Hipertansiyon tüm dünyada sık görülen bir hastalıktır ve hipertansif hastalarda farkındalık oranı düşüktür. Bu nedenle hastaların sağlığını etkileyen uygun davranışları kontrol etmesi gerekmektedir. İdeal vücut ağırlığı, hareketli yaşam, tuz ve doymuş yağlardan fakir diyetle beslenme, sigara ve alkol kullanmama ve stresten uzak durma önerilmektedir. Bu araştırma hipertansiyon tanısı almış erişkin kişilerin hastalıklarının kontrolü ile ilgili tutum ve davranışları ile bunları etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu kesitsel araştırma Kayseri ili Kocasinan, Melikgazi, Talas ve Hacılar ilçelerine bağlı 4 ayrı Aile Sağlığı Merkezi"nde yürütülmüştür. Daha önce hipertansiyon tanısı almış ve aile sağlığı merkezlerine herhangi bir nedenle başvuranlardan araştırmaya katılmayı kabul eden, 18 yaş ve üzeri 525 kişi araştırma kapsamına alınmıştır. Veri toplama aracı olarak, hastaların sosyodemografik özellikleri ve hipertansiyonla ilgili tutum ve davranışları ile ilgili 37 sorudan oluşan anket formu kullanılmıştır. Verilerin analizinde Pearson Ki-Kare testi kullanılmıştır. Bulgular: Araştırma grubunda, düzenli ilaç kullandığını belirtenlerin oranı %80,8, düzenli doktor kontrolü yaptıranların oranı %62,9 bulunmuştur. Katılımcıların %27,6"sı sigara, %9,3"ü alkol kullanmaktadır, %36,8"i tansiyonları yükseldiğinde hekime başvurduğunu, % 63,2"si tansiyonu düşürdüğüne inandığı yiyecek ve içecek aldığını belirtmişlerdir. Araştırmaya katılanların % 41,1"i düzenli fiziksel aktivite yapmakta olup, %70,5"i yemeklerinde tuz kısıtlaması yapmaktadır. BKI değerlerine göre, erkeklerin %7,0"si kadınların %16,1"i obez olarak değerlendirilmiştir. Sonuç: Araştırma grubunda, hipertansiyon farkındalığı istenilen düzeyde değildir. Hastaların hipertansiyondan korunma önlemleri hakkında tutum ve davranışlarının yetersiz olduğu belirlenmiştir. Hipertansiyon hastalarının tedaviye uyumunu sağlamak için hipertansiyon konusunda bilgilendirilmesi, düzenli doktor kontrolü ve ilaç kullanımı konusunda yönlendirilmesi, evde kan basıncı ölçümünün öğretilmesi gerekir. Anahtar Sözcükler: Hipertansiyon kontrolü, hipertansiyon tedavisi, tutum ve davranış.
Bu çalışma ile; bir toplum sağlığı merkezine başvuran kişilerin nikotin bağımlılık düzeylerini ve bağımlılık üzerine etkili faktörleri tespit etmek amaçlanmıştır. Çalışma; kasım-2019 nisan-2020 yılları arasında altı aylık süreçte Karabük Toplum Sağlığı Merkezinde (TSM) yürütülmüştür. Çalışmaya 302 kişi katılmıştır. Çalışma öncesi, TC Karabük Üniversitesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar etik kurulundan ve TC Karabük Valiliği İl Sağlık Müdürlüğü’nden araştırma izni alınmıştır. Bireylere başvuru esnasında bazı sosyodemografik özelliklerini araştıran bir anket ve Fagerström Nikotin Bağımlılık Testi (FNBT) uygulanmıştır. Araştırma grubunun yaş ortalaması 39,7±12,2 yıldır ve %61,6’sı (n:186) erkektir. Fagerstrom testi sonuçlarına göre, sigara içenlerin %70,9’u 5 ve üzerinde puan almıştır. Erkek ve kadın bireyler arasında nikotin bağımlılık şiddeti açısından, erkeklerde bağımlılık düzeyi rakamsal olarak yüksek olmakla birlikte, istatistiksel anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Bekar kişilerdeki orta ve yüksek düzeydeki bağımlılık oranının (%90,6) evli kişilerdeki bağımlılık oranına göre (%77,9) daha yüksek olduğu gözlenmiştir. Eğitim durumu yüksek kişilerde sigara bağımlılık düzeyinin istatistiksel anlamlı olmamakla birlikte, sayısal olarak daha düşük olduğu tespit edilmiştir. İstatistiksel olmamakla birlikte; hiç alkol kullanmayan gruptaki birey sayıları her üç bağımlılık düzeyinde de fazladır. Fagestrom toplam skorunun BKİ ile pozitif yönde zayıf bir ilişkisi tespit edilmiştir. Nikotin bağımlılığında etkili olduğu düşünülen günün ilk sigarası, sigara içme süresi, yasak olan yerlerde sigara içme konusunda zorlanma, kişilerin vazgeçemedikleri günün ilk sigarası, günlük sigara sayısı, sabah fazla sigara içme ve yatan hasta da olsa sigara içeceğini düşünmeye göre ayrı ayrı nikotin bağımlılık düzeyleri incelendiğinde; bağımlılık düzeyleri arasında istatistiksel anlamlılık tespit edilmiştir.
