Attitude of Syrian Refugees for Crime, Who Experienced Modern Genocide and Lynch Culture: Batman City Example

Abstract

Arap Bahar'ının kelebek etkisiyle Ortadoğu'da hızla yayılması sonucunda oluşturduğu etki alanından en fazla etkilenen ülke sonuçları itibariyle Suriye'dir. Suriye'de yaşanan insan hakları ihlalleri sonucunda "kavimler göçü" diyebileceğimiz bir oranda Türkiye'ye zorunlu ve kitlesel göçlerin hala devam ettiği görülmektedir. Başlangıçta "misafir" olarak görülen Suriyeliler, uzun misafirlik süresi sonrasında "komşu" olarak görülmeye başlanmıştır. Türkiye'de zaman zaman görülen sosyal, siyasi ve ekonomik problemler, dijital basın ve sosyal medya yoluyla oluşturulan temelsiz algılar, terör eylemleri gibi yaşanan hadiselerle birleştiği zaman sığınmacılar aleyhine bazı önyargılar oluşmaktadır. Göçmen karşıtlığına dönüşen bu önyargılar, ötekileştirmeye, popülizmin tetiklenmesine neden olmaktadır. Tüm bu sürecin sonunda çoğu ekonomik açıdan problemli ve eğitimsiz olan bu insanların, suç işlemeye meyilli oldukları, Türkiye'de meydana gelen adli olaylarda ciddi katkıları bulundukları gibi görüşler ortaya çıkmaktadır. Türkiye'deki suç verileri bu görüşlerin ötekileştirme sonucu ortaya atıldıklarını onaylamaktadır. Çalışmada yukarıda bahsedilen durumlara yer verilerek, Batman örneği kapsamında 2018 ve 2019 suç verileri incelenerek Suriyelilerin suça karışma durumları ile ilgili önemli çıkarımlarda bulunulacaktır.

Examination of the Relationship Between the Socio-Demographic Characteristics of Syrians and Their Compliance Rate: Example of Burdur Province

“…Güvenlik algısı ve kent ilişkisinin günümüz için de önemli bir sorun olduğu söylenebilir.Kent güvenliğinin sağlanmasının hem refah seviyesini yükseltmeye olan etkisi hem de gelişmişlik düzeyini artırmadaki sonucu, suç analizinin bu yönde ele alınmasına ortam hazırlayan konulardır. Kentsel güvenliğin oluşturulması, güvenlikli çevreyi de oluşturmak anlamına gelmektedir(Küçükdoğru, 2020). Bu gibi durumlar bireysel faktörleri, suç ilişkisinin ortaya koyulmasında tek başına yeterli olmayan bir kavram olarak görmemize ortam hazırlamaktadır.…”