Disiplin suçları, belirli bir meslek grubu ile statü sahibi kişilerin oluşturduğu kısmi düzenin korunması için bu kimselere yönelik öngörülen yasak ve yükümlülükler anlamına gelirken; disiplin cezaları, bu yasak ve yükümlülüklere uyulmaması halinde tatbik edilecek idari yaptırımları ifade eder. Hukukumuzda çeşitli meslek mensubu ya da statü sahibi kişilere yönelik disiplin suç ve cezaları öngören düzenlemeler mevcuttur. Bunlardan biri de yükseköğretim kurumlarında eğitim-öğretim gören öğrencilerin disiplin rejimini düzenleyen, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile bu Kanuna dayanılarak çıkarılan Yükseköğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği' dir. Doktrinde ve yargı içtihatlarında suçta ve cezada kanunilik ilkesi de dahil olmak üzere, ceza hukukunun temel ilkelerinin disiplin suç ve cezaları bakımından da geçerli olduğu ifade edilmektedir. Çalışmamızda, yükseköğretim öğrencileri disiplin rejiminin suçta ve cezada kanunilik ilkesine uygunluğu Anayasa Mahkemesi kararları ışığında ele alınacaktır.
Yargılamanın yenilenmesi müessesesi, yalnızca kesinleşen hükümlere karşı gidilebilen olağanüstü bir kanun yolu olarak Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 311 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. CMK’da hem hükümlü lehine hem de sanık veya hükümlü aleyhine yargılamanın yenilenmesi sebeplerine yer verilmiştir. Hükümlü lehine öngörülen yargılamanın yenilenmesi sebeplerinden biri ve en geniş kapsamlısı, yeni olaylar veya yeni delillerin ortaya çıkmasıdır. Yeni olaylar veya yeni delillerin yargılamanın yenilenmesine sebebiyet verebilmeleri için, tek başına ya da diğer delillerle birlikte değerlendirildiklerinde hükümlünün beraatini ya da daha az ceza almasını gerektiren kanun hükmünün uygulanmasını sağlayacak nitelikte olması gerekmektedir. Bu çalışmada, yeni olaylar veya yeni delillerin ortaya çıkması sebebiyle yargılamanın yenilenmesi müessesesi tartışmalı yönleri ile incelenecek, kendi görüşlerimiz neden sonuç ilişkisi içerisinde ortaya konulacak ve konu ile ilgili Yargıtay uygulamasına yer verilecektir.
Bir suç işlendiği şüphesi üzerine başlayan ve bu şüphenin yenilerek maddi hakikate ulaşılmasıyla sonuçlanan ceza muhakemesi sürecinin adil yargılanma hakkına uygun bir şekilde yürütülebilmesinin yolu, silahların eşitliğinin sağlanmasıdır. Silahların eşitliği ilkesi, iddia ve savunma makamlarının haklarını kullanırken eşit imkânlara sahip olmasını ifade eder. Bu ilkenin savunma makamı bakımından hayata geçirilmesinin en önemli koşullarından birisi, şüpheli ve sanığın müdafi yardımından yararlanmasıdır. Şüpheli ve sanık müdafi yardımından yararlanarak, hukuk bilgisine ve delil araştırma yetkisine sahip olan iddia makamı karşısındaki gücünü sağlamlaştıracak, savunma hakkını daha etkili bir şekilde kullanabilecektir. Müdafiin şüpheli ve sanığın savunma hakkını kullanmasına yardımcı olabilmesi için, soruşturma ve kovuşturma dosyalarını inceleyebilmesi gerekmektedir. Müdafi ancak bu inceleme sonucunda şüpheli ve sanık hakkındaki isnatları öğrenip, bu isnatlara karşı bir savunma hazırlama imkânına sahip olacaktır. Müdafiin dosya inceleme yetkisi olarak ifade edilen bu yetkinin kullanılması ile silahların eşitliği sağlanmış, adil bir yargılanma yapılmış olacaktır. Bu çalışmada; müdafiin dosya inceleme yetkisinin silahların eşitliği ilkesi bakımından arz ettiği önem, dosya inceleme yetkisinin soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki kapsamı, bu yetkinin kısıtlanması ve bu kısıtlamaların silahların eşitliği ilkesine uygun olup olmadığı incelenecektir.
En genel tanımıyla suçta ve cezada kanunilik ilkesi, suç teşkil eden fiiller ile bu fiiller karşılığında öngörülen yaptırımların kanunla düzenlenmiş olması anlamını taşır. Türk Ceza Kanunu'nun 199’uncu maddesinde "Kıymetli Damgada Sahtecilik" suçu düzenlenmiştir. Bu suçun konusu olan kıymetli damga kavramı, muayyen bir miktar vergi ya da harcın ödendiğini belgelemek amacıyla kullanılan pulları da kapsar. Türk Hukukunda avukatların vekaletnamelere yapıştırdığı baro pulu gibi bazı pul ve damgalar karşılığında ödenen bedeller vergi veya harç niteliğinde olmayıp, vergi benzeri mali yükümlülük niteliğindedir. Bu çalışmada, karşılığında ödenen bedel itibarıyla vergi benzeri mali yükümlülük niteliğinde olan baro pullarında yapılan sahtecilik eylemlerinin, "Kıymetli Damgada Sahtecilik" suçuna sebebiyet verip vermeyeceği hususu suçta ve cezada kanunilik ilkesi bağlamında değerlendirilmiştir.
Yükseköğretim personeli hakkında, görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada suç işledikleri iddiası içeren şikâyetler üzerine yapılacak olan ceza soruşturması; genel soruşturma ve kovuşturma hükümlerini içeren Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre değil, Yükseköğretim Kanunu’nun 53/c maddesinde düzenlenen özel hükümlere göre yürütülmektedir. Yükseköğretim Kanunu’nun 53/c maddesinin önceki hâli uyarınca, yükseköğretim personelinin işlediği ileri sürülen suçlar hakkında yetkili makamlarca doğrudan soruşturma başlatılmakta iken, anılan maddede 2/12/2016 tarih ve 6764 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucunda idari mercie soruşturma açmama yönünde karar verme noktasında takdir yetkisi tanınmıştır. Bu çalışmada, yükseköğretim personeli hakkında, suç işledikleri iddiasıyla yapılan şikâyet ya da ihbarlar üzerine herhangi bir soruşturma açılmasına gerek olmadığı yönünde 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 53/c maddesi uyarınca verilen kararların hukuki niteliği ve bu kararların yargısal denetiminin nasıl yapılacağı hususu irdelenmiştir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
hi@scite.ai
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.