No abstract

This study assessed the effects of massage therapy using 5% lavender oil on the severity of restless legs syndrome (RLS) and the quality of life (QoL) of patients on hemodialysis (HD). Design and methods:This is a randomized placebo-controlled study with a pretestposttest design. This study was conducted from January 30, 2019, to May 6, 2019, at HD centers in Turkey, and it includes 58 participants-31 study patients and 27 controls. Data were collected using patient identification form, RLS severity rating scale, Kidney Disease Quality of Life Scale (KDQOL TM -36) and patient follow-up charts. As per the massage therapy protocol, the patients in the study and control groups received massage therapy with lavender oil and baby oil, respectively.Findings: RLS severity significantly decreased in all follow-up weeks in the study group and in the first, second, and third follow-up weeks in the control group. There were significant differences between the groups in terms of KDQOL TM -36 subscales and total scores at the initial and final follow-ups. Conclusion:In HD patients, massage with lavender oil lessened the severity of RLS and improved the QoL. Accordingly, this therapy can be recommended to HD patients.Clinical relevance: Massage therapy during HD sessions is easy, inexpensive, and patient-friendly with no side effects. It is known to reduce symptoms and enable the patients to easily perform daily activities of living. Massage therapy with lavender oil is effective and can be easily applied to patients with RLS by nurses.

No abstract

No abstract

No abstract

Increase in chronic diseases significantly increases the use of integrative medicines in symptom management. This study aims to determine the use of integrative medicines and the levels of hopelessness of individuals with chronic obstructive pulmonary disease (COPD). Material and Methods: This descriptive and crosssectional study was conducted in a chest disease services with 259 COPD's patients. Data were collected with the Questionnaire Form and Beck's Hopelessness Scale. Results: Of the participants, the most common integrative medicine was herbal methods (66.2%). The hopelessness level of the group using integrative medicine was high, but the difference between the groups was not statistically significant. The participants received information about the use of integrative methods from TV, radio and magazine and used integrative methods in symptom management. Conclusion:The most common integrative medicine used was herbal methods. In addition, level of hopelessness did not affect integrative medicine's usage.The results of such findings are to identify the causes of integrative medicine use and to ensure education for healthcare professionals. Amaç: Kronik hastalıkların artması semptom yönetiminde integratif yöntemlerin kullanımını önemli ölçüde arttırmaktadır. Bu çalışma, Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) olan bireylerin integratif uygulamaları kullanımını ve umutsuzluk düzeylerini belirlemeyi amaçlamaktadır. Gereç ve Yöntem: Kesitsel ve tanımlayıcı nitelikteki bu çalışma, bir devlet hastanesinin göğüs hastalıkları hizmetlerinde yürütülmüştür. Veriler Anket Formu ve Beck'in Umutsuzluk Ölçeği ile toplanmıştır. Bulgular:Katılımcıların %29,7'sinin integratif uygulamaları kullandığı, en sık görülen integratif uygulamaların bitkisel yöntemler olduğu (%66,2) saptandı. İntegratif uygulamaları kullanan grubun umutsuzluk düzeyi yüksekti, ancak gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. Katılımcılar integratif uygulamaların kullanımı ile ilgili bilgiyi TV, radyo ve magazinden aldığı ve intagratif uygulamları en fazla semptom yönetiminde kullandıkları belirlenmiştir. Sonuç: En sık görülen integratif uygulamalar bitkisel yöntemlerin olduğu, ayrıca umutsuzluk düzeyinin integratif uygulama kullanımını etkilemediği belirlenmiştir. Bu bulguların sonuçları doğrultusunda, integratif uygulama nedenlerini tanımlamak ve sağlık profesyonellerinin bu alanda hastalara eğitim vermesi önerilebilir.

Bu çalışma, entegre eğitim alan hemşirelik bölümü öğrencilerinin yaşam boyu öğrenme eğilimleri (YBÖE)’ni belirlemek amacıyla tanımlayıcı olarak yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini bir ilde bulunan devlet üniversitesinde entegre müfredat programı ile eğitim gören 716 hemşirelik bölümü öğrencisi oluşturmuştur. Veriler “Kişisel Bilgi Formu” ve “Yaşam Boyu Öğrenme Eğilimleri Ölçeği” (YBÖEÖ) kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Hemşirelik öğrencilerinin YBÖEÖ toplam puan ortalamasının 126.65±18.89 (yüksek düzeyde) olduğu belirlenmiştir. Kadın, ikinci ve üçüncü sınıfta öğrenim gören, düzenli kitap okuma alışkanlığına sahip, yabancı dil seviyesi iyi olan ve kişisel gelişim faaliyetlerine katılan öğrencilerin YBÖEÖ toplam puan ortalamalarının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Entegre eğitim müfredatı ile eğitim gören hemşirelik öğrencilerinin YBÖE’lerinin yüksek olduğu bulunmuştur. Öğrencilerin yaşam boyu öğrenme davranışlarını geliştirmek için kültürel öğrenme, sosyal öğrenme vb. konu başlıklarının müfredata entegre edilmesi ve/veya ek seçmeli derslere yer verilmesi önerilebilir.

Objective: It is known that COVID-19 pandemic causes high levels of acute stress disorder, anxiety, burnout syndrome, depression and, post-traumatic stress disorder in health professionals. In addition, it has been revealed that nurses working with COVID-19 patients are more negatively affected by this process. Actually, experienced traumatic events do not only lead to negative changes in people. On the contrary, some people also experience positive alterations after traumatic events, which affect their lives in various areas. This study was conducted to determine the post-traumatic growth of the nurses struggling with COVID-19. Methods: The research has been made as a descriptive study with the 559 nurses working in COVID-19 pandemic clinics between January-March 2021 in Turkey. The data of the research were collected in an online survey. Results: Post-traumatic growth inventory total score of the nurses is found as 53.95±18.89. There is a medium to strong (0.61-0.94) positive correlation between post-traumatic growth inventory total score and sub-dimension scores. Conclusion: In literature, when other studies which examined the nurses’ post-traumatic growth levels are checked, it can be said that; in our study, nurses’ post-traumatic growth levels remained below the average. It is recommended that studies evaluating nurses' post-traumatic growth levels should be carried out at regular intervals and centers that will provide holistic support to nurses to support their positive development should be expanded.