Search citation statements
Paper Sections
Citation Types
Year Published
Publication Types
Relationship
Authors
Journals
Bu makale, kadınların Osmanlı döneminde baskı altında tutulduğu ile ilgili anlatıları, kadınların dönemin kamusal yaşamdaki rollerini ve temsillerini, eğitim, istihdam ve kültürel üretimdeki katılımlarını inceleyerek analiz etmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne geçiş sürecinde kadınların statüsü ve haklarında süregelen değişimleri, toplumdaki kadınlara yönelik algıları ve tutumları ortaya koymayı hedeflemektedir. Cumhuriyetin ilan edilmesiyle başlayan yeni süreç, farklı alanlarda radikal değişimlerin yaşandığı bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumun yukarıdan aşağı bir model ile çağdaşlaştırma/Batılılaştırma projesi devrimler ile gerçekleştirilmek istenmiş, kadının toplumdaki konumu ise çağdaşlaşmanın sembollerinden birisi olarak görülmüştür. Bu sebeple kadınlara yeni haklar tanınırken aynı zamanda geleneksel yaşam biçimine yönelik yasaklar da getirilmiş; böylece bir Cumhuriyet kadını üretilmek istenmiştir. Tek partili dönemde kadınlara yönelik alınan kararlar meşruiyetini ise, Osmanlı döneminde kadınların din ve gelenekler tarafından baskı altında tutulduğu inancını üreten oryantalist bakış açısından almıştır. Osmanlı döneminde kadınların herhangi bir hakka sahip olmadığı ve kamusal alanda yerlerinin bulunmadığı, ancak Cumhuriyet sonrası devrimlerle özgürlüklerine kavuşabildiklerine dair bir söylem geliştirilmiştir. Bu yaklaşımın zayıf noktası ise, geçmişin karanlıkta olduğu yargısına Osmanlı dönemini inceleyerek değil, Cumhuriyetin ilanından sonraki uygulamalara bakarak ulaşmasıdır. Bu çalışmamızda konunun asıl muhatabına yani, Osmanlı’da kadının kamusal alanda konumunun ne olduğuna bakmaya çalışacağız. Bu açıdan konu üç ana kısımda incelenecektir: Türk modernleşmesinin kuramsal değerlendirilmesi, Osmanlı döneminde kadının baskı altında tutulduğu ve Cumhuriyetin ilanı ile özgürleştiği iddiaları. Bu bağlamda çalışmada öncelikle, Türk modernleşmesi etrafında dönen tartışmalara bakılacaktır. Bu konuda özellikle Kemal Karpat'ın perspektifinden yararlanılarak, Osmanlı ile Cumhuriyet ilanından sonra kurulan genç devlet arasındaki tarihsel sürekliliğin altı çizilecektir. Karpat'a göre, Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu'ndan dil ve kültür gibi birçok unsur miras alarak ve aralarındaki tarihsel bağı koruyarak oluşturulmuştur. Yani Türk modernleşmesi Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet dönemi diye birbirinden tamamen bağımsız iki kısımdan oluşmamakta, aksine birbirinin devamı olacak şekilde ilerlemektedir. İkinci olarak, "Cumhuriyet kadını" ile "Osmanlı kadını" arasında karşılaştırmalı bir analiz yapılacaktır. Bu kavramların ne ifade ettiği, hangi bağlamlarda kullanıldığı ve nasıl bir karşıtlık oluşturduğu incelenecektir. Çalışmada özellikle Cumhuriyet sonrası bazı metinlerde, modern ve batılı olarak tasvir edilen Cumhuriyet kadını, geleneksel ve baskı altında olduğu düşünülen Osmanlı kadınıyla bir dikotomi içinde konumlandığı görülmüştür. Osmanlı döneminde gerçekten tarif edildiği gibi bir baskı var mıydı ve Cumhuriyetin ilanı ile kadın tam anlamıyla özgür olabilmiş midir? Bu iki soru bu bölümün temel problemi olacaktır. Yine çalışmada Cumhuriyetin ilanından sonra kadınların bir anda kamusal alanda, siyasette ve edebiyatta özgürleşmediği, hatta bazı geleneksel toplumsal rollerin kadınlara yüklenmeye devam ettiği görülmüştür. Son olarak, makale Osmanlı döneminde kadınların durumuna detaylı bir şekilde odaklanarak eğitim, sanat ve edebiyat alanlarındaki temsillerini inceleyecektir. Bu bölüm, Osmanlı döneminde kızların eğitimde artan varlığı zorunlu ilkokulların ve ortaokulların kurulması, kız eğitimine verilen önemi Osmanlı döneminde kadınların cahil bırakıldığı iddiaları ekseninde ele alınacaktır. Ayrıca, kadın yazarlar, sanatçılar ve