Dünya sineması geneli, Türk sineması özelinde kadının toplum içindeki konumunu gerçekçi ve sorgulayıcı tarzda işleyen film örnekleri az sayıdadır. Yakın dönem Türk sinemasında, toplumsal düzen içerisindeki sorunları kadın odaklı işleyen bağımsız filmlerin sayısında artış gözlemlenmektedir. Bu örneklerin bir kısmı, geçmişte var olan örneklerin ötesine geçerek, toplumsal cinsiyet normlarına dair var olan sorunları gerçekçi ve sorgulayıcı tarzda irdelerler. Ana Yurdu (Senem Tüzen, 2015) filmi, bu bağlamda durumu anlatmak adına geliştirdiği alternatif dil ile kadın karakterini özgürleştirmesi yoluyla farklılık yaratan eserler arasında sayılabilir. Filmde eşinden ayrılan Nesrin karakteri, romanını bitirmek üzere anneannesinden kalan köy evine gider. Ancak annesi ve çevredeki kadınlar Nesrin'i geleneksel baskıcı öğelere dair ritüeller ile kuşatır. Nesrin de bir noktadan sonra kendine özgü bir direniş ile bu baskıya karşı çıkmaya başlar. Tüzen filminde, Nesrin karakteri üzerinde başta annesi olmak üzere köyün diğer kadınlarının yarattığı baskı, kontrol ve denetimi gözler önüne serer. Filmde Nesrin'in çevresine karşı başlattığı isyankar tavır, filmin sonunda Nesrin'in bir anlamda kendi özgürleşmesini gerçekleştirme yolunda "delilik evreni"ne adım atmasıyla son bulur. Çalışmada, Nesrin karakterinin üzerindeki baskı ve bunun sonunda özgürleşme yolunda gösterdiği çaba, Foucault'nun iktidar kavramına yaklaşımı ile ilintilendirilebilecek disiplinci iktidar, Panoptikon, uysal beden, büyük kapatılma ve delilik kavramlarına yaklaşımı üzerinden analiz edilmiştir.