False Memory Syndrome and the Retractors: Methodological and Theoretical issues

Dissociative experiences and interrogative suggestibility in college students

“…Of particular importance in this context is that DES and CFQ both comprise a number of items that allude to memory failures. Thus, individuals who score high on these items will not have much con®dence in their own memory capability and, therefore, will more readily rely on (misleading) information suggested by others (e.g., Gudjonsson, 1997b). This line of reasoning is further supported by the ®nding that DES correlated negatively with free recall of the GSS story, a correlation that also attenuated when the in¯uence of the CFQ was controlled for.…”

“…This ®nding is reminiscent of the idea that there are two types of suggestibility: hypnotic suggestibility which involves absorption and fantasy proneness, on the one hand, and interrogative suggestibility as indexed by the Yield and Shifts scales of the GSS, on the other hand (e.g., Gudjonsson, , 1997b. Clearly, DES is connected to both types of suggestibility, while these two types do not necessarily correlate with each other.…”

Adults’ retractions of childhood sexual abuse allegations: high-stakes and the (in)validation of recollection

“…In addition there are self-presentational biases inherent in reporting about an event (or series of events) that one no longer believes in (Ashmore & Brown, 2010;Blume, 1995;Gudjonsson, 1997;Kassin, 1997;Ost, Costall, & Bull, 2002;Singer, 1997). Yet, as Schooler, Bendiksen, and Ambadar (1997) argued:…”

Guilty While Innocent: A Review on False Confession Phenomenon in the Criminal Justice System

“…Kassin ve Wrightsman (1985), sahte itirafları psikolojik açıdan üç gruba ayırmıştır: gönüllü sahte itiraflar (the voluntary false confessions), zorlama-boyun eğme sonucu yapılan sahte itiraflar (the coerced-compliant false confessions), zorlamaiçselleştirme sonucu yapılan sahte itiraflar (the coerced-internalized false confessions). Bu sınıflandırma, zaman içinde kimi eleştirilere maruz kalmasına ve bu doğrultuda yeni isimlendirmeler ve alt tipler önerilmesine rağmen (örn., Gudjonsson, 1997Gudjonsson, , 2003McCann, 1998;Ofshe ve Leo, 1997a, 1997b, alanyazında halen yaygın olarak kullanılmaktadır. Aşağıda, bu sınıflandırma sırasıyla ele alınmaktadır.…”

“…Bu yönüyle bu itiraflar yanlış kaynak atfı etkisiyle de (source misattribution effect; Zaragoza ve Lane, 1994) açıklanmaktadır (Henkel ve Coffman, 2004;Kopelman, 1999). Ancak, Gudjonsson (1997Gudjonsson ( , 2003 içselleştirilmiş sahte itiraflarda şüphelilerin hafızalarının değil inançlarının değiştiğini öne sürerek bu tip sahte itirafların sahte anı değil sahte inanç (false belief) olarak ele alınması gerektiğini savunmaktadır. Ona göre, zanlılar soruşturma sürecinde psikolojik baskı ve yönlendirmelerin etkisiyle suçu işlediklerine ilişkin bir inanç geliştirerek buna inanabilir (sahte inanç) ancak bu inanca eşlik eden, sahte de olsa, bir hafızaları olmayabilir (sahte itiraf/anı).…”