Anayasası geleneksel yaklaşımı benimseyerek egemenliğin kullanımıyla bağlantılı savaş ilan etme yetkisini yasama organına, başkomutanlık yetkisini hükümete verir. Tarihsel sürece göz atıldığında ülkenin II. Dünya Savaşından sonra resmen savaş ilan etmediği, çok sayıda silahlı çatışma ve askeri operasyonun üç kıta ve onlarca ülkede başkanlık kararnameleriyle yürütüldüğü görülür. Kararnamelerle sürdürülen savaşların anayasa hükümleriyle açık bir çelişki oluşturduğu sabit olduğuna göre Kongreye ait yetkinin başkanlar tarafından nasıl kullanılabildiği, bu durumun niçin engellenmediği veya Anayasayı ihlal eden başkanların neden azledilmediği merak edilebilir. Yüksek Mahkeme bu sorulara Başkanın, başkomutan sıfatıyla ulusun çıkarlarını korumak için ordu kullanmak dahil her türlü tedbiri alabileceği şeklinde cevap vermiştir. Uluslararası alanda terör örgütü olarak tanınan PKK'nın Suriye kolu niteliğindeki YPG adlı devlet dışı organize silahlı gruba ABD'nin destek politikası, ABD ile Türkiye arasında muhtemel bir silahlı çatışma riskini beraberinde getirdiği için, Amerikan Başkanının başkomutan sıfatıyla hangi kapsam ve sınırlar dahilinde hareket edebileceğinin ortaya konulması Türk akademisyenler ve politika yapıcıları için büyük önemi haizdir. Diğer yandan yetki paylaşımının sınırları belirlenirken yapılan dahili-harici, yurttaş-yabancı ayrımının yabancılar üzerinde doğurduğu yakıcı etkiler düşünüldüğünde hukukun himaye dışı bıraktığı insanların en temel haklardan bile yararlanamadığı görülür.