Tarih alanı egemen ulus tarihi anlatılarından mikro tarihlere ve alternatif bilgi kaynaklarına yönelirken, toplumsallığın geçtiği alanların yaşam pratiği açısından önemini anlamaya ve “yerin ruhunu” korumaya yönelik yaklaşımlar gündeme gelmiştir. Bu gündem koruma alanını giderek topluma yaklaştırmakta, bellek ve bellekle ilişkili mekânsal aidiyetlere yönelik araştırmaları başlatmaktadır. Buna karşın koruma alanının halen ağırlıklı olarak teknik bir içeriğe sahip olduğunu dile getirmek olanaklıdır. Dolayısıyla çalışma son dönemde daha fazla gündemde olsa da pratikte teknik koruma süreçlerine göre geri planda kalan mekanın anlamı ve belleğin sürdürülmesinin koruma yaklaşımları açısından önemini tartışmayı amaçlamıştır. Uluslararası alanda bu yönde ilkelerin gelişme göstermesine karşın, pratikte ağırlıklı olarak fiziki mekan bilgisine yönelik araştırmalara odaklanıldığı, somut olmayan değerlerle, bağlam ve bellekle ilişki kuracak analizlere yeterince yer verilmediği gözlenmektedir. Bu sorunsal çerçevesinde çalışmada, bireyselden kolektife belleğin kent mekanıyla ile ilişkisi, ardından mekansal ve kentsel belleğin sürdürülmesinin koruma çalışmaları açısından önemi açıklanmıştır. Bu açıklamaların ardından günümüzde neoliberal politikalar çerçevesinde giderek yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan mekansal belleğin korunması için sosyal bilimler alanından beslenen yeni yaklaşımlara duyulan gereksinim tartışılmıştır. Koruma alanında en önemli araçlarımızdan olan koruma planlaması süreçlerinde bellek mekanlarının saptanmasına yönelik analizlerin yapılmadığı, sözlü tarih ve bellek araştırmalarıyla desteklenmeyen plan kararlarının bellek mekanlarını koruma konusunda yetersiz kaldığı ve özellikle 5366 Sayılı yasa kapsamında yapılan uygulamaların kentsel belleğin yok edilmesine yol açtığı görülmektedir. Sonuç olarak, insan-mekan arasındaki ilişki biçimlerinin gözetildiği koruma anlayışının gelişimi için gereken özenin gösterilmesi üzere, aceleci ve rant odaklı yaklaşımlardan uzaklaşılması ve koruma planlaması çalışmalarında mekansal belleği anlamaya yönelik niteliksel analizlerin mevzuatımızda ve pratiğimizde yer bulması gerekliliği ifade edilmiştir.