BackgroundThis study aimed to assess the obstetric characteristics of refugee women and evaluate their knowledge and usage of contraception methods. MethodologyThis retrospective, cross-sectional study included 400 married refugee women aged 18-49 years who presented to the Foreigners Outpatient Clinic between 2018 and 2020. In the Foreigners Outpatient Clinic, a health worker filled in a 23-question form for all refugee women to obtain their obstetric history and information regarding contraception methods. The 23-item form comprised 11 questions about the sociodemographic characteristics of refugee women, seven questions about their obstetric history, and five questions about their knowledge and attitudes about contraception methods. Statistical analyses were performed using the data obtained from these forms filed in the outpatient clinic. Descriptive data were presented as frequency, percentage distribution, mean, and standard deviation. ResultsThe average age of the participants was 31.36 ± 8.36 years, with 52.8% of the participants being Afghan women. Overall, 70% of participants were either only literate, learned to read and write without ever going to school, or were primary school graduates. Moreover, 61.1% of refugee women aged ≤18 years at the time of first birth were Somali, Sudanese, and Saudi Arabian nationals, significantly outnumbering other refugee women (p = 0.03). The rate of having ≥three children among Pakistani participants was 90.0%, which was statistically significantly higher (p = 0.04). The proportion of Afghan women who received counseling on family planning was lower (p = 0.04). There was no statistically significant difference between refugee women's knowledge of using a contraception method (p = 0.09). As a contraception method, the most significant use of injection was by refugee women from Somalia, Sudan, and Saudi Arabia (p = 0.03); tubal ligation was used by Afghan women (p = 0.01); and implanted by Pakistani women (p = 0.01). No difference was found in the use of condoms, pills, and intrauterine devices. ConclusionsOn evaluating the obstetric characteristics of refugee women, it was determined that the number of pregnancies and the rate of giving first birth at the age of 18 and under were high. On the other hand, there was no difference between refugee women regarding condom and pill use; however, it was observed that the rate of using these methods at some point in their lives was high. Hence, it can be concluded that immigration seriously affects women's reproductive health, makes it difficult to obtain protection methods, and paves the way for having unplanned and large numbers of children.
Kadın üreme sağlığını doğrudan etkileyen genital hijyen davranışları ve cinsel yaşam kalitesi, Türkiye gibi geleneksel anlayışın hakim olduğu ülkelerde yeterince araştırılmamıştır. Bu çalışmada, doğurganlık dönemindeki kadınların genital hijjen ve cinsel yaşam kalitesinin tespiti ve birbirleriyle olan ilişkinin değerlendirilmesi amaçlandı. Materyal ve Metod: Kesitsel tipteki bu çalışmaya Mart-Nisan 2021 tarihleri arasında Karabük Toplum Sağlığı Merkezine müracaat eden, yaşları 15-49 yaş arası değişen 165 kadın dahil edildi. Katılımcıların sosyodemografik özellikleri değerlendirmek için 11 soru soruldu. Katılımcıların genital hijyen davranışları, 27 sorudan oluşan Genital Hijyen Davranışları Değerlendirme Envanteri ile cinsel yaşam kaliteleri ise 18 sorudan oluşan Cinsel Yaşam Kalitesi Ölçeği ile değerlendirildi. Anket ve ölçekler sanal ortamda katılımcılara uygulandı. Bulgular: Katılımcıların yaş ortalaması 40 (18-49) yıl idi. Kadınların genital hijyen davranışları envanteri puan ortalaması 56 (30-92) ve cinsel yaşam kalitesi ölçeği puan ortalaması ise 55.6 (23-90) olarak bulundu. Üniversite mezunu kadınlarda, eşi üniversite mezunu olanlarda, çalışan ve ekonomik durumu iyi olanlarda, kırsal kesimde yaşayanlarda ve tek çocuğa sahip kadınlarda her iki ölçek puanları anlamlı olarak yüksek bulundu (p<0.05). Genital hijyen davranışları ile cinsel yaşam kaliteleri arasında pozitif yönlü anlamlı bir korelasyon mevcuttu (r:0.416, p<0.001). Sonuç: Kadınların genital hijjen davranışları düşük ve cinsel yaşam kalitesi puanları orta düzeydeydi. Ayrıca her iki ölçek arasında pozitif yönde bir ilişki bulundu. Kadınların genital hijjen konusunda eğitilmesi onların cinsel yaşam kalitelerini olumlu yönde etkileyebilir. Aynı zamanda çiftlere cinsel yaşamın, sağlığın önemli bir parçası olduğunu vurgulayan eğitimlerin mahremiyet koşullarını da dikkate alınarak sağlık kuruluşlarında verilmesi faydalı olabilir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
hi@scite.ai
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.