No abstract

No abstract

No abstract

Dünyada infertilite tedavisinde çok sayıda geleneksel yöntem kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, Iğdır Melekli kasabasında yaşayan kadınların infertiliteye çözüm bulmak için kadınların geleneksel yöntemlerle ilgili bilgi ve deneyimlerini araştırmaktır. Araştırma tanımlayıcı ve kesitsel bir çalışmadır. Araştırmanın minimum örneklem büyüklüğü, popülasyonu bilinen olgularda olayın görülme sıklığı formülüne göre belirlenmiştir. Araştırma Türkiye’nin en doğusundaki yer alan Iğdır’ın Melekli kasabasında yüz yüze görüşme yöntemi kullanılarak 214 kadınla gerçekleştirilmiştir. Veriler, ev ziyaretleri sırasında kadınların sosyo-demografik özellikleri ve yöntemlere ilişkin bilgi ve deneyimlerini belirlemek için açık ve kapalı uçlu sorulardan oluşan form ile toplanmıştır. Görüşmeler 30-45 dakika arasında sürmüştür. Yanıt veren kadınların %85’i çocuk sahibi olabilmek için geleneksel yöntemleri bildiklerini ve %9,3’ü ise gebe kalmak için geleneksel yöntemleri denediğini belirtmiştir. Kadınların gebe kalmak için sıklıkla bildikleri geleneksel yöntemler; buhar üzerine oturma, doğrudan vajen içine yapılan uygulamalar, ped aracılığıyla yapılan vajinal uygulamalar, karın bölgesine ısı uygulama, karışım içme, pelvik bölgeyi sarma şeklindedir. Çocuk sahibi olmak için geleneksel uygulamaların kullanımını önemli ölçüde etkilemektedir (P<0.05). Çalışmaya katılan kadınların neredeyse tamamı çocuk sahibi olabilmek için geleneksel yöntemleri bildiğini ve çok az kısmı ise çocuk sahibi olmak için bildikleri geleneksel yöntemleri uyguladığını belirtmiştir.

Introduction: Adolescence is a unique stage of human development in which the foundations of physical, sexual, and psychosocial development are laid and risky sexual behaviours increase in this period. Aim: The aim is to determine risky sexual behaviours in university students and defining the relationships between sociodemographic characteristics and sexual health behaviours of university students. Materials and methods: A total of 825 students participated in the research. A questionnaire consisting of open and closed-ended questions was used.to collecting data. For evaluating the data, descriptive statistical methods, and Kruskall-Wallis test in independent samples. and Kendall’s Tau-C correlation coefficient was used. Results: 56.3% of the participants had their first sexual experience under the age of 18. 67% of the participants do not have a sexual partner and 70.8% have been sexually active for less than a year. 67% of the participants did not use contraception and the withdrawal method was used the most (73.5%) of the contraception. %86.6 of them did not take any sexual health education. There is a weak significant correlation between paternal education and age at first sexual intercourse and non-significant weak correlation between maternal education level and age first sexual intercourse, and risky sexual health behaviours and age at first sexual intercourse. Conclusion: Although premarital sexual intercourse is common among university students, the rates are consistent with the literature. Among university students, there are risky sexual health behaviours. The students lack contraception knowledge and have not received any training on sexual health.

No abstract

This study aimed to describe perceptions and experiences of nurses and midwives working in primary care about domestic violence (DV) in pregnancy. Data were collected by conducting in-depth face-to-face interviews with 10 midwives and 7 nurses working in seven family health centers between July 17 and August 28, 2020. Five main themes emerged: “The causes of domestic violence,” “Difficulty recognizing domestic violence,” “Obstacles to revealing domestic violence,” “Obstacles to Assisting/Supporting domestic violence in pregnant women,” and “Solutions to prevent domestic violence in pregnancy.” Midwives/nurses feel inadequate and unprepared to recognize the symptoms of DV and to guide and support women and they are willing to take an active role in managing DV. It is recommended that they should be trained on DV, a monitoring system should be established including primary healthcare services and a measurement tool should be developed.

No abstract