Bu çalışmanın amacı sağlık bakım hizmetleri bölümü yaşlı bakım programında öğrenim gören öğrencilerin yaşlılara yönelik tutumlarını ve bu tutumları etkileyen faktörleri belirlemektir. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı olarak yürütülen bu çalışmanın örneklemini bir devlet üniversitesinin sağlık bakım hizmetleri bölümü yaşlı bakım programında öğrenim gören 257 öğrenci oluşturmuştur. Araştırma verilerinin toplanmasında Yaşlılara Yönelik Tutum Ölçeği ve Öğrenci Tanılama Formu kullanılmış ve veriler Google form ile online olarak toplanmıştır. Araştırma verilerinin değerlendirilmesi Kruskal Wallis Varyans Analizi ve Mann Whitney U-testi kullanılmıştır. Bulgular: Çalışmaya katılan öğrencilerin yaş ortalaması 20.18±0.94, yaşlılara yönelik tutum ölçeği toplam puanı 155.62±40.16 olarak bulunmuştur. Yaşlılara Yönelik Tutum Ölçeği ile sosyo-demografik veriler arasında cinsiyet, 1. ve 2. sınıf, aile tipi, yaşlı birey ile görüşme sıklığı ve mezuniyet sonrasında yaşlı birey ile çalışma isteği istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu saptanmıştır (p<0.05). Sonuç: Yaşlı bakım öğrencilerinin yaşlılara yönelik tutumları olumlu yönde olduğu belirlenmiştir. Sağlıklı aile ilişkileri olan, yaşlı ziyaretlerine giden yaşlılarla çalışmak isteyen katılımcıların yaşlılara yönelik tutumu belirgin olarak olumlu olduğu belirlenmiştir. Yaşlı bakım öğrencilerinin yaşlılarla daha fazla vakit geçirebilecek sosyal etkinlikler düzenlenmesi, öğrenciye verilen eğitimin sahada uygulama imkânının verilmesi ve toplumun yaşlılık konusunda farkındalığının arttırılması önerilmektedir.

Turkish version of The T2DHPS is a valid and reliable tool that can be used to assess patients' health-promoting lifestyle behaviours. Validity and reliability studies in different cultures and regions are recommended.

Background/aim: This study aimed to adapt the Amsterdam Preoperative Anxiety and Information Scale (APAIS) to measure the preoperative anxiety of adult Turkish patients undergoing surgery. Materials and methods: The sample of this methodological study included 210 patients. Data were collected by using personal information forms, the APAIS, and the State Anxiety Scale (STAI). Cronbach’s ɑ-coefficient was calculated, and test–retest reliability was tested. Results: Cronbach’s ɑ-coefficients of the APAIS anxiety and information requirement subscales were 0.897 and 0.786, respectively. The mean test and retest scores of the APAIS were not different. The test and retest scores of the patients were significantly, positively, and strongly related. The APAIS and STAI-I were correlated. Factorial analysis revealed that two factors accounted for 81.435% of the total variance with an eigenvalue of >1. These results showed that the Turkish version of the APAIS is a valid and reliable scale. Conclusion: The Turkish translation of the APAIS is valid and can be reliably used to determine the preoperative anxiety experienced by patients who are undergoing elective surgery. Key words: Patients, preoperative anxiety, reliability, validity

No abstract

Bu araştırma, hemşirelik öğrencilerinin internete yönelik epistemolojik inançlarını belirlemek amacıyla yapılmıştır.

Determination of The Correlation of Job Stress and Burnout Levels of Nurses with Their Job and Life Satisfaction LevelsAim: This study was conducted with descriptive and cross-sectional design to determine the correlation between the job stress, burnout, job and life satisfaction levels of nurses. Methods: The study was carried out in public hospital between September-November 2020. It was aimed to reach the all population, no sampling method was used. The data were collected from 642 voluntary nurses using the Descriptive Characteristics Form, Perceived Stress, Maslach Burnout Inventory, Nurse Job Satisfaction, and Satisfaction with Life. Frequency, percentage, mean and standard deviation values, ANOVA test, t-test, Mann-Whitney U test and correlation analysis were used to assess data. Results: It was determined that there was a positive weak and significant correlation between the Maslach Burnout Inventory and Perceived Stress Scale of the nurses and a negative weak and significant correlation between the Satisfaction with Life Scale and Job Satisfaction Scale (p<0.05). It was determined that there was a negative weak and significant correlation between the Job Satisfaction and Perceived Stress and a positive moderate and significant correlation between the Job Satisfaction and the Satisfaction with Life. There was a negative weak and significant correlation between the Satisfaction with Life Scale and Perceived Stress. Conclusion:It was determined that a positive significant correlation between job stress and burnout and a negative significant correlation between the two present variables and job-life satisfaction.

Bu araştırmanın amacı hemşirelerin sosyotropik-otonomik kişilik özellikleri ve klinik karar verme düzeyleri arasındaki ilişkinin belirlenmesidir. Yöntem: Tanımlayıcı türde olan bu araştırma Mayıs 2015-Temmuz 2015 tarihleri arası ülkenin doğusunda bulunan bir üniversite hastanesinde yapılmıştır. Araştırmanın evrenini, ilgili hastanede belirtilen tarihler arasında görev yapan hemşireler oluşturmuştur. Araştırmanın örneklemini ise araştırmaya katılmayı kabul eden 171 hemşire oluşturmuştur. Veriler "Tanıtıcı Özellikler Formu" ve "Sosyotropi-Otonomi Ölçeği" ve "Hemşirelikte Klinik Karar Verme Ölçeği" kullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde yüzde, aritmetik ortalama ve korelasyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Hemşirelerin sosyotropi ölçeğinden aldıkları puan ortalaması 55.2±16.1, otonomi ölçeğinden aldıkları puan ortalaması ise 67.6±19.5 olarak belirlenmiştir. Hemşirelikte Klinik Karar Verme Ölçeği puan ortalaması ise 125.1±21.8 olarak saptanmıştır. Hemşirelerin Hemşirelikte Klinik Karar Verme Ölçeği ile otonomi ölçeği ile pozitif yönde, onaylanmama kaygısı alt ölçeği arasında ise negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<.05). Sonuç: Çalışmada hemşirelerinin otonomik kişilik özellikleri ile klinik karar verme düzeyleri arasında ilişki olduğu belirlenmiştir. Otonomik kişilik özellikleri arttıkça hemşirelerin klinik karar verme durumları artmaktadır.

Objective: Self-learning is a process in which the initiative is on the individual and in which the individual determines his/her own learning necessities, aims and learning sources with or without the help of others. He/she also chooses appropriate learning strategies and evaluates learning results. This study was aimed at determining the self-directed learning readiness levels of students of nursing, midwifery and nutrition-dietetics. Methods: The design of this study is descriptive. A total of 335 nursing, 171 midwifery, and 170 dietetic students participated in this study. This study was conducted at a local university in Turkey. Results: In the study, more than half of the students (67.7%) demonstrated a high level (>150) of SDLR. There were statistical differences between students' academic year, reading habits, and willingness to proceed to post-graduate training in the SDLR scores. Conclusions: Our findings are encouraging and could help staff to assist students who require additional assistance to access strategies to develop the skills of self-management, desire for learning and self-control for use in an educational setting. Future research should address the facilitating factors for SDLR, barriers to SDLR and strategies to improve SDLR among health profession students.