Cinsiyet, erkek ve dişiyi birbirinden ayıran biyolojik özellikleri, toplumsal cinsiyet ise erkek ve dişi olmaya kültür tarafından yüklenen özellikler bütününü ifade etmektedir. Toplumsal cinsiyet, cinsiyet kavramının aksine, biyolojik değil, kültürel bir kavramdır. Kültürden kültüre değişmekle birlikte genel olarak kadınların zayıf, duygusal, edilgen, şefkatli ve fedakâr olması; erkeğin ise cesur, girişken, güçlü, zeki ve aktif olması beklenir. Günümüzde medya, bilinçli veya bilinçli olmayan bir şekilde toplumsal cinsiyet rollerinin oluşturulmasında, aktarılmasında ve pekiştirilmesinde önemli bir yere sahiptir. Televizyon aracılığıyla yapılan yayınlar, 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’da ve ilgili diğer mevzuatta öngörülen temel ilkelere uygun olarak sunulmalıdır. Bu temel ilkeler arasında toplumsal cinsiyet eşitliğini güvence altına alan çeşitli ilkelere de yer verilmiştir. Bir düzenleyici ve denetleyici kurum olan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından yapılacak denetimlerde, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin temel yayın ilkelerine aykırı bir şekilde faaliyet gösterdiği tespit edilen yayıncı kuruluşa, 6112 sayılı Kanun’da öngörülen idari yaptırımlar uygulanacaktır. Bu makalede, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından verilen çeşitli kararlar incelenmiş ve Kurulun toplumsal cinsiyet eşitliğine yaklaşımı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Makale kapsamında incelenen yayınlar diziler, reklamlar ve çizgi filmler ile sınırlandırılmıştır. Çalışmanın sonucunda televizyon yayınlarının toplum üzerinde önemli etkilere sahip olduğu ve yayınların hazırlanmasında toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine uygun olmayan ifadelere ve davranış kalıplarına yer verilmemesi gerektiği sonuçlarına ulaşılmıştır. Ayrıca Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik eden bir medya ortamının oluşturulmasındaki rolü incelenmiştir.