Prior and ongoing COVID-19 pandemic restrictions have resulted in substantial changes to everyday life. The pandemic and measures of its control affect mental health negatively. Self-reported data from 15,375 participants from 23 countries were collected from May to August 2020 during the early phases of the COVID-19 pandemic. Two questionnaires measuring anxiety level were used in this study—the Generalized Anxiety Disorder Scale (GAD-7), and the State Anxiety Inventory (SAI). The associations between a set of social indicators on anxiety during COVID-19 (e.g., sex, age, country, live alone) were tested as well. Self-reported anxiety during the first wave of the COVID-19 pandemic varied across countries, with the maximum levels reported for Brazil, Canada, Italy, Iraq and the USA. Sex differences of anxiety levels during COVID-19 were also examined, and results showed women reported higher levels of anxiety compared to men. Overall, our results demonstrated that the self-reported symptoms of anxiety were higher compared to those reported in general before pandemic. We conclude that such cultural dimensions as individualism/collectivism, power distance and looseness/tightness may function as protective adaptive mechanisms against the development of anxiety disorders in a pandemic situation.
The COVID-19 restrictions have impacted people’s lifestyles in all spheres (social, psychological, political, economic, and others). This study explored which factors affected the level of anxiety during the time of the first wave of COVID-19 and subsequent quarantine in a substantial proportion of 23 countries, included in this study. The data was collected from May to August 2020 (5 June 2020). The sample included 15,375 participants from 23 countries: (seven from Europe: Belarus, Bulgaria, Croatia, Hungary, Italy, Romania, Russia; 11 from West, South and Southeast Asia: Armenia, India, Indonesia, Iran, Iraq, Jordan, Malaysia, Pakistan, Saudi Arabia, Thailand, Turkey; two African: Nigeria and Tanzania; and three from North, South, and Central America: Brazil, Canada, United States). Level of anxiety was measured by means of the 7-item Generalized Anxiety Disorder Scale (GAD-7) and the 20-item first part of The State-Trait Anxiety Inventory (STAI)—State Anxiety Inventory (SAI). Respondents were also asked about their personal experiences with COVID-19, attitudes toward measures introduced by governments, changes in attitudes toward migrants during a pandemic, family income, isolation conditions, etc. The factor analysis revealed that four factors explained 45.08% of variance in increase of anxiety, and these components were interpreted as follows: (1) personal awareness of the threat of COVID-19, (2) personal reaction toward officially undertaken measures and attitudes to foreigners, (3) personal trust in official sources, (4) personal experience with COVID-19. Three out of four factors demonstrated strong associations with both scales of anxiety: high level of anxiety was significantly correlated with high level of personal awareness of the threat of COVID-19, low level of personal reaction toward officially undertaken measures and attitudes to foreigners, and high level of presence of personal experience with COVID-19. Our study revealed significant main effects of sex, country, and all four factors on the level of anxiety. It was demonstrated that countries with higher levels of anxiety assessed the real danger of a pandemic as higher, and had more personal experience with COVID-19. Respondents who trusted the government demonstrated lower levels of anxiety. Finally, foreigners were perceived as the cause of epidemic spread.
The COVID-19 pandemic has spread throughout the world, and concerns about psychological, social, and economic consequences are growing rapidly. Individuals’ empathy-based reactions towards others may be an important resilience factor in the face of COVID-19. Self-report data from 15,375 participants across 23 countries were collected from May to August 2020 during the early phases of the COVID-19 pandemic. In particular, this study examined different facets of empathy—Perspective-Taking, Empathic Concern, and Personal Distress, and their association with cross-cultural ratings on Individualism, Power Distance, The Human Development Index, Social Support Ranking, and the Infectious Disease Vulnerability Index, as well as the currently confirmed number of cases of COVID-19 at the time of data collection. The highest ratings on Perspective-Taking were obtained for USA, Brazil, Italy, Croatia, and Armenia (from maximum to minimum); on Empathetic Concern, for the USA, Brazil, Hungary, Italy, and Indonesia; and on Personal Distress, from Brazil, Turkey, Italy, Armenia, Indonesia. Results also present associations between demographic factors and empathy across countries. Limitations and future directions are presented.
Country image reflects general attitudes towards a country. It is thought that the image of the country is influenced by reasons such as country's technology, economic development, educationalsystem, cultural and political structure, and effective on beliefs and intentions related to the product. In this study, it was aimed to determine the effect of foreign country image on product belief, image and product beliefs on willing to purchase and to compare images of three different countries
Tüketicinin satın alma davranışı bir ihtiyacının giderilmesinden kaynaklanmaktadır. Satın alma sürecini gerçekleştiren tüketici, güçlü tutumları ile bu davranışı ortaya koymaktadır. Akılcı ilaç kullanımı, öncelikli olarak halk sağlığını ve toplumun çıkarını gözetmektedir. İnsanların ilaçlara kolay bir şekilde ulaşabilmeleri, ilaçlar hakkındaki yetersiz bilgiye sahip olmaları veya ilaç kullanımlarındaki davranış problemlerinden kaynaklı günümüzde yanlış ilaç kullanımları artmış bunun sonucunda zararlı yan etkiler de ortaya çıkmıştır. Bu çalışma akılcı ilaç kullanımında Sivas ili tüketicilerinin bilgi düzeyleri ve davranışlarını etkileyen faktörler arasında anlamlılık olup olmadığını araştırmak amacıyla yapılmıştır. Anket çalışmaları yaz ve kış mevsimleri olmak üzere iki dönemde ve 463 kişi ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmadan elde edilen bulgulara göre; katılımcıların medeni halleri, cinsiyetleri, eğitim durumlarındaki ilerleme, meslek gruplarının farklılığı, yaş aldıkça sergiledikleri davranışlar istatiksel olarak anlamlı olduğu, anket yapılan tüketicilerin büyük çoğunluğunun akılcı ilaç kullanım ilkeleri doğrultusunda davranış sergiledikleri sonucuna ulaşılmıştır.
