Sanat eserlerinin ait olduğu kültürel mirası, bu mirasın çevresinde şekillenen sanatsal sürekliliği ve eserin/eserlerin sembolik değerini yansıtan en önemli göstergelerin başında “motifler” gelmektedir. Kullanıldıkları yer, konum ve şekillere göre sembolik değer taşıyan motiflerin Türk süsleme sanatlarında çok önemli bir yeri vardır. Türk Sanatı açısından aynı şeklin (Rumî motifi gibi) farklı zaman dilimlerinde tekrar edilerek kullanılmış olması köken noktasında bir süreklilik bağının kurulmasına da olanak sağlar. Kökensel sürekliliğin belirlenmesinde en büyük ölçüt “üslup” olarak karşımıza çıkar. Zaman içerisinde değişerek kullanılan bir “Palmet” motifinin birbirinden farklı versiyonları ve bu çeşitlenmenin ortaya çıkardığı tipolojiler, bireysel üslubun belirlenmesine doğrudan katkı sağlayamasa da belirgin bir tipin nasıl, nerede ve ne şekilde kullanıldığını ortaya çıkarmaya yardımcı olmaktadırlar. Sanatçıların hayal dünyalarında şekillenen, kimi zaman birbirini tekrar eden kimi zaman ise ayrılıksı yapılarıyla bağlı bulundukları mimari yüzeye/yüzeylere farklı anlamlar katan desenlerin varlığı mimarinin izleyici üzerindeki etkisini artıran bir unsur olarak yorumlamak da mümkündür. Motiflere yüklenen anlamların değişkenliği toplumların inanç, değer ve yaşam şeklindeki kavrayışla ilintilidir. Avrupa sanatındaki çoğu motifin ikonografik bir yönelimle kullanıldıklarını bilinmektedir. Anadolu’da karşımıza çıkan geometrik ve bitkisel karakterli motiflerin, dini imgelerle birleşerek anlam oluşturmasından ziyade “süsleme”, “tılsım”, “güç” ya da “kuvvet” gibi daha çok halk inançlarında geniş bir yer tutan anlam dünyasından beslendiği anlaşılmaktadır. Biz de bu çalışmamızda Türk süsleme sanatlarında mimari yüzeylerden, duvar resimlerine yazmalardan cam altı resimlere kadar birbirinden farklı pek çok yüzeyde kullanılan “Mühr-ü Süleyman” motifine odaklandık. Araştırmaya konu olan eser, avlu girişinin üzerindeki kitabeye göre Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın Halep Valisi olan oğlu Mehmet Paşa tarafından 1831 yılında yeniden yaptırılan ve halk arasında tek kaldığı için “öksüz minare” olarak adlandırılan İbrahim Efendi Cami Minaresi’nin kaide kısmında bulunmaktadır. Çalışmamızda Mühr-ü Süleyman motifi ile yapının özellikle şerefe kısmında yoğunlaşan bezemelerine odaklanılmıştır. Kaide kısmına işlenen altı kollu yıldız motifinin, Türk motif geleneği içindeki genel kabulü ile farklı eserlerdeki kullanım alanları üzerinde durulmuş ve bu motifin Megan David olarak da Yahudi inancında simgesel bağlama kavuşan altı kollu yıldızdan farkı açığa çıkarılmaya çalışılmıştır