ÖzDöviz rezervleri, uluslararası ödeme güçlükleri durumunda ülkelerin elinde bulundurduğu önemli dış varlıklardır. Özellikle son dönemde ülkeler için, gelecek güvensizliğini en aza indirip, güven telkin ettiği için daha önemli hale gelmiştir. Bu çalışmada, döviz rezervi ve para arzı arasında ilişki, Türkiye özelinde ele alınmıştır. Çalışmada, konu literatürdeki çalışmalardan farklı olarak, parasalcı ödemeler dengesi yaklaşımıyla ele alınmıştır. 2008:01-2019:12 döneminin ele alındığı çalışmada, ADF ve RALS-ADF birim kök testleriyle durağanlık incelemesi yapılmıştır. Değişkenlerin seviyede durağan olmadığının tespit edilmesinden sonra, EG ve RALS-EG eşbütünleşme testi yapılmıştır. Test sonuçlarına göre, değişkenler arasında uzun dönemli bir ilişkinin varlığı ortaya konulmuştur. Analizlerde karşılaştırma yapabilmek adına, ADF birim kök testi ve EG eşbütünleşme testlerine de yer verilmiştir. Değişkenlere ait tahmin sonuçlarından sonra, para arzında yaşanan artışın, teoriye uygun şekilde döviz rezervlerini arttırdığı sonucuna ulaşılmıştır.

Gelireşitsizliği, günümüzde dünya ekonomisinin başlıca makroekonomik sorunlarından biri durumundadır. Bu sorunun giderilmesinde ortaya koyduğu iyimser bakış açısıyla özellikle gelişmekte olan ülkeler için önemli bir teorik temel sunan yakınsama hipotezi, bu bağlamda literatürdeki birçok çalışmaya da ilham kaynağı olmuştur. Bu çalışmada, gelişmekte olan ülkeler açısından önemli bir bölge olan Güney Amerika Ortak Pazarı Bölgesi (MERCOSUR) ülkeleri için yakınsama hipotezinin geçerliliği araştırılmıştır. Adı geçen ülkeler için 1960-2014 döneminin incelendiği çalışmada, durağanlık sınamasının yanı sıra koşullu ve mutlak yakınsamanın tespitine olanak sağlayan iki rejimli eşik otoregresif (TAR) model kullanılmıştır. Çalışmada doğrusal olmayan panel birim kök testiyle, rejimlerin tek tek ve birlikte durağanlığı analiz edilmiştir. Yapılan analiz sonucunda, birinci rejim ve rejimlerin birlikte değerlendirildiği durumlarda serilerin birim köklü olduğu, sadece ikinci rejimde serilerin durağan olduğu tespit edilmiştir. Yakınsama türünün analiz edildiği bir sonraki aşamada ise, ikinci rejimde koşullu yakınsama olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Gelir eşitsizliği gelişmekte olan ülkeler için olduğu kadar gelişmiş ülkeler için de çok önemli bir sosyo-ekonomik sorundur. Küreselleşmenin hızlanmasıyla daha çok yaygınlaşan bu sorunun nedenleri, etkileri ve çözümüyle ilgili olarak teorik ve uygulamalı birçok çalışma yapılmıştır. Ampirik literatüre katkı amacını taşıyan bu çalışmada, gelir eşitsizliğinin önemli nedenlerinden biri olarak gösterilen yolsuzlukla gelir eşitsizliği arasındaki ilişki incelenmiştir. Gelir eşitsizliğinin nispeten daha fazla sorun oluşturduğu gelişmekte olan ülkeler örneğinin seçildiği çalışmada, yolsuzlukla birlikte kişi başına GSYİH büyümesi, nüfus artışı ve işsizlik oranı açıklayıcı değişkenler olarak kullanılmıştır. Seçilmiş gelişmekte olan ülke grubunun 1999-2014 dönemi verileri panel regresyon yöntemiyle analiz edilmiştir. Yapılan analizler, işsizlikle birlikte yolsuzluk artışının gelir eşitsizliğini artırdığı sonucunu ortaya koymaktadır.

Bu çalışmada, Türkiye’de 1990-2019 dönemi için yenilenebilir enerji tüketimi ve doğrudan yabancı yatırımlar ilişkisi ampirik olarak incelenmiştir. Bu bağlamda, iki değişken arasındaki ilişkiyi teorik olarak açıklayan Kirlilik Hale Hipotezi ve Kirlilik Sığınağı Hipotezinin de Türkiye için geçerliliği test edilmiştir. RALS-EG ve RALS-EG2 eşbütünleşme testleriyle yapılan analizler sonucunda, yenilenebilir enerji kullanımı ve doğrudan yabancı yatırımlar arasında eşbütünleşme ilişkisi tespit edilmemiştir. Dolayısıyla, adı geçen hipotezlerin Türkiye için geçerli olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

According to New Institutional Economics, the GDP per capita has significantly improved in the countries where the institutional quality has been improved. In addition to this information, the increase in the quality of institutional determinants has positive effect on economic performance. In this chapter, after the structures of IMF, World Bank, and European Union have been discussed, the governance debate will be made on the aforementioned institutional. Concepts about new institutional economics are discussed, as are the improvement of institutional quality and the relationship of economic development within the frame of IMF, World Bank, and European Union.