entelektüellerin ortaya çıkışı ve kadın dergilerinde yaşanan artış Osmanlı toplumunda kadınların iddia edilenden daha aktif ve sosyal hayatta yer aldıklarını gösteren birer delil olarak tartışılacaktır. Bu açıdan çalışma Türk modernleşmesinin Kemalist anlatısının seçici bir tarihsel yorumu devam ettirdiğini ve toplumsal dönüşümlerin karmaşıklığını göz ardı ettiğini savunur ve kadınların temsillerini tarihsel dönemler boyunca yeniden değerlendirerek, yerleşik hikayelere meydan okumayı ve Türk modernleşmesinin ve cinsiyet dinamiklerinin etkileri hakkında daha nüanslı bir anlayışa katkıda bulunmayı amaçlar. Sonuç olarak çalışmada kadınların kamusal alanda temsilinin Tanzimat’tan itibaren başladığı, II. Meşrutiyet ile arttığı ve kadınların hem eğitim hem çalışma hayatında yer aldığı görülmüştür. Buna ek olarak özellikle edebiyat alanında kadın dergileri aracılığı ile Osmanlı döneminde kadınların yaptığı müstakil çalışmaların Cumhuriyet dönemine nazaran daha yoğun olduğunu söylemek de mümkündür. Hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde kadının farklı avantaj ve dezavantajlarının olduğu; bu sebeple Türk modernleşmesinin siyah beyaz bir çizgiyle ayrılmadığı, ona bütüncül bir perspektiften bakılması gerektiği bir daha teyit edilmiştir.
Bu makale, kadınların Osmanlı döneminde baskı altında tutulduğu ile ilgili anlatıları, kadınların dönemin kamusal yaşamdaki rollerini ve temsillerini, eğitim, istihdam ve kültürel üretimdeki katılımlarını inceleyerek analiz etmeyi amaçlamaktadır. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu'ndan Türkiye Cumhuriyeti'ne geçiş sürecinde kadınların statüsü ve haklarında süregelen değişimleri, toplumdaki kadınlara yönelik algıları ve tutumları ortaya koymayı hedeflemektedir. Cumhuriyetin ilan edilmesiyle başlayan yeni süreç, farklı alanlarda radikal değişimlerin yaşandığı bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumun yukarıdan aşağı bir model ile çağdaşlaştırma/Batılılaştırma projesi devrimler ile gerçekleştirilmek istenmiş, kadının toplumdaki konumu ise çağdaşlaşmanın sembollerinden birisi olarak görülmüştür. Bu sebeple kadınlara yeni haklar tanınırken aynı zamanda geleneksel yaşam biçimine yönelik yasaklar da getirilmiş; böylece bir Cumhuriyet kadını üretilmek istenmiştir. Tek partili dönemde kadınlara yönelik alınan kararlar meşruiyetini ise, Osmanlı döneminde kadınların din ve gelenekler tarafından baskı altında tutulduğu inancını üreten oryantalist bakış açısından almıştır. Osmanlı döneminde kadınların herhangi bir hakka sahip olmadığı ve kamusal alanda yerlerinin bulunmadığı, ancak Cumhuriyet sonrası devrimlerle özgürlüklerine kavuşabildiklerine dair bir söylem geliştirilmiştir. Bu yaklaşımın zayıf noktası ise, geçmişin karanlıkta olduğu yargısına Osmanlı dönemini inceleyerek değil, Cumhuriyetin ilanından sonraki uygulamalara bakarak ulaşmasıdır. Bu çalışmamızda konunun asıl muhatabına yani, Osmanlı’da kadının kamusal alanda konumunun ne olduğuna bakmaya çalışacağız. Bu açıdan konu üç ana kısımda incelenecektir: Türk modernleşmesinin kuramsal değerlendirilmesi, Osmanlı döneminde kadının baskı altında tutulduğu ve Cumhuriyetin ilanı ile özgürleştiği iddiaları. Bu bağlamda çalışmada öncelikle, Türk modernleşmesi etrafında dönen tartışmalara bakılacaktır. Bu konuda özellikle Kemal Karpat'ın perspektifinden yararlanılarak, Osmanlı ile Cumhuriyet ilanından sonra kurulan genç devlet arasındaki tarihsel sürekliliğin altı çizilecektir. Karpat'a göre, Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu'ndan dil ve kültür gibi birçok unsur miras alarak ve aralarındaki tarihsel bağı koruyarak oluşturulmuştur. Yani Türk modernleşmesi Osmanlı dönemi ve Cumhuriyet dönemi diye birbirinden tamamen bağımsız iki kısımdan oluşmamakta, aksine birbirinin devamı olacak şekilde ilerlemektedir. İkinci olarak, "Cumhuriyet kadını" ile "Osmanlı kadını" arasında karşılaştırmalı bir