To determine the changes in psychological distress levels of patients hospitalized with the diagnosis of COVID-19 and the characteristics of patients at risk. This longitudinal study included 76 patients. The psychological distress was evaluated using the Hospital Anxiety and Depression Scale thrice (on the 1st day of hospitalization and isolation ( t0), sixth day ( t1), and when the discharge decision was made). The prevalence of anxiety was 22.4%, 14.5%, and 9.2%, whereas the prevalence of depression was 36.8%, 42.1%, and 43.4% at t0, t1, and t2, respectively. The patients’ anxiety level decreased, whereas the depression level increased during hospitalization ( p < .001). Increasing age, a chronic physical disease, and at least one COVID-19-positive relative increased the risk of psychological distress ( p < .05). The assessment and intervention of psychological distress should not be neglected in patients with COVID-19, particularly the group determined to be at a risk.
Nursing theories shed light and guide nursing care through provision of care to persons based on the specialized knowledge base of the profession. Nurses utilizing Roy’s adaptation model deliver holistic care by accounting for people, processes, and the environments. The aim of this article is to illustrate the value of utilizing the Roy adaptation model in the care of a patients by reviewing nursing care provided to a patient diagnosed with COVID-19.
Lise öğrencilerinde yeme bağımlılığı ve etkileyen faktörler E rgenlik dönemi, büyüme gelişmenin en hızlı olduğu, çocukluktan erişkinliğe geçişi kapsayan önemli bir yaşam dönemidir. [1] Fiziksel değişikliklerle birlikte, bu dönemde yeme alışkanlıkları ve besin seçimlerinde de değişiklik olmaktadır. Düzensiz öğün ve öğün aralarında atıştırma örüntüsü, ev dışında yemek yeme alışkanlığı ve ayaküstü beslenme (fast-food) biçimi, bu grubun beslenme alışkanlıklarının tipik özelliklerindendir. [2] Yeme bağımlılığı kavramından önce özellikle çikolata, şeker ve karbonhidrattan zengin yiyeceklere aşırı istek duyma ile ilişkili ilk klinik araştırmalar başlamıştır. [3] Fazla yiyecek tüketenler üzerinde yeme bağımlılığının olabileceği varsayımıyla birlikte yeme bağımlılığının, ilaç bağımlılığıyla nörobiyolojik ve davranışsal açıdan benzerlik gösterdiğini belirtilmiştir. [4] Yeme bozuklukları, insanın yemek yeme, kilo ve vücut görünüşüyle ilgili düşünce ve davranışlarındaki aşırı rahatsızlıklar olarak tanımlanmaktadır. Patolojik yeme bozukluğu kişilerin beden şekli ve kilolarıyla ilgili takıntıları olmasına rağmen kontrollerini kaybederek sık sık fazla miktarlarda yemek yemeleridir. [1-3,5,6] Bu bozukluğu olan kişiler streslerini, duygularını, ruhsal durumlarını yönetebilmek için sık sık yeme ataklarına yakalanırlar. Yeme bozukluklarının gelişiminde hepsinde benzer nedenler görülür. Bir yeme bozukluğu döngüsü sıkıntı, tatminsizlik, kızgınlık, sinirlilik, üzüntü gibi olumsuz duygularla başlar. Genelde bu olumsuz duyguların kaynağı depresyon, kişilik bozuklukları, kişinin yaşamındaki sıkıntılı ve üzücü olaylar ve diğer psikolojik sorunlardır. Zamanla kişinin takıntılı Amaç: Ergenlik dönemi, büyüme gelişmenin en hızlı olduğu, çocukluktan erişkinliğe geçişi kapsayan önemli bir yaşam dönemidir. Bu çalışmanın amacı, lise öğrencilerinin yeme bağımlılığı ve yeme bağımlılığını etkileyen faktörleri incelemektir. Gereç ve Yöntem: Araştırma Mart 2014-Haziran 2014 tarihleri arasında lisede öğrenim gören öğrenciler arasından "tesadüfi örneklem" yoluyla seçilmiş 612 lise öğrencisi ile gerçekleştirilmiştir. Veriler anket formu ve Yale Yeme Bağımlılığı ölçeği ile toplanmıştır. Bulgular: Ergenlerin demografik özellikleri incelendiğinde; yaş ortalaması 16±0.85 olup, %52.5'inin erkek, %68.1'inin normal kiloda olduğu görülmüştür. Ergenlerin %12.4'ünde yeme bağımlılığı olduğu görülmüştür. Kızlarda erkeklere oranla yeme bağımlılığı puanı istatistiksel olarak anlamlı olmak üzere (p=0.002) daha yüksek bulunmuştur. Sonuç: Dünya çapında çok önemli bir sorun olan obezitenin prevelansının artmasında yeme bağımlığının rolü vardır. Geleceğin yetişkin nüfusunu oluşturacak gençlerde konuya dair önlem planlarının alınması önemlidir.
The purpose of the current study was to clarify the effects of illness perceptions, coping styles, and social support on psychological distress of individuals with coronavirus disease 2019 (COVID-19) isolating at home. A cross-sectional study was performed in a state hospital in Turkey with 112 individuals with confirmed cases of COVID-19. Data were collected online using self-report scales between June 8, 2020, and December 25, 2020. Regression models were used to determine predictors of psychological distress. Significant predictors were cognitive and emotional illness representations, self-blame, and positive reinterpretation coping methods. Health care providers should consider individuals' illness perceptions and coping methods and their effect on psychological distress when providing in-home and follow-up care. [
Journal of Psychosocial Nursing and Mental Health Services, xx
(x), xx–xx.]
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.