İzmit Gulf is located between Kocaeli and Armutlu peninsulas at east of Marmara Sea and the interaction area of North Anatolian Fault Zone (NAFZ) and Marmara Graben systems. In this study, the faunal and floral contents (ostracod, foraminifer, mollusc and diatom) of the samples belonging to seven drilling cores were studied and obtained the radiocarbon and optically stimulated luminescence (OSL) age data in order to establish on the Black Sea – Marmara Sea - Mediterranean water connections and palaeoenvironmental changes.
The sediments in this study are Late Pleistocene-Holocene aged and only cover the Marine Isotope Stages MIS-5 (interglacial), MIS-3 (an interstadial period between MIS-4 and MIS-2 glacial epochs) and MIS-1. The determination of ostracod and mollusc fauna of the Mediterranean and Ponto-Caspian origin provide important clues to water exchange between the Mediterranean and the Black Sea. Although some Mediterranean originated ostracods occur sporadically with low abundance, absence of foraminiferal fauna and existence of Ponto-Caspian ostracods together with fresh water and cosmopolitan diatom flora indicate that the area strongly interacted with the Black Sea waters during MIS-5. The faunal and floral characteristics of the sediments deposited during MIS-3, clearly denote that the Izmit Gulf was connected with the Black Sea and the Mediterranean Sea at the beginning of MIS-3 (ca. 52.0 - 40.0 ky BP) and the shallow shelf areas were frequently affected by both the Black Sea discharge and Mediterranean input. A thick Holocene sedimentary sequence recovered from the southern Hersek Burnu drilling cores reflects the environmental changes after the latest Black-Mediterranean seas connection.
The studied ostracod and mollusc assemblages are mainly characterized by the Mediterranean originated species with a few relict Ponto-Caspian fauna. Also, the benthic foraminiferal assemblages are dominated by normal marine and euryhaline species, reflecting the salinity fluctuations in the Holocene interval.
Çanakkale ili sınırları içinde yer alan, jeolojik olarak önemli ve toplumun ilgisini çekebilecek, birbirinden yapısal olarak farklı üç ayrı jeolojik oluşumun jeopark veya jeodeğer olarak değerlendirilebilmesi için yapılması gerekenler özetlenmiştir. Örnek alanlar olarak Tuzla jeotermal alanı sıcak su çıkışları, Kestanbol-Yahya Çavuş köyü antik granit sütunları ve Yenice Köyü opal sahası ele alınmıştır. Gerek bilimsel gerekse turistik değeri olan alanların korunmasının bir yolu tanıtma ve ziyarete açmaktır. Yerbilimleri müzeleri de bu alanların ortaya çıkarılması ve tanıtılmasında katkı verecek önemli kurumlardır. Bu çalışmada önerilen, uygulaması kolay bir izlence her üç sahada da güncel durumu tanımlama ve geleceğe yönelik yapılacakları belirlemek için kullanılmıştır. İlk sonuçlara göre Tuzla Jeotermal alanı basit birkaç düzenleme ile kullanılabilecek iken Kestanbol, Yahya Çavuş Köyü sahalarının güncel halleri ile jeoturizm amacı ile kullanılamayacağı ortaya çıkmıştır.
Makale TarihçesiÖz − Çalışmamızda incelediğimiz Özbek denizel sekisi deniz kıyısından 4 km içeride olup Çanakkale boğazı civarında, tespit edilen diğer denizel sekilere nispetle en yüksekte olanıdır. Marmara kıyılarında da yaygın olarak görülen denizel sekilerin oluşmasına sebebiyet veren düşey hareketlerin Marmara bölgesinin tektoniğini ve ayrıca boğazların oluşumunu anlamak açısından anahtar bilgiler barındırdığı düşünülmektedir. Sekide Geç Pleistosendeki Akdeniz koşullarını temsil eden bol miktarda Ostrea edulis kavkıları tanımlanmıştır. Seki ESR tarihlendirme tekniği ile 16.2 ± 1.8 ka olarak tarihlendirilmiştir. O devirdeki küresel deniz seviyesi dikkate alındığında sekinin günümüze kadar toplamda yaklaşık olarak 250 metre kadar yükseldiği anlaşılmaktadır. Çanakkale Boğazının Akdeniz ile Marmara bağlantısını sağladığından beri bölgenin jeodinamik olaylarla yükseldiği ve bu süreçte boğaz tabanının derine kazıldığı düşünülmektedir. Tarihlendirme sonucuna göre bölgenin çok geniş bir sahaya yayılan batı Anadolu'nun yükselmesi olayı ile bağlantılı olarak yükselmiş olabileceği fikri öne çıkmıştır. Varlığı yeni verilerle artarak desteklenen yer kabuğunun altındaki astenosferin yukarı yönlü akımının etkileri, araştırma alanının içinde olduğu geniş bir bölgenin yükselmesine sebep olur. Bu yükselmenin deniz kıyısında oluşan denizel fosilli birimleri bölgeyle beraber yükseklere taşıyıp denizel sekilerin gelişimine sebebiyet verdiği düşünülmektedir. Diğer taraftan, seki birimleri çok ileri derecede mangan'ca kirlenmiş olduğundan numunelerin analizinde sorunlar vardır. Tarihlendirmeye tâbi tutulan numune sayısının çokluğu güvenilirliğin denetlenmesi bakımından bir gerek-sinim olmakla beraber haklarında yok denecek kadar az bilgi bulunan bölgedeki yüksek sekilere dair edindiğimiz ön nitelikteki tarihlendirme sonuçları bölgenin geçmişindeki jeodinamik olaylar hakkında, bölgedeki diğer yer-bilimsel verilerle tutarlı bir model kurulabilmesini sağlamıştır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.