Lyme hastalığı, Batı Avrupa’da ve Amerika Birleşik Devletleri’nin kuzeydoğusunda en sık görülen vektör kaynaklı hastalıktır. Lyme hastalığı, bildirimi zorunlu bir hastalıktır. Türkiye’de çeşitli bölgelerden Lyme hastalığına yönelik seroprevalans çalışmaları ve vaka bildirimleri olmasına karşın, geniş epidemiyolojik araştırma bulunmamaktadır.Hastalık, adını Amerika Birleşik Devletleri’nin Connecticut eyaletindeki Old Lyme köyünden almaktadır ve ilk kez 1980'lerin başında Willy Burgdorfer tarafından yalıtılan etkenleri arasında Borrelia burgdorferi sensu stricto, B. garinii, B. afzelii ve B. mayonii bulunmaktadır.Lyme hastalığı etkenleri, Ixodes cinsi kenelerle bulaşır. Bu keneler larva, nimfa ve erişkinlik evrelerinde kemirgenlerin, kuşların, geyiklerin veya insanların ektoparaziti olarak barınabilir. İnsanlar, borrelya spiroketlerinin doğal yaşam siklusunun bir parçası değildirler.Türkiye’de Lyme hastalığının yayılması için gerekli ekosistemin mevcut olduğu iklim özellikleri; sığır, koyun, keçi, tilki ve kaplumbağalarda saptanan vektör keneler ve en önemlisi, Borrelya ile enfekte Ixodes ricinus türü keneler bakımından kesinleşmiştir. Türkiye'de insanlarda Lyme seropozitifliği %2-44 arasında değişmektedir.Türkiye'den sunulan Lyme vakalarının uluslararası tıp literatürüne katkısı, daha çok pediyatrik nöroborelyoz vakalarında öne çıkmaktadır. Literatürdeki altıncı borrelyozla ilişkili pediyatrik transvers miyelitin ve intravenöz immünoglobüline yanıt vermeyen, B. burgdorferi’ye bağlı Guillain-Barré sendromlu bir çocukta plazmaferezin yararının bildirildiği vaka sunumları buna güzel örneklerdir.2010 yılına kadar yaklaşık 60 olgunun bildirildiği ve günümüze değin bildirilmiş vaka sayısının 80’i geçmediği Türkiye'de Lyme hastalığı, medyadaki bazı desteksiz iddialara karşın, şimdilik büyük bir sağlık sorunu olarak görünmemektedir