Introduction and importance: Ascaris lumbricoides is an infestation that affects approximately one-seventh of the world’s population. Ascaris lumbricoides is a common inhabitant of the intestines of people with low-socioeconomic incomes, especially in underdeveloped countries of the world. Ascaris lumbricoides infestation is more prone to infestation with serious complications such as intestinal obstruction, volvulus, intussusception, and intestinal necrosis at higher rates in children than in adults. Case presentation: The authors present here two cases of small bowel obstruction caused by massive Ascaris lumbricoides that were admitted to the pediatric surgery service after completing a clinical and physical examination, and we operated after rehydration. Both underwent surgical resection with an end-to-end anastomosis. The patient was discharged uneventfully with a plan for de-worming treatment in 6 weeks. Clinical discussion: Ascariasis is a round intestinal worm infestation transmitted by fecal or oral contamination. Eating and excreting ascaris eggs lead to ascariasis and excrete human feces, which contaminate foods, soil, and/or water in unsanitary environments. In contrast, in the first case of this study, the diagnosis was made by ultrasound and erect abdominal radiography, and, in the second case, an abdominal ultrasound result was equivocal and required an abdominal computed tomography scan for confirmation. Treatment of small bowel obstruction by roundworms is usually surgical, but in the absence of signs of peritonitis, medical management can give effective results, even in the case of total obstruction. Conclusion: The type of surgery undertaken is determined by the results of the laparotomy. If the bowel was found to be intact and the obstruction was at the ileum level, milking worms to the cecum can be done with caution to avoid trauma to the bowel wall. Primary anastomosis after resection of a necrotic bowel segment and removal of the worm bolus is a suitable method for treatment of the ascariasis obstruction.

Inguinal hernia is one of the most prevalent reasons for transfer to the pediatric surgery department. The incidence varies from 0.8-4.4% of term babies and up to 30% of preterm babies. Surgery for inguinal hernia has become one of the most frequently carried out operations, with better outcomes and very few complications. Methods: This is a retrospective cross-sectional study of all children diagnosed with inguinal hernia (under 15 years of age) was conducted from April 1 th , 2018 to July 31 th , 2022, in a tertiary hospital in Mogadishu, Somalia. All cases of inguinal hernia are operated on using a modified Ferguson surgical technique. Results: During the 51 mounts, 119 cases with inguinal hernia were operated. 94.1% of cases (n=112) were male and 5.9% (n=7) of were female; the ratio of inguinal hernia from male to female was 16:1. The right side was slightly more common and the proportion of bilaterally affected cases was about 6.7%. The median age at presentation was 52 months, and the mean waiting period for patients to be operated on was 2 months. The rate of incarcerated cases was 4.2%. Infants had a greater risk of incarceration than other children.The total wound infection and recurrence rates following surgery were 1.6% and 0.8%, respectively. Conclusion: Babies with inguinal hernias are at an increased risk of incarceration and it would be wise to consider surgery soon, depending on current waiting lists. Surgical therapy should be performed as soon as possible to minimize associated morbidities and mortality.

No abstract

The infantile intestinal obstruction associated with situs inversus totalis and polysplenia is extremely rare, with only a few cases reported in the literature. Furthermore, the management of this association is complicated. We report a case of a 2-month-old boy with intestinal obstruction due to malrotation and volvulus with thin translucent omentum sac encasing the small intestine associated with situs inversus totalis, polysplenia, and pulmonary hypertension. To the best of our knowledge, this is the first case of situs inversus totalis with polysplenia, pulmonary hypertension, and intestinal obstruction due to malrotation and volvulus with thin translucent omentum sac encasing the small intestine.

