ÖZ Onarıcı adalet mağdur ve failin gönüllülük temelinde, yakınlarıyla birlikte ve arabulucular eşliğinde, karşı karşıya geldiği ve birbirleriyle empati kurarak uzlaştıkları alternatif bir adalet pratiğidir. Tartışmaların onarıcı adaletin hukuki ve sosyokültürel imkanlılık koşullarına odaklaştığı kriminoloji yazınında, sözü pek geçmese de taraflar arası uzlaşının aslî koşulu, failin utanç ve pişmanlık duymasını mümkün kılacak karşılıklı pozitif duygusal etkileşim ve aktarıma dayanmaktadır. Öte yandan onarıcı adalet araştırmaları, mağdur-fail karşılaşmalarında pişmanlık duygusu, özrün samimiliği ve sahihliği sorununu ortaya koymaktadır. Bu makale, psikososyal kriminolojik bir perspektifle duygu ve duygulanım arasında bir ayrıma gitmekte; duyguların sosyal bağlama göre bilinçle manipüle edilebilir sembolik bedensel-dilsel gösterenler olduğunu tartışırken, duygulanımların bilinçdışı deneyimlenen ve sembolikleştirilemeyen enerji ve yoğunluklar olduğunu ileri sürmektedir. Çeşitli vaka analizi ve bulgulardan hareketle makale, failin onarıcı adalet pratiğinin başarısızlığı neticesinde olası bir ceza tehdidi karşısında deneyimlediği endişe ve korku gibi negatif duygulanımlar nedeniyle, karşılaşmadan beklenilen idealize edilmiş sonucu sağlayacak ve mağduru ikna edebilecek pozitif sembolik-duygusal temsiller sergileyebilme durumunu tartışmaktadır. Bu nedenle, mağdur ve fail arasındaki etkileşim sürecinde duygusal kırılma anlarındaki duygulanımsal yoğunluklara dikkat edilmelidir. Belirli bir sosyal ve hukuki düzlemde onarıcı adalet uygulamalarının başarısı ve tesisi ileri sürülürken psikososyal kriminolojik perspektif göz önünde bulundurulmalıdır.