Orta Çağ’ın skolâstik düşünce ve dini baskısından kurtulma sancılarını yaşayan Avrupa, XV. Yüzyıldan itibaren üç yeni düşünce akımı ile karşı karşıya gelmiştir. Bunlar, sırasıyla, Rönesans-Reform ve Hümanizmdir. Rönesans’ın merkezi olan Floransa’nın üzerinde bugüne kadar çok durulmamıştır. Hâlbuki Rönesans’ın ateşleme fitili önce, Floransa’da yanmaya başlamıştır. Bu ateşlemenin gerçek sahipleri, Cosme De Medicis (+ 1464) ile Lorent Medicis (+ 1492) olmuştur. Medicis ailesi, Eflatuncu felsefenin hayranları olarak, Pléthon’a (+ 1450) destek vermişler ve Pléthon, onların sarayında, Eflatuncu bir akademi kurmuştur. Bu akademide, Marcile Ficin (+ 1499) çok önemli bir yer işgal etmektedir. Ficin, Ploton’dan ve Plotin’den seçilen Yunanca metinleri, Latinceye çeviriyordu. İşte bu akademinin yayımladığı HERMETİK METİNLER, o dönemin Avrupa’sında en eski vahiyler olarak kabul edilerek, Batı aydınlarının düşüncesinde âdeta yeni ufuklar açmıştır. Corpus Hermeticum adı verilen bu metinlerin, Hz. Musa’dan da önceki bir vahiyi temsil ettiğine iyice inanılmıştı. Bu durum, XV. Yüzyıl Avrupa’sının içinde bulunduğu yeni bir durumdu. Bu dönemin aydınları, Platon’a, Mısır ve İran dinlerinin sırlarına dayanan en eski bir vahye duydukları özlemle birlikte, Orta Çağ Hıristiyan ilâhiyatının da mirası olan derin bir tatminsizliği de açıklıyordu. Böylece, iki asra yakın bir zaman, HERMETİSME, inançlı olduğu kadar, inançsız, gizli ateist olan birçok ilâhiyatçı ve filozofu etkilemiştir. En eski bir vahiy olarak kabul edilen, Corpus Hermeticum, Yunan bilgin, İsaac Casaubon (+1514)nun, filolojik temellere dayanarak, çok eski bir vahiy değil, çağımızdan iki veya üç asır öncesine kadar bile gitmeyen Helenistik Hıristiyan Senkretizmini yansıtan bir metin olduğunu ispat edince, Avrupalı aydınlar, şaşkına dönmüşlerdi.