analiz yapılacaktır. Bu kavramların ne ifade ettiği, hangi bağlamlarda kullanıldığı ve nasıl bir karşıtlık oluşturduğu incelenecektir. Çalışmada özellikle Cumhuriyet sonrası bazı metinlerde, modern ve batılı olarak tasvir edilen Cumhuriyet kadını, geleneksel ve baskı altında olduğu düşünülen Osmanlı kadınıyla bir dikotomi içinde konumlandığı görülmüştür. Osmanlı döneminde gerçekten tarif edildiği gibi bir baskı var mıydı ve Cumhuriyetin ilanı ile kadın tam anlamıyla özgür olabilmiş midir? Bu iki soru bu bölümün temel problemi olacaktır. Yine çalışmada Cumhuriyetin ilanından sonra kadınların bir anda kamusal alanda, siyasette ve edebiyatta özgürleşmediği, hatta bazı geleneksel toplumsal rollerin kadınlara yüklenmeye devam ettiği görülmüştür. Son olarak, makale Osmanlı döneminde kadınların durumuna detaylı bir şekilde odaklanarak eğitim, sanat ve edebiyat alanlarındaki temsillerini inceleyecektir. Bu bölüm, Osmanlı döneminde kızların eğitimde artan varlığı zorunlu ilkokulların ve ortaokulların kurulması, kız eğitimine verilen önemi Osmanlı döneminde kadınların cahil bırakıldığı iddiaları ekseninde ele alınacaktır. Ayrıca, kadın yazarlar, sanatçılar ve entelektüellerin ortaya çıkışı ve kadın dergilerinde yaşanan artış Osmanlı toplumunda kadınların iddia edilenden daha aktif ve sosyal hayatta yer aldıklarını gösteren birer delil olarak tartışılacaktır. Bu açıdan çalışma Türk modernleşmesinin Kemalist anlatısının seçici bir tarihsel yorumu devam ettirdiğini ve toplumsal dönüşümlerin karmaşıklığını göz ardı ettiğini savunur ve kadınların temsillerini tarihsel dönemler boyunca yeniden değerlendirerek, yerleşik hikayelere meydan okumayı ve Türk modernleşmesinin ve cinsiyet dinamiklerinin etkileri hakkında daha nüanslı bir anlayışa katkıda bulunmayı amaçlar. Sonuç olarak çalışmada kadınların kamusal alanda temsilinin Tanzimat’tan itibaren başladığı, II. Meşrutiyet ile arttığı ve kadınların hem eğitim hem çalışma hayatında yer aldığı görülmüştür. Buna ek olarak özellikle edebiyat alanında kadın dergileri aracılığı ile Osmanlı döneminde kadınların yaptığı müstakil çalışmaların Cumhuriyet dönemine nazaran daha yoğun olduğunu söylemek de mümkündür. Hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminde kadının farklı avantaj ve dezavantajlarının olduğu; bu sebeple Türk modernleşmesinin siyah beyaz bir çizgiyle ayrılmadığı, ona bütüncül bir perspektiften bakılması gerektiği bir daha teyit edilmiştir.
Dergilerin düşünce hayatının şekillenmesinde önemli bir rolü olduğu açıktır. Bununla birlikte dergiler, politik, ekonomik, sosyal ve kültürel tarihin incelenmesinde birinci dereceden kaynak olmaları bakımından da önemli bir anahtar işlevi görürler. Bu bakımdan mevcut çalışmada 1923-1938 arası dönemde aktif faaliyet gösteren dergilere dair kısa bilgi verildikten sonra, dergiler dijitalleşme süreci açısından değerlendirilmiştir. Bu eksende dergilere dijital ortamlardan ulaşılıp ulaşılamayacağı ve nereden ne kadarına ulaşılabileceği incelenmiştir. Envanter çalışması kapsamında ortaya çıkan, belirlenen zaman aralığında faal olan toplam 425 derginin 202’sinin herhangi bir sayısına dijital ortamda erişmenin mümkün olmadığıdır. Geriye kalan 223 derginin 177’si ise az ya da çok kısmen dijitalleştirilmiştir.
scite is a Brooklyn-based organization that helps researchers better discover and understand research articles through Smart Citations–citations that display the context of the citation and describe whether the article provides supporting or contrasting evidence. scite is used by students and researchers from around the world and is funded in part by the National Science Foundation and the National Institute on Drug Abuse of the National Institutes of Health.
hi@scite.ai
10624 S. Eastern Ave., Ste. A-614
Henderson, NV 89052, USA
Copyright © 2024 scite LLC. All rights reserved.
Made with 💙 for researchers
Part of the Research Solutions Family.