Akıllı telefonların ve tabletlerin kullanımlarının yaygınlaşmasıyla beraber hayatımıza giren mobil alışveriş uygulamaları, günden güne daha fazla kullanılmakta ve bireylerin internet alışverişlerinde öncelikli tercih ettikleri bir mecra haline gelmektedir. Bu çalışmanın amacı, mobil alışveriş uygulamaları kullanan bireylerin satın alma davranışlarını incelemek ve değerlendirmektir. Çalışmanın evrenini, Sivas ilinde yaşayan ve mobil alışveriş uygulamalarını kullanan bireyler oluşturmaktadır. Çalışma sonucunda; mobil uygulama kullanan bireylerin algıladığı kullanım kolaylığının ve yararın, genel satın alma niyetleri üzerinde pozitif etkisi belirlenmiştir. Bununla birlikte tüketicilerin yararlı gördükleri mobil uygulamaların, plansız satın alma davranışlarında da etkileri olduğu araştırma sonuçları ile ortaya konmuştur. Ayrıca mobil uygulama kullanan bireylerin plansız satın alma davranışlarının, genel satın alma niyeti üzerinde pozitif etkileri olduğu araştırma ile elde edilen diğer bulgulardır.
Sağlık kurumlarında kurumsal imaj ile hizmet kalitesi arasında çok yakın ilişkilerin bulunduğu ve bu iki kavramın içi içe geçtiği savunulmaktadır. Sağlık kurumunun iyi ve başarılı bir imajı olması hastalar açısından önemli bir tercih nedeni olarak görülmektedir. Bütün işletmeler pazarlama süreçlerinde geri dönüş sağlanmasını amaçlayan kanalları tercih etmektedirler. Tüketicinin zihninde bir marka olmak ve olumlu marka imajı oluşturmak; o markanın bütün özelliklerini en iyi şekilde tanımlayacak akılcı ve bir bütün olarak iyi organize edilmiş, halkla ilişkiler ve etkili iletişim yöntemleriyle mümkündür. İşletmeler, ortaya koydukları hizmet çeşitliliği, hizmet sunum kalitesi, müşteri ile iletişimin mesaj içeriği, yetkin personel, teknik ekipman ve memnun edilmiş müşteriler gibi birçok etkenle bunu başarabilmektedir. Bu çalışmada sağlık hizmeti sunan işletmelerde marka imajının algılanan hizmet kalitesi, hasta memnuniyeti ve hastaların sağlık kuruluşu tercihleri (bağlılık) üzerine etkilerini değerlendirmek amaçlanmıştır. Araştırmanın evrenini Sivas ili merkezde bulunan Sivas Numune Hastanesine sağlık hizmeti almak için gelen hastalar oluşturmaktadır. Araştırmada tercih edilen anket yöntemi yüz yüze görüşme tekniğidir. Anket 430 hastaya uygulanmıştır. Veriler tatmin düzeylerini ölçmede kullanılan değişkenlere ilişkin tanımlayıcı istatistiksel metotlarla birlikte, Güvenilirlik Analizi, Faktör Analizi, Korelasyon Analizi, Bağımsız Örneklem t-Testi, Tamhane’s Testi, Scheffe Testi ve Tek Yönlü ANOVA ile değerlendirmeye gidilerek analiz edilmiştir. Elde edilen bulgulardan hastaların algıladıkları hizmet kalitesi ve hastaneyi yeniden tercih etme (bağlılık) niyetleri üzerinde marka imajının etkili olduğunu söylemek mümkündür
Hizmet sektörünün büyüklüğü ve etkinliği ekonomilerin gelişmişlik düzeylerinin belirgin göstergesidir. Hata ve belirsizliklere karşı son derece duyarlı olan sağlık hizmeti sunan kurumlarda, doğru temellendirilmiş bir marka imajı, fiziksel ve ruhsal olarak aldıkları hizmetle ilgili güven duygusuna ihtiyaç duyan hastaların, mevcut ve potansiyel taleplerini artıracaktır. Sağlık hizmetlerinin en yoğun sunulduğu kurumlar şüphesiz hastanelerdir. Bu araştırma hastane marka imajının, hastaların sunulan hizmetten algıladıkları kalitenin, memnuniyet ve hasta bağlılık düzeylerine etkisini belirlemek amacı ile yapılmıştır. Araştırmanın diğer amaçları ise; hastaların hizmet kalitesi algılarının, hastaneden memnuniyet ve hastaneye bağlılık düzeyleri üzerine ve memnuniyet düzeylerinin de bağlılık düzeyleri üzerine etkilerini ortaya koymaktır. Kesitsel tipte gerçekleştirilen araştırma bulguları, bir üniversite hastanesine başvuran poliklinik hastalarını kapsayan 490 kişi üzerinden yorumlanmıştır. Araştırma sonucunda hastane marka imajının algılanan hizmet kalitesi, hasta memnuniyeti ve bağlılığına pozitif yönde etkisi olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte, tüm değişkenlerin birbirini etkilediği ve en yüksek etkinin ise; hasta memnuniyeti ve bağlılığı arasında olduğu saptanmıştır.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
hi@scite.ai
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.