SAVAŞ VE KADIN WAR AND WOMEN Eda YAKIT AK • Öz Savaş yüzyıllardır konum değiştiren ancak tüm dünya uluslarını etkileyen bir olgudur. Savaşın cinsiyetlere ve yaşlara göre etkileri özelleştiği söylenebilir. Ancak şüphesiz ki kadınları birçok boyutta ilgilendirmektedir. Çocukluk döneminden başlayarak yaşamın son evresine kadar etkilenen kadınlar savaşın en büyük mağdurlarındandır. Kadınların zaten tecrübe edindikleri şiddet türlerinin tamamı savaş zamanlarında yaşanmaktadır. Fiziksel ve cinsel işkenceler, yoksulluk, işsizlik, zorla evlendirilme, tutsaklık ve kölelik gibi şiddetin farklı boyutları ile karşılaşmaktadırlar. Savaş sonuçlarının araştırılması zor ve zaman alan bir konu olsa da bu kaotik ortamlardan yıllar sonra gelen veriler kadınların ne derece mağdur olduklarının kanıtı olmaktadır. Hemşirelik, savaş zamanlarında en ihtiyaç duyulan, kritik role sahip olan ve çoğunlukla kadınların icra ettikleri bir meslektir. Savaş tarihinin neredeyse ilk zamanlarından beri kadınlar yaralı asker ve sivillere bakım ve tedavi vermişlerdir. Savaşın hemşirelik mesleği ile yakın ilişkisi olduğu bilinmesine rağmen eğitim dönemleri boyunca bu karışık dönemlerde ne önlemler alınması gerektiğini hemşireler bilemeyebilmektedir. Bu derleme savaş alanlarından gelen ve kadınları etkilediği belirlenen sorunları ortaya koymak aynı zamanda bu süreçte hemşirelere düşen görevleri ortaya sermek amacı ile yazılmıştır.

Amaç: Bugün Türk kadınları arasında meme kanseri en sık görülen kanser olma özelliğini taşımaktadır. Çalışma, kadınlar arasında meme kanseri farkındalığı ve korunma davranışlarının belirlenmek amacıyla tanımlayıcı ve prospektif olarak planlandı,. Gereç ve Yöntemler: Çalışma Ocak-Şubat 2023 tarihleri arasında online anket yöntemi ile 20-50 yaş arasındaki 628 kadın ile gerçekleştirildi. Veriler Tanıtıcı bilgi formu ve Champion’un Sağlık İnanç Ölçeği (CSİMO) ile toplandı. Veriler bir istatistik programı ile değerlendirildi. Tanımlayıcı veriler, ortalama, standart sapma, sayı ve yüzdelik dağılımları ile gösterildi. Verilerin karşılaştırılmasında ki kare testi kullanıldı. İstatistiki ölçümlerde anlamlılık değeri 0,05 olarak belirlendi. Bulgular: Çalışmamızda kadınların, yaş ortalamaları 27,59±7,58, %67,7’si bekar ve %35’i en fazla ilkokul mezunuydu. Kadınların %19,7’sinin akrabalarında meme ca öyküsü bulunuyordu, Kadınların %90,6’sının meme ile ilgili sorun yaşamadığı ve %67,2’si meme kanseri erken tanı yöntemleri hakkında bilgilendirildiği belirlendi, Katılımcıların %72,5’inin meme muayenesi olmadığı, %87,6’sı mamografi çektirmediği ve %46,8’i Kendi kendine meme muayenesi (KKMM) yapmadığı belirlendi. Kadınların CSİMO alt boyutlarından orta düzeyde puan aldıkları saptandı. KKMM yapmayı medeni durum, çalışma durumu, meme kanseri teşhisi hakkında bilgi sahibi olma ve mamografi ve klinik muayene merkezlerini bilme durumlarının etkilediği belirlendi. Sonuç: Kadınların meme kanseri farkındalığının yeterli düzeyde olmadığı görüldü. Erken teşhis ve tarama merkezlerinin tanıtımı ve erişilebilirliği artırılmalıdır. Toplumu bilinçlendirecek bilgilendirme çalışmaları planlanmalıdır. Bu nedenle özellikle kadınların meme kanserine yönelik duyarlılığını artıracak çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.

Studies have shown that stressful and shift work can lead to reproductive health problems such as irregular menstrual cycles, dysmenorrhea, and subfertility. This study was carried out to determine the irregularity of menstruation that may develop due to the work stress of nurses. The study universe was composed of female nurses aged 18-49. By taking the research sample as an example of studies related to the menstrual irregularity of nurses in the literature, it was determined that 196 nurses should be reached with a 5% error margin and 95% confidence interval, and 264 nurses were reached. The data were collected face-to-face and online using the Introductory Information Form, the Menstrual Symptom Scale (MSS), and the Work Stress Scale (WSS) as data collection tools. The ethics committee approved the study with the number xxx on 09.06.2022. The data were evaluated by number, average percentage, Pearson or spearman correlation, student's t-test, and one-way analysis of variance in a statistical program. The mean age of the nurses participating in the study was 33.31±7.73. 57.6% of nurses are married, 60.6% are undergraduate graduates, 42.8% are working in a university hospital, 32.3% have been working for 11-20 years, 53.8% are working ≤40 hours weekly, and 56.8% of them work in a shift system. The mean duration of menstruation of the participants was 6.13±1.91 days. 65.6% of them thought that their menstruation was regular, 54.9% had their first menstruation between the ages of 9-13, and 79.2% had a menstruation interval of 21-35 days. A moderately significant relationship was found between the WSS total and all sub-factors and the MSS total score averages. Furthermore, a low-level positive and significant correlation was found between the MSS score, the WSS total score, and the WSS Job Role Mismatch sub-factor score. As a result, it was determined that there is a positive significant relationship between work stress and menstruation status. It has been observed that weekly working hours and shift work affect work stress. The implementation of practices that will reduce work stress by health managers will also be able to reduce the complaints of nurses about menstruation.

This study aimed to determine whether women aged 20 or older living in the city of Diyarbakir had urinary incontinence or not. The study was carried out with a total of 410 women. The research data were collected between December 2017 and March 2018. As the data collection tool, a questionnaire form developed in line with the related literature, Bristol female lower urinary tract symptoms (BFLUTS) questionnaire and healthy lifestyle behaviours scale (HLBS II) were used. The women had an average age of 35.86 ± 10.98. Of all the women, 66.9% of them had complaints of urinary incontinence, and 48.9% suffered from Stress UI. The total BFLUTS scores increased at older ages. However, this result was not found statistically significant (p > 0.05). A significant relationship was found between the BFLUTS scores and being 40 or older, giving birth or more than one birth, chronic disease, BMI > 25, frequent urinary tract infection and gynaecological surgery (p < 0.05). There was no statistically significant difference between UI and the HLBS II results (p > 0.05). The results of multi regression analysis revealed a significant relationship between UI and giving birth (p < 0.05), yet no relationship was found between other risk factors (p > 0.05). UI is quite a common problem, which is not considered important, though. In the present study, being older than 40, giving birth and giving birth twice or more, having a chronic disease, BMI > 25, frequent urinary tract infection and gynaecological surgery were all influential on UI. Giving birth seemed to be the determiner of UI.