No abstract

Ateşli silah yaralanmaları dünya genelinde önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. Bu çalışmada Somali'deki tek çocuk cerrahisi kliniğinde abdominal ateşli silah yaralanması nedeniyle opere edilen hastaların klinik özellikleri incelendi. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada,Somali'deki tek çocuk cerrahisi kliniğine Mayıs 2019 -Temmuz 2021 tarihleri arasında abdominal ateşli silah yaralanması ile getirilen ve opere edilen 42 çocuk hastanınkayıtları retrospektif olarak incelendi. Hastalar yaş, cinsiyet, yaralanma nedeni (ateşli silah veya bombalanma), tedavi, ameliyat bulguları, yaralanan organlar, hastanede kalış süresi ve komplikasyonlar açısından değerlendirildi. Bulgular: Yaşları 3 -16 arasında değişen (ortanca 10 yıl), 28 (%67) erkek ve 14 (%33) kadın hastaların 30'u (%71) bombalanma, 12'si ise (%29) kurşunlanma sonucu yaralanmıştı. Vakaların 21'inde (%50) tek, 21'inde (%50) birden fazla organ yaralanması saptandı. En sık hasar gören organlar sırasıyla ince bağırsak (n=24), kolon (n=14), karaciğer (n=10) ve böbrekti (n=7). Ortanca yatış süresi yedi gün olarak saptandı. Vakaların 36'sı (%86) serviste, altısı (%14) yoğun bakım ünitesinde takip edildi. Yoğun bakımda takip edilen iki hastanın seyri mortalite ile sonuçlandı. Sonuç: Çalışmamızın sonuçları, Somali'de tek bir çocuk cerrahisi kliniğinde kısa bir zaman dilimi içinde elde ettiğimiz verilerin, çocukların ciddi oranda abdominal ateşli silah yaralanmalarına maruz kaldıklarını ve önemli bir morbidite ve mortalite ile karşı karşıya olduklarını ortaya koymaktadır.

Amaç: İnfantil hipertrofik pilor stenozu, bebeklerde yaşamın ilk ayında mide çıkışı obstrüksiyonunun en sık nedenidir. Bu çalışmada, Somali, Mogadişu'da infantil hipertrofik pilor stenozu olan hastaların tanı, hastaneye yatış ve ameliyat prosedürlerini detaylandırmayı amaçladık.Gereç ve Yöntemler: Bu araştırmada, Mogadişu’da bulunan Recep Tayyip Erdoğan Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Mayıs 2019-Temmuz 2021 tarihleri arasında infantil hipertrofik pilor stenozu tanısı ile opere edilen 52 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Tüm hastalara abdominal ultrasonografi yapıldı. Kan gazı parametreleri hasta dosyalarından alındı. Ramstedt piloromiyotomi cerrahi tedavisi 52 çocuğa uygulandı.Bulgular: Çalışma kapsamında değerlendirmeye 18’i (%34.6) kız, 34’ü (%65.4) erkek toplam 52 hasta dahil edildi. Hastaların ortanca yaşı 45 gün (min: 15 gün, maks: 150 gün), ortanca taburculuk günü 6 gündü (min: 3 gün, maks: 9 gün). Sekiz (%15.3) hastada yara enfeksiyonu ve sekiz (%15.3) hastada ameliyat sonrası tekrarlayan kusma görüldü. Kusma şikâyeti olan iki hasta ikinci kez ameliyat edilirken, altı hastada kusma şikayetlerinin postoperatif üçüncü günde düzeldiği gözlendi. Postoperatif dönemde hastalarımızın 4’ü (%7.69) yenidoğan yoğun bakım ünitesinde takip edildi. Ameliyat edilen vakalarda ölüm görülmedi.Sonuç: Safrasız kusmalı infantil hipertrofik pilor stenozu, Somali'deki bebeklerde sık görülen bir durumdur ve tekrarlayan safrasız kusması olan hastalarda dışlanmalıdır. Hastalar hastaneye geç dönemde getirilmiş olsa da ameliyat koşullarının ve ameliyat sonrası bakım standartlarının ortalamanın altında olduğu bu çalışmada mortalite vakasına rastlanmamıştır.