On the basis of the results of this trial, the use of ABS seems to be more effective than HCT to control hemorrhage following total thyroidectomy.

TURP can be safely and successfully applied for the treatment of BPH after RT. LUTS and renal functions significantly improve after the operation. Patients should be followed up for UTIs in the short term and for urethral stricture in the long term.

Bu çalışmanın amacı, örgütlerde yönetim kadrosunda yer alan lider vasıflı kişilerin astları üzerine belirledikleri davranışsal stillerin, ilişkilerine etkilerini ortaya koymaktadır. Lider-üye etkileşim kalitesi örgütün yönetim metodunda birincil etken olarak görülmektedir. Çatışmanın yönetimi çalışanlar arasındaki ilişkiyi pozitif ve negatif yönde doğrudan etkilemekteidir. Lider-üye etkileşiminin çatışma kültürü üzerindeki önemi tam olarka burada ortaya çıkmaktaıdır. Araştırma Türkiye' de turizm sektöründe çalışan iş görenleri kapsamaktadır. Çalışma, lider-üye arasındaki ilişkide hangi çatışma yönetimi stilinin daha sıklıkla tercih edildiğini tespit etmektir. Bu sebeple turizm sektörü bünyesinde 138 çalışandan anket yaparak veriler elde edilmiştir. Yapılan anket sonuçlarına göre; lider-üye etkileşimi yüksek bulunarak, turizm sektöründeki çalışanların çoğunlukla bütünleştirme en az kaçınma çatışma yönetim stilini seçtiği tespit edilmiştir. Bu anlamda lider üye ilişkilerinde bütünleştiren, uyma-ödün verme, ve uzlaşma çatışma yönetim stilleri ile olumlu yönde ilişkileri olduğu belirlenmiştir. Kaçınma çatışma yönetim stili ile anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Diğer taraftan, lider-üye etkileşim sürecide ilgili işletmenin kurumsal olması, imajı ve toplumsal kültür kodlarının etkisi olduğu tespit edilmiştir.

Purpose Interleukin-1 beta (IL-1β), a pro-inflammatory cytokine, has been shown to influence breast cancer susceptibility. The relationship between its risk of breast cancer and IL-1β-C31T polymorphism has been demonstrated, but the results remain controversial. Therefore, our study aimed to investigate the correlation between the IL-1β-C31T gene polymorphism and susceptibility to breast cancer. Methods The genotype frequencies of IL-1β-C31T polymorphism were compared between 204 breast cancer cases and 210 controls using polymerase chain reaction and restriction fragment length polymorphism techinques. Further multivariate binary logistic regression analyses were used to assess the association between IL-1β-C31T polymorphism and breast cancer risk. Results The frequency of the T allele of IL-1β-C31T polymorphism in breast cancer cases was significantly higher than that in the controls (56.1% vs. 47.9%). The frequencies of genotypes CC , CT , and TT in the cases were 22.1%, 43.6%, and 34.3%, respectively, while in the control group they were 24.3%, 55.7%, and 20.0%, respectively. There was a significant difference between the prevalence of TT genotype in the 2 groups (adjusted odds ratio [OR], 2.06; 95% confidence interval [CI], 1.16–3.66; p =  0.014). Breast cancer risk increased in women with TT genotype, body mass index (BMI) ≥ 25 kg/m 2 (OR, 2.19; 95% CI, 1.09–4.36), late age at first birth (OR, 2.43; 95% CI, 1.29–4.56), postmenopausal status (OR, 3.15; 95% CI, 1.39–7.16), and negative smoking history (OR, 2.52; 95% CI, 1.32–4.82). Furthermore, increase in breast cancer risk among women diagnosed with invasive ductal carcinoma was associated with CT/TT genotypes (OR, 2.82; 95% CI, 1.38–5.76). Conclusion The IL-1β-C31T polymorphism affects breast cancer susceptibility, especially in women with late age at first birth, high BMI, postmenopausal status, negative smoking history, and invasive ductal carcinoma. Our study adds to the evidence about the importance of IL-1β-C31T polymorphism in breast cancer susceptibility.

No abstract