Dil, iletişimi sağlayan, belirli bir düzen içinde bireysel düşünce, duygu, istek, hayal ya da tasarıların aktarıldığı temel bir araçtır (Göçer, 2013). Dil gelişimi, anne karnından başlayarak okul öncesi dönemde ailesi, bakıcısı, çevresi ile şekillenen, okul döneminde gelişmeye devam eden dinamik bir süreçtir (Alyılmaz, 2010). Dilin işlevleri yaşamsal faaliyetleri düzenleme, düşünme ve anlamlandırmayı sağlama, aktarma, kültürün şekillenmesi, gelenek ve kültürün nesilden nesle aktarımı gibi oldukça geniş kapsamlıdır (Göçer ve Moğol, 2011).Anadilde konuşma, yazma, dinleme ve okuma becerileri bireyin tüm hayatı boyunca sağlıklı iletişim kurması, yaşamını nitelikli bir biçimde sürdürebilmesi, akademik başarısı gibi pek çok alanda etkilidir. Eksiklikleri ise psikolojik ve sosyal sorunlara yol açar. Bu nedenle öncelikle ana dilin doğru ve etkili kullanımının kazandırılması bireyin sosyal, psikolojik ve mesleki yaşamlarının sağlıklı sürdürülebilmesi bakımından önemlidir (Göçer, 2013). Ana dil öğretimi okuma, okuduğunu anlama ve yazma başta olmak üzere eğitimin güçlendirilmesinin temelini oluşturur. Toplumsal refah ve kalkınma için de bireylerin kendini doğru ifade edebilen, özgüvenli ve dilin inceliklerini kullanarak yaratıcı fikirler geliştirmesine olanak sağlar.Dilin gelişimsel doğası nedeniyle erken dönemde dil eğitimi oldukça önemlidir. Okul döneminin başlamasıyla birlikte çocuğun dili daha bilinçli bir düzeyde devam eder (Çiftçi ve Uzunyol, 2019). Türkçe eğitimi bireylerin hayatı boyunca hem günlük iletişimde hem de akademik yaşamda kullanacakları okuma, yazma, dinleme ve konuşma becerisi olmak üzere dört temel becerinin kazandırılmasını hedeflemektedir. Bu becerilerin kazanılması sistematik bir çalışmayı ve çabayı gerektirir. Kurudayı ve Çetin (2014), Türkçe dersinin bir bilgi