No abstract

No abstract

This study investigated the effect of taper and apical preparation size on the fracture resistance of roots. 84 mandibular incisor teeth were selected. Groups (n = 12): uninstrumented (control group), 25/0.04, 25/0.06, 25/0.08, 30/0.04, 30/0.06 and 30/0.08. K3XF files (Kerr Endodontics, Orange, CA) were used for canal preparation. Fracture resistance was tested using a Universal test machine. For statistical analysis, the level of significance was P ≤ 0.05, and one‐way anova and post hoc LSD tests were used. The control group showed the highest fracture resistance (P < 0.05). No significant difference was found between 25/0.04 and 25/0.06; 25/0.06 and 25/0.08; 30/0.04 and 30/0.06; 30/0.06 and 30/0.08; 25/0.04 and 30/0.04; 25/0.06 and 30/0.06; and 25/0.08 and 30/0.08 (P > 0.05). Significant differences were found between 25/0.04 and 25/0.08; 30/0.04 and 30/0.08; and 25/0.08 and 30/0.04 (P < 0.05). In conclusion, the clinical selection of larger tapers can cause a higher risk of fracture.

Tümör rezeksiyonu sonucu geniş maksiller defekti bulunan 45 yaşındaki erkek ve 57 yaşındaki kadın hastanın bulb obturatörler ile gerçekleştirilen protetik rehabilitasyonlarının sunulması amaçlanmıştır. Olgu Sunumu: Maksillalarında skuamöz hücreli karsinom bulunan erkek hasta ile mukoepidermoid karsinom bulunan kadın hastanın, parsiyel maksillektomi operasyonları sonrası protetik olarak rehabilite edilmeleri planlanmıştır. Bu doğrultuda, defekt bölgelerinden alınan ölçüler ile erkek hastaya bulb obturatör, kadın hastaya hollow bulb obturatör uygulanmış; her iki hastanın parsiyel dişsizliği bulunan alt çeneleri ise metal iskeletli parsiyel protezler ile rehabilite edilmiştir. Oronazal açıklığı bulunan erkek hastanın rezonans ve beslenme probleminin obturatör protez ile giderildiği, üst dudağın desteklenmesiyle birlikte yüz estetiğinin iyileştirildiği gözlenmiştir. Kadın hastaya uygulanan hollow bulb obturatör ile de hasta konforunun artırıldığı tespit edilmiştir. Sonuç: Erkek hastanın 6, kadın hastanın ise 12 aylık takibinde; rezeksiyon sonrası ortaya çıkan fonksiyon, fonetik ve estetiğe dair şikayetlerin giderildiği gözlenmiştir. Bu tip büyük defektlerde implant üstü protezlerin daha yüksek düzeyde retansiyon ve stabilizasyon sağladığı bilinmektedir. Ancak genel sağlık problemleri, maddi durumlar, kontrendikasyon vb. sebeplerle implant tedavilerinin uygulanamadığı durumlarda; konvansiyonel obturatör protez rehabilitasyonları güvenle uygulanabilmektedir.

Aim: The objective of the present study was to evaluate the effect of the type of the anesthetic solution (with or without epinephrine) on the development of pulp necrosis after tooth preparation. Methods: Seventy-two patients were randomly allocated into 2 groups according to the type of the anesthetic solution used. In the first group, 4% articaine with 1:100.000 epinephrine was used as local anesthesia and in the second group, 3% plain mepivacaine was used. Before administration of the anesthetic solution, electric pulp tester (EPT) and cold test were used to test the vitality of the teeth. The teeth were then prepared and provisional crowns were fabricated chairside. After 15 days, the provisional crowns were removed and then the EPT procedures and cold test were repeated. Postoperative pain level on days 1, 3, 5 and 15 were recorded. The EPT scores and pain levels were statistically analyzed. Results: A statistically significant difference was observed between the groups in terms of percentage change in EPT scores. Conclusion: The type of the anesthetic solution does not affect the vitality of the teeth after full-crown preparation.