğun bakım Introduction: The incidence of brain death in pediatric intensive care units is not known precisely. Studies of brain death-organ donation in children are few and the etiology of brain death in pediatric patients is different than in adults. Our aim was to present cases of brain death occurred in our pediatric intensive care unit in a two-year period and discuss the causes of organ donation failure. Methods: Medical reports of patients diagnosed with brain death between January 1, 2015 and December 31, 2016 in our pediatric intensive care unit were retrospectively reviewed. Data were screened according one age, gender, reason of hospitalization and mean duration of brain death evaluation. Results: A total of 806 patients were followed up in our pediatric intensive care unit in the two-year period. Of these patients, 83 (10.2%) died and brain death was detected in 14 (1...
Objective: Although meningococcal infections are most feared infectious diseases due to their high mortality and the possibility of leading to epidemics, there is no common practice for vaccination yet. In this study, we aimed to determine the level of knowledge about meningococcal infection and vaccination, and the attitude towards meningococcal vaccination among pediatricians. Material and Methods: Participants were administered a 41-question survey, investigating the demographic properties, the knowledge on the meningococcal infection-vaccination and attitudes towards vaccination. Results: The study enrolled a total of 169 participants (73 pediatrics specialists and 96 pediatric residents). Of the participants, 22.7% responded that meningococci (Neisseria meningitidis) was the most common cause of bacterial meningitis, while 99.1% of the participants agreed that the only reservoir in meningococcal infections was human, and 98.2% were contagious droplets. Participants stated that effective methods for protection from meningococcal infection were vaccination (81.1%), droplet isolation (66.3%), contact isolation (62.8%) and postcontact chemoprophylaxis (59.1%). While 40.7% of the participants reported that meningococcal vaccine recommended to all patients, 56.8% recommend to patients in the risk group, and 2.5% of respondents never suggested vaccination.
GirişOldukça zehirli bir gaz olan fosfin tahılların, hayvan yemlerinin ve yaprak halindeki tütünlerin depolanmasında, kemirgen öldürücü (rodentisit) ve böcek öldürücü (insektisit) olarak kullanılmaktadır.1-3 Asya ülkelerinde özellikle Hindistan'da ucuz ve kolay ulaşılabilir olması nedeniyle bir çok zehirlenmenin etkenidir.1,2 Fosfin gazı preparat olarak kile emdirilmiş alüminyum fosfit tabletleri halinde ülkemizde de kullanılmaktadır. Özgün bir antidotu bulunmayan alüminyum fosfitin zehirlenmelerinde ölüm oranları oldukça yüksektir. Bu yazıda ölüm gerçekleşmemiş özkıyım amaçlı bir alüminyum fosfit zehirlenmesi sunulmuştur. Alüminyum fosfit ülkemizde herhangi bir sınırlama olmaksızın satılmaktadır. Satışının serbest olmasına rağmen alüminyum fosfit zehirlenmesi ile ilişkili ülkemizden az sayıda olgu sunumu yayınlanmış olması şaşırtıcıdır. 4 Her ne kadar özgül antidotlar zehirlenmelerde hayat kurtarıcı olsa da, zehirlenmelerde genel tedavi ilkelerinin uygulanmasının tedavinin halen en önemli kısmı olduğunu ve zehirlenme gerçekleştiğinde ölüm oranları çok yüksek olan Oldukça zehirli bir gaz olan fosfin preparat olarak kile emdirilmiş alüminyum fosfit tabletleri halinde ülkemizde kullanılmaktadır. Fosfin gazının difüzyon kapasitesinin çok yüksek olması nedeniyle ortamdaki tüm canlıları bütün biyolojik dönemlerinde yok edebilmesi ve tarım ürünlerinde kalıntı bırakmaması nedeniyle sık kullanılmaktadır. Halen özgün bir antidotu bulunmayan zehirlenmeler arasında bulunan alüminyum fosfitin zehirlenmelerinde ölüm oranları alınan doza bağlı %30 ile %100 arasında değişmektedir. Bu yazıda ölüm gerçekleşmemiş özkıyım amaçlı bir alüminyum fosfit zehirlenmesi sunulmuştur. On dört yaşında 6 gr alüminyum fosfit içeren tabletlerden içen kız hasta bulantı ve kusma ile acil servise getirildi. Hastanın midesi yıkanarak aktif kömür uygulandı. Kullanılan alüminyum fosfit miktarının ölümcül olması nedeniyle hasta çocuk yoğun bakım ünitesine yatırıldı. Destek tedavileri ve izlemi yapılan hasta sağlıklı olarak taburcu edildi. Her ne kadar özgül antidotlar zehirlenmelerde hayat kurtarıcı olsa da genel tedavi ilkelerinin, sağlık hizmetlerine erken ulaşımın tedavi sonucunu nasıl etkilediğini ve zehirlenme gerçekleştiğinde ölüm oranları çok yüksek olan alüminyum fosfitin ülkemizde kontrolsüz satışını vurgulamak amacıyla olgu sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Alüminyum fosfit, çocuk, zehirlenme Phosphide, a very toxic gas, is used in our country as aluminium phosphide tablets impregnated in clay. It is widely used since it has a very high diffusion capacity, whereby it can eradicate all living creatures in any form of their life cycle and does not leave any remnants in agricultural products. Aluminum phosphide poisoning is among intoxications for which there are still no true antidotes. Mortality rate varies between 30% and 100%. This paper presents a case of aluminum phosphide poisoning caused by the uncompleted suicide attempt. A 14-year-old girl, who swallowed aluminum phosphate tablets, was brought to the emergency department with the compla...
Batı Nil virüsü Flaviviridae ailesinde yer alan bir RNA virüsü olup, vektörü Culex türü sivrisineklerdir. Culex türü sineklerin popülasyonu Ağustos ayında pik yapmaktadır. Ilımlı viremiye sahip enfekte bireylerin çoğu hastalığı asemptomatik geçirmekte ya da diğer viral enfeksiyonlara benzeyen tablolarla karşımıza gelmektedir. Hastalarda sıklıkla halsizlik, ateş, baş ağrısı, gözlerde ağrı, miyalji, ishal, kusma, artralji, döküntü ve lenfadenopati görülebilmektedir. Sivrisinekler aracılığı ile bulaşan birçok hastalık gibi Batı Nil virüsü de toplum sağlığı problemi olarak ele alınmalı ve bu cins sivrisineğin yaşam alanı olan bölgelerde özellikle yaz aylarında hastanelere başvuran, nedeni bilinmeyen ateş, halsizlik, karın ağrısı, baş ağrısı, ensefalit, akut gevşek paralizi olan olgularda ayırıcı tanılar arasında yer almalıdır. Bu yazıda Ağustos ayında ateş, kusma, halsizlik, baş ağrısı, fotofobi nedeniyle başvuran ve tetkiklerinde Batı Nil virüsü pozitif saptanan iki hasta sunulmuştur.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
hi@scite.ai
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.