Tüm uygarlıklarda sözlü edebiyat ve folklor yazılı edebiyata kaynaklık etmekte ya da yazılı edebiyatı etkilemektedir. Dolayısıyla yazılı edebiyatta da sözlü geleneğin ve halkbiliminin ürünlerinden faydalanır. Bu sebeple bir kültür merkezinin edebiyat ve sanat metinlerinde o topluluğu oluşturan halkın kültürel değerlerinden bazı ögelerin yer alması kaçınılmazdır. Çünkü edebiyat ve sanat eserlerini oluşturanlar, temsil ettikleri toplumun kültürüyle yoğurulmuşlardır. Divan şiiri yüzyıllar boyunca yüksek bir zümre hitap ettiği ve halka hitap etmediği ve halk kültüründen uzak olduğu hususunda eleştirilere uğramıştır. Fakat bu şiir geleneğinin her ne kadar toplum yaşantısını yansıtmadığı söylense de toplum yaşantısından uzak bir gelenek değildir. Bu geleneğin temsilcileri de diğer şairler gibi metinlerinde halk kültürü ögelerinden, halkın âdet ve geleneklerinden, halkın atasözü ve deyimlerinden yararlanarak geçiş dönemlerinden bahsetmişlerdir. Bu dönemler çerçevesinde birçok inanç, âdet, töre, tören, ayin, dinsel ve büyüsel özlü işlem kümelenerek bu dönemleri bağlı bulundukları kültürün beklentilerine ve kalıplarına uygun bir biçimde yönetmektir. Bunların amacı kişinin yeni durumunu belirlemek, kutsamak, kutlamak aynı zamanda da kişiyi bu sırada yoğunlaştığına inanılan tehlikelerden korumaktır. Bu bağlamda çalışmamızın amacı, insan hayatının başlıca üç geçiş dönemi olan doğum, evlenme ve ölüm konularının XIX. yüzyıl divan şiirinde yer alan izlerini gün yüzüne çıkarmaktır.