Geçen yüz yıl zarfında Türkiye, uluslararası sistemdeki aktörlerle tarihsel ilişkileri göz önüne alındığında kendi ulusal çıkarları doğrultusunda pragmatik etkileşim ağları örebilen, uluslararası sistemin bağlamsal baskıları altında değişim getiren hamleler yapabilen, ilgili aktörlerle her konuda anlaşamasa da ilişki ağlarını iş birliğine yönelik şekilde sürdürme becerisine sahip, etkileşimlerini jeopolitik konumunun bir gereği olarak dengede tutabilen bir aktör olarak gözükmektedir. Türk dış politikasının 100 yıllık seyrini neden-sonuç ilişkileriyle incelemenin güçlüğüne rağmen bu makale tarihsel süreci dikkate alarak Türk dış politikasının 2023 yılındaki portresini betimleyici bir alt yapı ile yeni bir çerçevede yorumlamaktadır. Cumhuriyet’in 100. yılında, dünyada jeopolitik kırılmaların yaşandığı bir dönemde, küresel bir oyuncu ve güvenlik sağlayan bir aktör olan Türkiye’nin bu kırılmalardan en fazla etkilenen ve etkilenecek olan ülkelerden biri olduğu söylenebilir. Bu bağlam içerisinde, Türk dış politikasına dair dört temel özellikten söz edilebileceğini savunan makale, bu iddiayı ilgili veri, gözlem ve örneklerle açıklamaya çalışmıştır. Bu argüman, Türkiye’nin diplomatik kapasite ve yeteneklerindeki gelişimin, uluslararası düzen içerisinde Türk dış politikasını etki sahasını da genişleterek daha etkili bir hâle getirme yöneliminde olduğu; Türkiye’nin, güç merkezleri olarak ifade edilebilecek Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avrupa Birliği (AB), Çin ve Rusya ile etkileşimde bulunma ve çıkarlarını denge politikasıyla sağlama eğiliminde olduğu; Türkiye’nin uluslararası sistem içerisinde güvenlik sağlayan bir aktör konumuna geldiği ve Türk dış politikasının son 100 yıllık tecrübesinin, Türkiye’yi uluslararası sistemde daha dirençli bir aktöre dönüştürebilecek unsurlar içerdiği şeklindedir.